1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun soluğunu kesmiş ve çeşitli cephelerde savaşarak Çanakkale Cephesi hariç tüm cephelerde yenilmiştir. 1918 yılına gelindiğinde savaş bitmiş ve Mondros Mütarekesini imzalayan Osmanlı İmparatorluğu teslim bayrağını çekerek işgale açık hale gelmiştir.
1918’in acı faturasını elde kalan ve elden çıkan tüm Osmanlı imparatorluğunun toprakları ödediği gibi Anadolu’da bu faturayı çok ağır ödemiştir.
Kastamonu’da bu ağır bedellerden gerekli payını almış ve işsizliğin artmasının yanında savaşta hayatını kaybedenlerin geride bıraktığı ailelerin çilesi Kastamonu halkının gönlünü sızlatmıştır.
Faruk Söylemez’in ifade ettiği gibi:
“Kastamonu işgal bölgesi olmamasına rağmen, Türk vatanını bir bütün olarak görmüş ve Kastamonu halkı, vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı uğruna her türlü fedakârlığı göstermiştir. Aynı zamanda Kuvâ-yı Milliye’yi desteklemek amacıyla kurulan cemiyetler, gerek halkın aydınlatılmasında gerekse asker ve mühimmat temininde büyük çabalar göstermişlerdir. Yine Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyen devlet erkânı ve İstanbul’dan gönderilen silahlar büyük bir stratejik öneme haiz olan İnebolu yoluyla, Kastamonu – Ilgaz güzergâhını takip ederek Ankara’ya ulaştırılmıştır.” (Faruk Söylemez, “Milli Mücadele Döneminde Kastamonu’da Kurulan Cemiyetler, Kahramanmaraş Sütçüimam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, s.254.)
Fakat Kastamonu’da ekonomik ve sosyal yapı zarar görmesi ayrıca savaştan kaçanların dağlara çıkarak eşkıyalık yapması ve asker ailelerini kaçırması bölgede büyük bir güvensizlik meydana getirmiştir. (Mustafa Eski, Kastamonu Basınında Milli Mücadele’nin Yankıları, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1995, s.7)
Hatta Mondros Mütarekesi imzalanınca gayrimüslimler şımarmış ve kutlamalar yapmışlardır. Bununla birlikte Papaz Dacat isimli şahıs kendi etrafında Rumları ve Ermenileri toplamış ve ilin en yetkili kişisi olmuştur. Ayrıca kendisi, faytonla vilayet binasına geldiğinde vali, onu elçi karşılar gibi karşılamıştır. Yine İngiliz Yüzbaşısı Mister Senlich’in, Kastamonu’ya silah aramak için gelmesi şımarıklığın dozunu iyice arttırmıştı. Yedisinden yetmişine bütün Hristiyanlar en güzel elbiselerini giyerek kışla önünde yüzbaşıyı karşılamışlar ve sözde Türklerin kendilerine kötülük yaptığını bu nedenle Türklerin elinden kurtulmak istediklerini ballandıra ballandıra anlatmışlardır. (Hüsnü Açıksöz, İstiklal Harbinde Kastamonu, Türk Ocakları Derneği Kastamonu Şubesi Yayını, Bas:2, Kastamonu 2019, s.15)
Böylece Mondros Mütarekesinden sonra gayrimüslimlerin şımarıklıkları ve hainlikleri Kastamonu halkının vicdanını rahatsız etmesiyle birlikte bu yapılanlara karşı her geçen gün milli birlik ve dayanışma ruhunu da güçlendirmiştir. Bu nedenle Kastamonu halkı Milli Mücadele’ye, Kuva-yı Millliye’ye ve Mustafa Kemal’e her türlü desteği vermiştir.
Zaten o yıllarda Kastamonu’da sadece 58. Alay’dan söz edilmiştir. Bununla birlikte Kastamonu, Ankara’daki 20. Kolordu’nun mıntıka sahasında kaldığından yani 3. Ordu Müfettişliğinin dolayısıyla bu müfettişlik görevini üstlenen Mustafa Kemal’in yetki alanı içerisindeydi. Bu nedenle Mustafa Kemal, Samsun’a çıkıp Milli Mücadele’yi başlattıktan sonra Kastamonu’daki bazı görevliler padişah yanlısı bazısı da Mustafa Kemal yanlısı olarak kutuplaşmışlardı. Ancak Mustafa Kemal şehrin önemini bildiği için Kastamonuluların Kuva-yı Milliye’nin yanında olmasını sağlamak için Ali Fuat Cebesoy’a emir vermiş ve Kastamonu’ya teşkilatçı bir kumandanın görevlendirilmesini istemiştir. Bunun üzerine Miralay Osman Bey 16 Eylül 1919’da Kastamonu’ya gelmiştir. Böylece padişah yanlısı olanların sesi kesilmiş ve Milli Mücadele karşıtı Zafer gazetesi de yayın hayatına son vermiştir. Ayrıca Kastamonu, Kuvâ-yı Milliye ile fiilen birleşmiştir. (Mustafa Eski, a.g.e., s.7 -8)
Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’nin Kuruluşu:
Kastamonu’da Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti kuruluşunu milli mücadelenin hemen başlamasıyla tamamlamıştır. Özellikle Kastamonu’da Kuva-yı Milliye’nin örgütlenmesini Vali Vekili Ferid Recai Bey’in emirleri doğrultusunda başlamış ve bölgeye Miralay Osman Bey’in gönderilmesiyle hız kazanmıştır. Böylece 28 Eylül 1919 tarihinde de Kastamonu Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti kurularak faaliyetler hızlandırılmıştır. (Hüsnü Açıksöz, a.g.e., s.16-18)
Hüsnü Özlü makalesinde cemiyet ile ilgili aynen şunları ifade etmiştir:
“Cemiyet bir taraftan bütün gücü ile Milli Mücadeleyi desteklerken diğer taraftan da İstanbul Hükümetine karşı mücadele vermiştir. Özellikle cemiyet başkanı Ziyaeddin Efendi’nin İstanbul Hükümetine çekilen protesto telgraflarını imzalayarak ve bu konuda öncülük ederek Heyet-i Temsiliye’ye büyük destek olduğu görülmektedir. (Hüsnü Özlü, “a.g.m”.,s.73)
Cemiyetin Kurucuları ise şunlardır:
Başkan: Şeyh Ziyaettin Efendi’dir. İkinci Başkan: Eski mebuslardan Hoca Şükrü Efendi’dir. Üyeleri ise: Fazıl oğlu Besim, Hukuk Mahkemesi Başkanı Yusuf Ziya, Ulemadan Hacı Mümin, Tavukçuoğlu Ahmet, Akdoğanlıoğlu Mehmet Ali, Memleket Hastanesi Operatörü Ali Bey, Mülazımülevvel Şevket, Jandarma Mülazımevveli Remzi Bey, Açıksöz gazetesi sahibi Hamdi (Çelen) Bey’dir. (Faruk Söylemez, “a.g.m.”,s.252)
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin faaliyetleri Gençler Kulübünün de katılmasıyla kat kat artmıştı. Bir yandan ordunun ihtiyaçları karşılanmış diğer yandan ise Ankara’ya gidecek olan vatanseverlere ve zabitlere İnebolu yolu üzerinden yardım edilmeye çalışılmıştır.
Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetinin faaliyetlerini Hüsnü Açıksöz şöyle anlatmıştır:
“Müdafaa-i Hukuk defterinde şehrimizden geçen yüzlerce zata para ile yardım edildiği görülmektedir. Bunlar lafta olmaz. Bir ordu yeni baştan iğnesinden ipliğine kadar giydirilip, kuşatılacaktı. Müdafaa-i Hukukumuz bir parti Sedat Bey bir parti de Altıağazadeler vasıtasıyla on bine yakın asker elbisesi ve kaput getirtmiş bunları Ankara’da ordu levazım dairesine göndermişti. Bunlardan başka çamaşır, çadır, çorap gibi eşya da derlenip, toplanıp gönderiliyordu. Bunların parasını kim veriyordu? Kastamonu ve Kastamonulular.” (Hüsnü Açıksöz, a.g.e., s.50)
Hüsnü Açıksöz, Kastamonu halkının milli mücadele için verdiği paraları da ayrıca eserinde belirtmiştir. Mesela Kastamonu şehrinde o dönemin parası 20.000 lirayı yalnız birkaç kişinin bir defada verdiğini yine köylerden ve kazalardan toplanan paralarında eklendiği hesaplandığında askerlere ve gelen – gidenlere yapılan yardımlarla birlikte 100.000 lirayı bulduğunu ifade etmiştir. Ayrıca bunun ilk hesap olduğunu sonraları da çokça paralar verildiğini Sakarya Harbi’nde de birçok fedakârlıklar gösterildiğini ayrıca Hilal-i Ahmer, Himaye-i Etfal, İzmir, Maraş yardımları da buna katılmalıdır. Açıksöz yine eserinde Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin dosyaları incelendiğinde onda dokuzunun hep yardım ve para toplama işleri ile alakalı olduğu belirtilmiştir. (Hüsnü Açıksöz, a.g.e., s.50)
Bu ifadeler doğrultusunda Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Kastamonuluların ekonomik durumunun kötü olmasına rağmen milli orduya sadece asker değil aynı zamanda maddi yardım etmek ile de övünebilir.
Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’nin Kadınlar Şubesinin Kuruluşu
Bu cemiyetin kuruluş tarihi kesin olarak belli olarak belli değildir. Fakat Kastamonu’nun erkekleri kadar kadınları da bu vatan büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Mitingler, protesto mektupları, yardım toplama gibi faaliyetlerinin yanı sıra Kurtuluş Savaşı’nda cepheye sırtında top mermisi taşıyacak kadar cesaret timsali kadınlardı. İşte bu kadınlardan birisi vatanın kurtuluşu için cepheye mermi yetiştirmeye çalışırken yolda soğuktan donarak şehit olan Şerife Bacı’dır.
Cemiyetin Kurucuları ise;
Zekiye Hanım (Polis Müdürü Halil Bey’in eşi), Kamuran Hanım (Defterdar Ferit Bey’in eşi), Saime Hanım (Sağlık Müdürü Ferruh Bey’in eşi), Bedriye Hanım (Maarif Müdürü Talat Bey’in eşi), Münire Hanım (Vilayet Mektupçusu Fuat Bey’in eşi), Refika Hanım (Miralay Osman Bey’in kızı), Neyyire Hanım (Reji Müdürü Ömer Bey’in kızı)’dır. (Hüsnü Açıksöz, a.g.e., s.9)
Cemiyetin kadınları mitingler düzenleyerek yapılan haksızlıklar dile getirilmiş ve hilafet ile sadaret makamlarına yapılan haksızlıkların durdurulması için gerekenin yapılmasını istemişlerdir. Ayrıca İngiltere ve İtalya ile Madam Wılson’a; İzmir, Antep, Maraş ve Urfa’da yapılan işgaller için protesto telgrafları çekmişlerdir. Bununla birlikte itilaf devletleri temsilcilerinin eşlerine de protesto telgrafları çekmişlerdir. (Faruk Söylemez, “a.g.m.”, s.247-248.)
Milli Mücadele’nin Diğer Önemli Gelişmeleri
Tüm bunlar yaşanırken milli mücadeleye destek veren Mehmet Akif Ersoy gibi önemli şahsiyetlerde Kastamonu’ya gelmiş hatta ilk vaazını Kastamonu – Nasrullah Camiinde vermiştir. Yine bazı şiirleri Kastamonu’nun önemli gazetelerinden ve milli mücadelenin destekçisi olan Açıksöz gazetesinde yayınlanmıştır. Akif’in çıkardığı dergi olan Sebilürreşad dergisinin bazı sayıları Kastamonu’da yayınlanmıştır.
Böylece Kastamonuluların başta Kuva-yı Milliye ile birleşmesi, Kastamonu Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetini ve sonrasında hanımlar şubesini açması yine İnebolu yolunun önemi nedeniyle Milli Mücadeleye destek verenlerin geçiş yolu olması ve cepheye silah sevkiyatlarının yapılması ayrıca Mehmet Akif gibi önemli şahsiyetlerin uğrak yeri olup halkın mücadeleye davet edilmesi bununla birlikte Kastamonu ve Açıksöz gazeteleri gibi basın yayın organları ile milli mücadeleye destek verilmesi Kastamonu’nun önemini arttıran gelişmelerdir. Ayrıca Kastamonu’da; “Gençler Kulübü, Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti, Muallimler (Öğretmenler) Cemiyeti, Kadınları Çalıştırma Derneği, Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme) Cemiyeti, Kastamonu İlim Derneği, İçki İle Mücadele Derneği, Himaye-i Ahlak Derneği, Hanımlar Musiki Dershanesi” gibi oluşumlar kurularak milli mücadeleye destek verilmiştir.
En önemlisi ise bu oluşumları gerçekleştiren ve Birinci Dünya Savaşı’nın tüm olumsuzluklarına rağmen Kastamonu ve halkı canını dişine takarak bu oluşumların kurulmasını sağlamış bu nedenle Milli Mücadele Hareketine ve onun lideri Mustafa Kemal’e tam destek vermişlerdir.