MEB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MEB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2024 Cuma

TÜRK MİLLİ EĞİTİMİ


Eğitimin hedefi insanı işlemektir. İnsan canlılar içerisinde işlenmeye ve gelişmeye en çok elverişli olan bir varlıktır. Hiçbir canlı eğitimden insan kadar istifade edemez.

Bu nedenle eğitim bir milletin can suyu olması kadar önemlidir. Bu öneme inandığımız hak din olan İslam dini de eğitimin, ilmin, bilimin ve bunları öğretecek olan öğretmenin ne kadar önemli olduğunu bizlere öğretmektedir.

Allah’ın ilk yarattığı madde “kalemdir.” Yarattığı bu kalem ile bizim kaderimizi yazmıştır. Hatta Kur’an’da, Kalem Suresi vardır.

Yine bizi yaradan Allah, peygamberine melek Cebrail aracılığıyla “Oku” diye seslenmiştir.

“Oku, Yaradan Rabbinin adıyla oku.

O seni bir alaktan (sıvıdan) yarattı.

O sana kalemle yazmayı öğretendir.” Diye bildirmiştir.

Hak din olan İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) hadisinde: “Ben şüphesiz bir muallim (öğretmen) olarak gönderildim.” Demiştir. Yine “İlim Çin’de dahi olsa gidip alınız”, “Kadın erkek ilim öğrenmek farzdır” hadisi şerifleri de öğretmenin ve öğrenmenin bir ibadet olduğunu biz inananlara göstermiştir.

Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözü yine öğreten kişinin ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermiştir.

Atalarımız 750 Talas savaşında İslam ile tanışmış,  Gök Tanrı inancı ile İslam'ın benzerliği ve Selçuk Bey'in İran'ın Cend bölgesine gelmesiyle İslam'ı kabul etmesi Türklerin 200 yıl içerisinde İslamlaşma sürecini başlatmıştır.

Hak dine inanma şerefine nail olan Türk milleti dünyaya Allah'ın adını yaymak için mücadeleye girişmiş ve mücadeleyi yapacak olan ehil insanları da dönemin okulları olan medreselerde yetiştirmiştir.

Karahanlılar ilk Türk İslam medresesi olan Semerkant medresesini açmıştır. Sonrasında Fatih Sultan Mehmet, Semerkant’tan Ali Kuşçuya 1000 altın yolluk vererek getirtmiş ve Ayasofya'da günlük 200 altın ödeyerek çalıştırmıştır. Daha öncesinde Selçuklu Devletinde Nizamiye Medreselerinin başına getirilen İmam Gazali’yi de es geçmemek gereklidir. Kanuniden sonra bozulan medreseler önemini yitirmiş. Avrupayi tarzda okulları ise Abdülhamit Han açmıştır. Cumhuriyeti kuran kurucu kadro bu okullarda yetişmiş ve birçok aydında bu okullarda öğrenim görmüştür. Sonrasında milli mücadele kazanılmış yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti her ne kadar sancılar içinde kurulsa da eğitim öğretim ile ilgili radikal kararlar alarak okuma yazma oranını yükseltmiştir.

Sonrasında açılan köy okulları ise harika işler başarmıştır.

Ancak başta Çanakkale savaşı olmak üzere Sakarya savaşlarında ve kısacası kurtuluş mücadelemizde birçok okumuş gencimiz şehit düşmüştür.

Çanakkale savaşında sadece orduya komutanlık eden 100 bin öğretmen, tıbbiyeli ve okumuş gencimiz şehit düşmüştür. Bu yüzden bu savaşa “Subaylar Savaşı” da denmiştir. Sakarya Savaşında ise Mustafa Kemal'in deyimiyle savaş meydanına bir Darulfünun yani bir üniversite gençliği şehit verdik.

Bu nedenle Cumhuriyeti kuran kurucu kadrodan sonra ülkeyi yönetecek akıllı gençlerimizi hep savaşlarda şehit vermiş olduk.

Ne acı değil mi? Bugün halen bunun sıkıntısını çekiyoruz.

Velhasıl İslam'ın Oku diye buyurduğu Müslüman âlemi okumamakta, Ben ancak bir muallim olarak gönderildim diyen peygamber mesleği olan öğretmenlik günümüzde ayaklar altına alınmaktadır.

Hz. Ali'nin kendisine bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum dediği öğreten kişilere bugün kurşun sıkılmakta, dövülmekte, hakaret edilmekte ve saygısızlık yapılmaktadır.

En acısı da böyle kutsiyeti olan bir meslek hem ayaklar altına alınmakta hem de ağırlığı sarsılmaktadır.

Bu nedenle Milli Eğitimimize ve öğretmenlerimize sahip çıkmalıyız. Hak ettikleri itibarı onlara geri vermeliyiz. Sosyal haklarını düzenlemeli ve atamalarını yapmalıyız. Yoksa başka türlü kalkınamayız.

Şu da unutulmamalıdır ki 638 yıllık koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü eğitimin çökmeye yüz tutmaya başlamıştır.


20 Ekim 2023 Cuma

GÜNÜMÜZDE ÖĞRETMEN SORUNU


 

Günümüzde milli eğitim camiasının en önemli sorunlarından biriside öğretmenlerin nasıl yetiştirilmesi gerektiği ve öğretmen atamalarıdır. Çünkü bu sorunlar gün geçtikçe daha da derinleşerek sorunlara yol açmakta ve bu sorunlar başta devletimize ve yetişen evlatlarımıza sirayet etmektedir. Çünkü bir devleti ayakta tutan en önemli unsurlardan birisi de milli eğitimidir. Hemen şunu hatırlatmamda fayda var. Cihana hükmeden 638 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesini incelediğinizde bu gerileme sebeplerinden birisinin de eğitimin yavaş yavaş çökmeye başlaması olduğunu göreceksiniz. Bu kısa hatırlatmayı yaptıktan sonra eğitim sistemimizi şöyle özetleyebilirim.

Gerek ilkokul, ortaokul gerekse lisede disiplin kurallarının aşırı derecede esnetilmesi, sınıfta kalmanın olmaması, ders geçmenin kolaylaştırılması, devamsızlığın önemsenmemesi ve öğretmenlerin kanunlarla korunmaması eğitim sistemini her geçen gün kötüye götürmektedir. Yine üniversitelerde baraj puanının kaldırılması ve bununla birlikte her ilimize üniversite açılması ve bu üniversitelerden her yıl binlerce mezun verilmesi ve KPSS sınav sisteminin öğretmeni seçmede yanlış bir yöntem uygulaması ve kendi alanında uzmanlaşmasında yetersizliğe sebep olması öğrenci ve öğretmen kalitesinin de düşmesine sebebiyet vermektedir.    

Milli eğitim yeni bakanı en azından liseler için sınıf tekrarının geleceğini ve devamsızlığın işleme konulacağını ifade etti. Fakat bunlar öğrenci ve öğretmen sorununda yeterli adımlar değildir. Öncelikle zorunlu eğitimin 12 yıldan tekrar 8 yıla indirilmesi gereklidir. Yine her kademede sınıfta kalma tekrar geri getirilmelidir. Birinci sınıfta okuma yazma öğrenemeyen ikinci sınıfa geçirilmemelidir. ŞÖK kaldırılmalıdır. Yine liselerde iki yıl üst üste kalanlara tasdikname verilme uygulaması geri getirilmelidir. Üniversite sınavlarında baraj puanı uygulaması geri getirilmelidir. Özellikle her ilde açılan üniversitelerin bazılarının kapatılarak bölge üniversitesi haline getirilmesi ve eğitimin niteliğinin arttırılması ve özel üniversitelerin sayısının sınırlandırılması ve ikinci öğretimlerin ya kapatılması ya da sayısının sınırlandırılması elzemdir. Yine açık öğretimin sınırlandırılması gereklidir. Açık öğretime geçişler veya kayıt olmalar zorlaştırılmalıdır. Bunlar eğitim sisteminde mutlak hayata geçirilmesi gereken önemli meselelerdir.

Bunlar hayata geçirilmez ise öğretmenlik mülakatını değil 45 dakika 45 günde yapılsa yine eğitim sistemi düzelmez yine öğretmen sorunu çözülmez.

Öğretmen seçiminde KPSS sınav uygulamasının tekrar gözden geçirilmesi gereklidir. Çünkü bir öğretmen adayı önce KPSS Genel Yetenek – Genel Kültür sınavına giriyor. Orada Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Vatandaşlık, Güncel Sorular, Sözel ve Sayısal Mantık, Geometri sorularından sınava giriyor. Yine aynı gün öğleden sonra Eğitim Bilimleri adı altında 8 dersten daha sınava giriyor ve iki hafta sonra branş öğretmenleri kendi branşındaki sınava giriyor. Bu öğretmen adayı toplamda 17 civarında dersten sınava tabi tutuluyor. Peki bu öğretmen adayı üniversitede 4 yıl tarih veya matematik bölümü okumuş olsun. 4 yıl sonra mezun olan bu tarih öğretmeni en son matematik dersini 4 sene önce lisede görmüş oldu veya bir matematik bölümü mezunu öğretmen adayı en son tarih dersini 4 sene önce lisede görmüş oldu.

Ve üniversiteden mezun edilen öğretmen adayı 4 sene önce gördüğü derslerden KPSS sınavına çekiliyor ve deniliyor ki o da yetmez bir de üniversitede gördüğün derslerden sınava gir deniliyor ve böylece öğretmen adaylarını birçok ders ve mülakat ile birlikte 4 aşamalı bir sınav sistemine tabi tutulmuş oluyor.

Ve böylece bir öğretmen adayı yıllarca atanmak için uğraş veriyor. Sonra bu sistem diyor ki neden öğretmen kendi alanında uzmanlaşamadı? Neden ders anlatma becerisi kazanamadı? Neden şöyle oldu? Neden böyle oldu?

Sorunun cevabı çok basit… Sistemden dolayı…

Bu nedenle mülakatın şekli ve süresiyle ilgili değişiklik yapılacağına KPSS sınav sistemi ile ilgili değişiklik yapılsa aslında daha iyi olacaktır. Peki bu değişiklik ne olmalıdır?

Öncelikle devletin diğer memurluklarına atanmak isteyenler için KPSS Genel Kültür -  Genel Yetenek sınavı aynen devam etmelidir. Ancak Öğretmen seçmek için ise KPSS Genel Kültür Genel Yetenek ve Eğitim Bilimleri sınavı şart koşulmamalıdır. Öğretmenler için bu sınavlar yapılmamalıdır. Eğer öğretmenleri sadece kendi alanında sınava hazırlarsak her öğretmen kendi alanında daha iyi bilgi sahibi olacaktır. Tarihçiyi sadece tarih alanından, matematikçiyi sadece matematik alanından sınava sokarsak daha nitelikli öğretmen yetiştirmiş olacağız. Bu nedenle öğretmenler için sadece tek bir KPSS Alan sınavı yeterli olacaktır. Geri kalan alan dışı eğitim ile ilgili bilgiler öğretmene verilmek isteniyorsa bu bakanlıkça yürütülen hizmet içi eğitimlerle verilebilir.

Ayrıca yukarıda saydığım diğer hususlarda milli eğitimde uygulanmaya başlanırsa hem her yıl biriken mezun sorunu halledilmiş olacaktır. Hem öğretmen atamaları daha da kolaylaşacaktır. Hem de kendisini geliştirmiş öğretmenler ülkemiz için daha nitelikli öğrenciler yetiştirmiş olacaktır.  Vatanını düşünen entelektüel birikime sahip bir aydın olarak bu önerilerimi başta Cumhurbaşkanlığımız olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığımız dikkate almalıdır.    


23 Ağustos 2023 Çarşamba

TARİHÇİ – YAZAR KUBİLAY MUHAMMET ÖZDEMİR’İN AÇIKLAMALARI - FETÖ’NÜN MİLLİ EĞİTİME SIZMASI

 


FETÖ’de Kamu Temizliği Yapıldı. Fakat FETÖ Milli Eğitime Çok Büyük Zararlar Verdi.

Bu süreçte kamuda FETÖ temizliği yapılarak 125 bin 678 kişi ihraç edildi.3 İhraç edilen bu kişilerin 41 bin 77’sinin İçişleri Bakanlığı personeli olurken ikinci sıra ile 33 bin 716 ile Milli Eğitim Bakanlığı yer almaktadır. Milli Savunma Bakanlığından da 13 bin 410 kişi ihraç edildi. Diğer ihraçlar ise diğer kamu kurumlarından yapıldı.4 Bu verilerden de anlaşılacağı üzere FETÖ’nün ikinci en büyük yapılanması eğitimde olduğu görüldü. Şehit Tarihçi Hablemitoğlu’nun geçmişte “Eğitimdeki FETÖ Öngörüsü” de böylece hainlerin 15 Temmuz darbe kalkışması ve ülkemizi işgale hazırlama projesiyle ortaya çıkmış oldu.

Eğitimde Yeni Köklü ve Kalıcı Reformların Yapılması Şarttır. Eski Kodlarımıza Geri Dönmeliyiz. Din Adı Altındaki Kurumlara ve Dershanelere Dikkat Etmeliyiz. Ayrıca Milli Eğitim, Din İşleri ve Askeri İşlerin Özeli Olmaz. Bunlar Tamamen Devletin Kontrolünde Olması Gereken 3 Ana Unsurdur.

Her zaman söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim. Bu acı olayla birlikte eğitimde yeni bir reform yapmalıyız. Bu reform köklü ve kalıcı olmalıdır. Öncelikle milletimizin evlatlarını yetiştiği kodlara geri döndürmeliyiz. Ancak bu şekilde vatansever, ahlaklı, kabiliyetli ve devşirilemeyecek öğrenciler ve öğretmenler yetiştirebiliriz. Tarihte Nizamiye Medreseleri boşuna açılmadı. Batıni tehlikesi ortaya çıkınca Selçuklu Devleti bu tehlikeyi önlemek ve mücadele etmek için bu medreseleri açtı ve başına da İmam Gazali’yi atadı. Onun içindir ki eğitim önemlidir ve devlet kontrolünde olmalıdır. Bugün ne olduğu belli olmayan ve halen yapılanmalarına izin verilen dernek veya dernek çatısı altında olduğu düşünülen cemaatlere ve yine merdiven altı ya da özel eğitim kurumu adı altında faaliyet gösteren dershanelere çocuklarımız gönderilmektedir. Ben bu durumu çok sakıncalı buluyorum. Devletimizin Diyanet İşleri Başkanlığı var ve diyanete bağlı bir sürü İslam dinini öğretecek yerleri de mevcutken din adı altında eğitim verdiği ders programlarının belli olmadığı yerlere çocuklarımızı göndermek sakıncalıdır diye düşünüyorum. Yine aynı şekilde devletimizin okulları ve okullarda açılan takviye kurslar yerine çocuklarımızın dershanelere gönderilmesinin de geçmişte sakıncalarının hangi boyutlara ulaştığını gördük. FETÖ’nün dershane yapılanması halen karşımızda canlı bir örnek olarak dururken tekrar böyle bir riski göze alamayız.

Onun içindir ki başta Milli Eğitim, Din İşleri ve Askeri işlerin özeli olmaz. Bunlar tamamen devletin kontrolünde olması gereken 3 ana unsurdur. 

 

Öğretmenler İçinde Köklü Reformlar Yapılmalıdır. Atanamayan Öğretmenler Geçinmek İçin Dershanelerde Çalışmaya Mahkum Edilmemelidir.

Onun için hem eğitim sisteminde hem de bu sistemin en önemli parçası olan öğretmenler için de köklü bir reformlar yapılmalıdır. Atanamayan öğretmenlerimiz geçinmek için dershanelerde çalışmaya mahkum edilmemelidir. Şüphesiz ki her dershaneden veya orada çalışan öğretmenlerden şüphe edecek değiliz. Fakat devlette çalışan olsa da özel de çalışan olsa da tek bir sızıntıya daha tahammülümüz kalmamıştır.

Milli Eğitim Bünyesinde Yeni Bir Cemiyet Kurulmalıdır. Düşünürlerin, Yazarların, İlim İnsanlarının Tartışacağı Bir Ortam Oluşturulmalıdır. Tartışmalar Sonucunda Raporlar Hazırlanmalı ve Böylece Eğitimde İttihat Sağlanmalıdır.

Milli Eğitim yeni Bakanımız Yusuf Tekin’in son açıklamaları eğitim için yeni bir umut ve başlangıç olduğu aşikârdır. Ancak eğitimdeki yeniliklerin ve özellikle bizim gibi yazarların fikriyatları da göz ardı edilmemelidir. Yetkin ve milli eğitime gönlünü vermiş fikir insanlarının görüşlerini beyan etmesi için milli eğitim bakanlığı bünyesinde yeni bir cemiyet kurulmalıdır. Bu cemiyette ortaya atılan bu görüşler raporlanarak milli eğitimin yol haritası çıkarılmalıdır. Yine bu cemiyete katılmak isteyen atanmış veya atanamamış herkesin dinlenmesi ve cemiyetin toplantılarının İstanbul ve Ankara merkezli olması gerekmektedir. Böylece eğitimcilerimizden yeni çıkacak fikirlerle Türk Milli Eğitim Sisteminde İttihadı sağlayabiliriz.

Bir Fikir Adamı Olarak Milli Eğitimdeki Düşüncelerimi Taslak Olarak Şu Şekilde Sıralayabilirim:

Türk Milli Eğitimi ile ilgili gerek müfredat gerekse verilen dersler ile birlikte eğitim – öğretim ile ilgili değişiklikler yapılması gerekmektedir. Ayrıca mevcut öğretmenlerin durumu ve atanamamış öğretmenlerin durumları ile sınav sistemleri hakkında da köklü değişimlerin olması kaçınılmaz elzemdir.

Milli Eğitim sisteminin başta İlk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar’ın eğitim sistemi, Selçuklu’daki Nizamiye Medreselerinin ve Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu Sahn-ı Saman Medreselerinin ve Cumhuriyetimiz döneminde kurulan Köy Enstitülerinden karma olarak günümüze modernize edilmiş şekliyle uygularsak eğitimde köklü bir çağ açacağımızı düşünmekteyim.

Eskileri inceleyince ne olacak diye düşünmemeliyiz. Unutulmamalıdır ki Avrupa Ortaçağ karanlığını yaşarken Avrupalı aydınlar ilkçağ eserlerini incelemiş ve kendi dillerine çevirerek Avrupa’nın karanlık çağını yenerek bilimde ve teknoloji de ilerlemişler hatta coğrafi keşifleri gerçekleştirmişlerdir. Ayrıca o dönemde zirveyi yaşayan Osmanlı Devletini bu yaptıkları reformlarla geçmeyi başarmışlardır.

Tüm bu konularla beraber Milli Eğitimin en önemli olmazsa olması öğretmenlerimiz KPSS sınav sistemi ile seçilirken kendi alanları haricindeki birçok derslere çalışmaktadırlar. Bu da öğretmenlerimize kendi alanlarında uzmanlaşmasının önünde bir engel teşkil etmektedir. Bu nedenle öğretmen adaylarının sadece kendi branşından sınav yapılması gerektiğini düşünmekteyim.  Yine mevcut öğretmenlerimizi hizmet içi eğitimlerinin değişmesinin elzem olduğu kanaatindeyim.  Milli Eğitim ile ilgili olan konularda bilgi ve düşüncelerimi Milli Eğitim Bakanlığı ile paylaşmaktan memnuniyet duyarım.

 

Milli Eğitim Bakanımızın Son Açıklamalarını Olumlu Buluyorum. İnşallah Devamı Gelir.

Milli Eğitim Bakanımızın son açıklamalarından ümit ediyorum ki İnşallah değişimlerin arkası gelir. Bunun ilk emarelerini Sn. Tekin’in açıklamalarında gördüm. “Yeni dönemde sınıf tekrarının mümkün olduğunu, açık liseye nakillerin zorlaştırılması, okula devamsızlığın af edilmemesi, merdiven altı kurslarla mücadele edilmesi, dershane ihtiyacının ortadan kaldırılması ve öğretmen yetiştirme sürecinin revize edilmek istenmesi başlıca değindiği konulardı.5

Özellerde Çalışan Öğretmenlere de Güvenlik Soruşturması Getirilmeli ve FETÖ İle İrtibatı Olan Özelde de Olsa Öğretmenlik Yaptırılmamalıdır.

Özellikle devlete atanan öğretmenlere güvenlik soruşturmalarının Anayasa Mahkemesinin iptaline rağmen tekrardan mecliste kanunlaşarak çıkması memnuniyet verici bir hadisedir. Ancak bu işlemler özel eğitim kursları veya kolejlerde görev alan öğretmenler için yapılmamaktadır. Aynı şekilde burada görev alan öğretmenler hakkında da güvenlik soruşturması yapılmasını sağlayacak kanun meclisten çıkarılmalıdır. FETÖ ile irtibatı olan hiçbir öğretmene özelde de görev verilmemelidir. Çünkü bizim tek bir sızıntıya daha tahammülümüz kalmamıştır. Özellikle son zamanlarda MHP Lideri Bahçeli’nin ortaya attığı “Kripto FETÖ”cüler konusu halen çözülememişken yeni bir riski göze alamayız. Şu da bir gerçektir ki özelde veya kolejlerde çalışan öğretmenlerimizden de elbette ki kalbi vatan ve millet sevgisiyle dolu olanları mevcuttur. Ancak ben burada devlet ve çocuklarımız için gerekli bir tedbirden bahsediyorum. Yoksa öğretmenlik kutsal bir meslektir ve her öğretmen baş tacı edilmelidir. Hak ettikleri itibarda kendilerine en kısa zamanda öğretmenlik meslek kanunu ile verilmelidir.

YAZININ DEVAMI YARIN

 

3 “Kamuda FETÖ Temizliği”, https://www.trthaber.com/haber/gundem/kamuda-feto-temizligi-125-bin-678-personel-ihrac-edildi-694991.html, Erişim Tarihi: 30.07.2023.

4 “En Fazla İhraç Emniyet’te”, https://www.yenisafak.com/gundem/en-fazla-ihrac-emniyette-3443669, Erişim Tarihi: 30.07.2023.

5 “Sınıf Tekrarı Geliyor, Açık Liseye Geçiş Zorlaşıyor”, Son Saat Gazetesi, https://www.sonsaat.com.tr/haber/16110199/sinif-tekrari-geliyor-acik-liseye-gecis-zorlasiyor, Erişim Tarihi: 17.08.2023

 


20 Ağustos 2023 Pazar

TARİHÇİ – YAZAR KUBİLAY MUHAMMET ÖZDEMİR’İN SON SAAT GAZETESİNE AÇIKLAMALARI

 


Tarihçi – Yazar Kubilay Muhammet Özdemir Son Saat gazetesine FETÖ Terör Örgütünü ve FETÖ’nün eğitim yapılanmasını, milli eğitimde değişmesi gerekenleri, öğretmenler sorununu, Türkiye’deki kurumların Sevr Antlaşması korkusunu bir daha yaşamamak için dizayn edildiğini ve 2016’dan sonraki kurumlardaki değişiklileri, Türkiye’nin uluslararası arenada güçlü bir yapıya kavuşarak etkin bir rol oynamasını konu aldığı düşüncelerini Son Saat gazetesine Açıklamıştır.

Tarihçi – Yazar Özdemir’in bu açıklamalarında olayların tarihsel süreçleri ile günümüz arasındaki bağlarını tespit ederek hem iç politikadaki hem de dış politikadakileri yansımalarını ortaya koymuştur.

Önemli bilgilerin verildiği bu açıklamalar Son Saat gazetesinde yayınlanacaktır.



Diğer Yayınlar