Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulunda İsrail’in, Filistin’de yaptığı
katliamlar başta olmak üzere Birleşmiş Millet yapısını eleştiren konuşmasıyla
damga vurdu. Özellikle Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’nin çöktüğünü ve dünya
beşten büyüktür ifadesini tekrardan kullandı. Dünyanın bu soykırıma sessiz
kaldığını ifade etti.
Böylece
Türkiye uzun zamandır üstlenmiş olduğu bölgesel aktör olma rolüne devam ederken
aynı zamanda gücünü küreselleştirme evresine doğru ivme kazandırmaya çalıştı.
Bölgesinde Dağlık Karabağ sorununu halleden ve Kıbrıs meselesinde önemli
adımlar atan Türkiye, Filistin meselesini de dünya gündeminde tutmaya devam
ediyor. Anlaşılan o ki Suriyeli mülteciler konusundaki yanlış politikasından
rahatsız olan Türk milletinin çağrıları işitilmiş olacak ki sığınmacılar
politikasını değiştireceği ve onun için Esad ile görüşme çağrısı yapan
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyu da halletmeye çalışacağı görülüyor. Fakat
Esad, ABD ve Rusya’ya rağmen bu görüşmeyi kabul edip Türkiye’deki sığınmacıları
tekrardan kabul eder mi orası belli değil. Çünkü Türkiye, sığınmacılar
meselesini de hallederse ekonomik ve insani yük bakımından rahatlayacak ve hem
iç hem de dış politikadaki sorunları çözmek için daha da emin adımlar
atacaktır. İşte bunu istemeyen ABD, Rusya, İsrail bu sorunun çözülmesini ister
mi? Bölgede güçlü bir Türkiye mi? Yoksa sığınmacılar meselesi ve iç sorunları
ile uğraşan bir Türkiye mi görmek isterler? Türkiye ağır bir demografi
saldırısı altında çünkü ekonomik olarak da sıkıntı da olan Türkiye daha kendi
gençlerine iş alanı açamamış, eğitimde ise istenilenler gerçekleştirilememiş ve
eğitimde eski sistem aranır hale gelmiştir. Niteliksiz gençlerin yetişmesi,
zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması ve bunun akabinde çırakların ve meslek
erbaplarının yetişmemesi ve bunun yabancı uyruklulardan karşılanması Türk
gençliğini de işin içerisinden çıkılamaz bir hale getirmiştir.
Neredeyse
Türkiye siyasetinden bahsederken eğitimden mutlaka söz ediyorum. Çünkü bir
devleti devlet yapan eğitimdir. Her zaman şu örneği veririm. Koskoca 630 yıllık
Osmanlı İmparatorluğu eğitimin çökmeye başlamasıyla birlikte gerilemeye
başlamış ve son bulmuştur. Tarihten ibret almak her Türk gencinin ve bu millete
liderlik eden herkesin boynunun borcudur.
Ayrıca
bölgesel güçten küresel güce evrilmeye çalışılırken karasularımızda Yunan
tecavüzlerinin artması ve hatta Datça’da karaya çıkıp gitmelerinin izahı
olamaz. Çünkü bu yapılan antlaşmaların çiğnenmesi ve bu bir savaş sebebidir.
İşte Yunanlılar, Türkiye’nin uğraştığı sorunlardan cesaret alarak bu tür
kışkırtıcı eylemler yapmaktadır. Bunun için kendi içimizdeki gücümüzü ve
enerjimizi tamamen toplamalı sorunları hallederek geleceğe sağlam adımlar
atmalıyız. Önce Türk milletinin sorunlarının çözmeli ve çağrılarına kulak
tıkamamalıyız.
Bu
hem ülkesini seven, düşünen milliyetçi aydınlar olarak bizim hem de bu ülkeyi
yöneten siyasetçilerin vatan borcudur.