Tarih
Bilim Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir Ülkücülerin Hafızası Olan Hergün
Gazetesi’nin Doğuş Projesini Son Saat Gazetesi’ne Anlattı:
“HERGÜN GAZETESİNİ İLK DEFA AKADEMİK ANLAMDA ÇALIŞIP BİLİM DÜNYASINA KAZANDIRAN BENİM”
Hergün Gazetesine Göre 1977 – 1980 Yıllarında Sağ – Sol Çatışması konulu akademik çalışmasını tez olarak ilk defa Ulusal Tez Merkezinde 2021 yılında yayımlanmış, kitap olarak ise askerlik vazifesini tamamladıktan sonra 2022 yılında yayın hayatına kazandıran Tarih Bilim Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir: “Hergün gazetesi dönemin olaylarını ve ülkücü hareketin tarihini en iyi anlatan sağlam bir tarihi kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazetede değerli köşe yazarlarının o yılları en iyi şekilde analiz ettiği, dönemin olaylarına farklı mecralardan ışık tuttuğu gözlemlenmekle beraber bazı olaylarda karartma uygulanmış olsa da gazetede yayımlanan haberler bazı sol fraksiyonların yayınları veya devletin kayıtları ile karşılaştırıldığında birebir örtüşmektedir. Bu nedenle Hergün Gazetesi, MHP ve ülkücüler için o dönemi anlatan en sağlam kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Milliyetçi
– Muhafazakâr görüşün en genç temsilcilerin birisi olan ve geleceğin tanınan
fikir insanları arasında aday gösterileceği ön görülen Tarih Bilim Uzmanı
Kubilay Muhammet Özdemir, “Hergün Gazetesine Göre 1977 – 1980 Yıllarında Sağ –
Sol Çatışması” başlıklı kitabını okurlarla 2022 yılında buluşturdu. Bu
kitabıyla başta sağ – sol kavramlarını, ülkücü hareketi, MHP’yi ve o dönemde
yaşanan Türkiye’deki kırılma noktalarını Hergün Gazetesi bağlamında gözler
önüne serdi. Türkiye’de ilk defa akademiye kazandıran bu tezin mimarı Kubilay
Muhammet Özdemir ile SON SAAT GAZETESİ okurları için konuştuk.
Hergün
Gazetesini tez olarak çalışmak nereden aklınıza geldi ve bu tezin doğuşu nasıl
oldu? Kısaca okuyucularımıza bunu anlatır mısınız?
Tabi ki de. Ben 2019’da İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tarih Tezli Yüksek Lisansına başladım. Burada ilk yıl kıymetli öğretim üyelerinden dersler gördüm. İkinci yılımda ise danışman ve tez konusu belirlemem gerekiyordu. Bu nedenle alanında uzman ve kendisi de bu dönemlere hâkim olan ayrıca o dönemlerde Bölüm Başkanlığı ve Anabilim Dalı Başkanı şimdilerse ise Dekan Yardımcılığı görevlerini üstlenen Doktor Öğretim Üyesi Enver Emre Öcal hocamdan tez danışmanım olması için ricacı oldum. Kendisi de sağ olsun ricamı kırmadı ve tez danışmanlığımı üstlendi. Böylece danışman hocamla birlikte tezi belirleme sürecine girdik. Dediğim gibi hocamın kendisi o dönemlerle alakalı doktora tezi ve makaleler yazdığı için alanında ciddi bir bilgi birikime sahipti. En sonunda yaptığımız araştırmalar sonucunda bugüne kadar hiç çalışılmamış bir gazeteyi bulup onun üzerinden Türkiye’deki (tarihsel) kırılma anlarını anlatalım dedik. Böylece Hergün Gazetesinin akademik anlamda hiç çalışılmadığını gördük. Buna açıkçası hem sevinmiş, çünkü tez konumuz çıkmıştı, hem de MHP ve ülkücüler açısından böylesine önemli bir gazetenin halen çalışılmamasına çok şaşırmıştık. Bunun üzerinde Hergün Gazetesini tezimizin ana çatısını oluşturacak unsur olarak kararlaştırdık. Sonra dedik ki bu böyle kalmasın. Sonra tarihi belirledik. Dedik ki 1977 – 1980 yılları olsun. Ondan sonra bununla da yetinmedik. Dedik ki bu dönemleri anlamak için sağ – sol kavramlarını açıklayalım ve 1977 yılına giden süreci de ele alıp açıklayalım. Böyle de yaptık ve gerçekten ortaya mükemmel bir eser çıktı. İnanın çok uğraştık. Titizlikle bilgileri nakşettik. İnanın bu eseri hazırlamam bir buçuk yılımı aldı. Ben ne kadar yorulduysam tez danışmanım Enver hocamda inanın o kadar yoruldu. Ama bu eser yorulmamıza değdi. Bu vesileyle danışman hocam Doktor Öğretim Üyesi Enver Emre Öcal’a tekrardan teşekkür etmiş olayım.
Anlaşılan ortada büyük bir emek var. Peki bu tezi nasıl
hazırladınız? Yararlandığınız başka kaynaklarda var mı? Süreç nasıl işledi?
Evet dediğiniz gibi ortada büyük bir emek var. Biz konuyu belirledikten sonra ben hızla kaynak taramalarına giriştim. Literatürlere baktım. En sonunda gazeteyi nereden bulacağımı araştırdım. Sonunda bütün araştırmalarımı tamamlayarak belirlediğimiz tarihlerdeki olayları toplama aşamasına geçtim. Bunun için günlerce İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesine gittim. Hergün Gazetesi’nin 1977 yılının Ocak ayından başlayarak 1980 yılına kadar fotoğrafladım. Çektiğim fotoğrafları da eve gelince bilgisayara aktarıp olaylara göre ayırdım. Hatta maalesef çok can alan korona virüs salgını dönemiydi. Bu yüzden kütüphaneler geçici olarak kapatıldı. Benimde gazeteyi fotoğraflamam yarıda kalmıştı. Gerçekten çok üzülmüştüm. Bir yandan salgın hastalığın aldığı canlara bir yandan da çalışmamın yarım kalmasına ciddi manada üzülmüştüm. Birkaç ay sonra mesafeli bir şekilde bizi kütüphaneye almaya başladılar ve o şekilde fotoğraflamamı tamamlayabildim. Bunun haricinde kitabımın kaynakça kısmına bakarsanız zengin bir kaynaktan yararlandığım görülecektir. Ayrıca kaynaklarımın Hergün Gazetesiyle sınırlı olmadığını bunun haricinde kitaplardan, dergilerden, makalelerden, ansiklopedilerden, yüksek lisans ve doktora tezlerinden, tutanaklardan, internet kaynaklarından ve o dönemin diğer gazetelerinden de yararlandığım görülecektir.
Hergün Gazetesini akademik anlamda ilk siz çalıştığınızı
söylüyorsunuz. Şunu merak ediyorum. Bu zamana kadar Hergün gazetesiyle ilgili herhangi
çalışma olmamış mı?
Akademik anlamda Hergün Gazetesini
Türkiye’de ilk defa ben bilim dünyasına kazandırdım. Gece kitaplığı
yayınlarından çıkan bu eser tüm kitap satış sitelerinde yerini aldı. Hatta
uluslararası belgeye sahip bu yayınevi benim bu eserimi Harvard Üniversitesi ve
Oxford Üniversitesi başta olmak üzere 26 yabancı devlet üniversitesinin
kütüphanesine de göndermiş oldu. İsteyenler bu üniversitelerin kütüphanesine
girerek kitabımın oraya gönderilip gönderilmediğine de bakabilirler. Ayrıca
gece kitaplığı yayınlarının sitesine girip hangi yabancı devletlerin kütüphanesine
kitap gönderiliyor bakabilirler. Böylece Hergün gazetesini ben bırakın
Türkiye’de tanıtmayı dünya çapında da tanıtmış oldum.
Onun haricinde elbette Hergün Gazetesi ile
alakalı kitaplar yazan, köşe yazıları yazanlar var. Ancak onların Hergün Gazetesi
ile alakalı yazdıkları akademi dünyasınca kabul görmemiştir. Bilimsel manada
bir ilkleri yoktur. Genellikle şahıslar üzerinden giden bir anlatımı tercih
etmişlerdir. Olayların ruhuna nüfuz edememişler ve yaşanılan dönemi objektif
değerlendirememişlerdir.
Bu nedenle benim hazırlamış olduğum eser
hem bilimsel hem güvenirliği yüksek ve aynı zamanda olaylara objektif bir bakış
açısı da sunmaktadır.
Kitapseverler Hergün Gazetesine Göre 1977 – 1980 Yıllarında Sağ –
Sol Çatışması adlı eserde nelerle karşılaşacak?
Öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum. Bu eser her ne kadar akademik olsa da dili gayet
anlaşılır ve akıcıdır. Tarihe meraklı her kesimin rahatlıkla anlayacağı ve
sürükleyiciliği yüksek bir eserdir. Amacımız bu çalışmayla Hergün Gazetesini
farklı boyutları ile incelemek ve öne çıkan unsurlarını detaylı bir şekilde ele
almak amacıyla yayınlanmıştır. Çalışmada öncelikle sağ – sol kavramlarının ne
olduğu ve geçirdiği evreler aşama aşama detaylandırılmıştır. Sağ ve sol
kavramlarının literatüre nasıl girdiğini, hangi ideolojik düşünceleri ortaya
çıkardığını ve bu bağlamda Türkiye’ye nasıl bir etkisinin olduğunu, sağ – sol
kavramlarının siyasi düşünce olarak ne zaman keskinleşmeye başladığının kısa
bir tahlili yapılmıştır. Bu tahlilin amacı Hergün Gazetesinin tarihsel bir
süreç içerisinde bu ideolojik düşüncelerden hangisine daha yakın durduğunu ve
yayın olarak hangi yaklaşımı benimsediğini en isabetli bir şekilde ortaya
koymaktır. Öte yandan sağ – sol kavramlarının literatüre nasıl girdiği ve
Türkiye’ye etkisi yine sağ – sol kavramlarının keskinleştiği olaylar ve
ideolojiler üzerine kurulan partiler bilinmeden Hergün gazetesinin yayın süreci
doğru bir biçimde anlaşılamazdı. Bunun için sağ – sol kavramlarının
keskinleştiği yıllar olarak II. Dünya Savaşıyla beraber 1944 Davası ve 1960’a
giden süreç ve aynı tarihten 1970’e giden olaylar silsilesinin kronolojik
olarak genel değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu bağlamda sağcı – solcu
öğrencilerin örgütlenmeleri ve öğrenci olaylarının sıklaşmasıyla 12 Mart 1971
Muhtırasına giden süreç de analiz edilmeye çalışılmıştır. 12 Mart Muhtırasından
sonra kurulan I. Milliyetçi Cephe Hükümetine değinilmiş ve 1977’den itibaren
sağ ve sol akımın birbirleriyle olan çatışmaları anlatılarak bu olaylar Hergün
gazetesi özelinde nasıl verildiği analiz edilmeye çalışılmıştır.
Eserin
sonraki bölümünde Hergün gazetesinin tarihsel gelişimi ve gazetenin el
değiştirmesiyle oluşan değişimle birlikte Milliyetçi Hareket Partisi ile nasıl
bir bağının olduğu ele alınmıştır. Bu süreçte 1977 – 1980 olaylarına Hergün
gazetesinin nasıl baktığı irdelenmiştir. Bu bağlamda Türkiye’de ses getiren
olaylar Hergün gazetesinin özelinde incelenirken köşe yazarlarına ait spesifik
görüşlere de başvurulmuştur. Böylece Hergün Gazetesinin izlediği yol takip
altına alınmış ve doğrudan birinci el kaynaklardan yararlanılmıştır.
Eserin
sonuç bölümünde ise elde edilen bulgulardan hareketle Hergün gazetesinin diğer
sol fraksiyonların yayınlarıyla karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca Hergün
gazetesinin, Milliyetçi Hareket Partisi ile tarihsel bir bağı olup olmadığı
analiz edilmiştir. Ortaya çıkan sonuçlar objektif bir şekilde ortaya
konulmuştur. Bütün bulgulardan elde edilen sonuçlara bu bölümde yer verilmiş ve
eserimiz böylece tamamlanmıştır.
Çalışmanızın içeriğini gerçekten güzel özetlediniz. Ancak Hergün
gazetesinin tarihini biraz daha açar mısınız?
Hergün Gazetesinin kuruluşu çok eski bir tarihe dayanıyor. Bu gazete 12
Kasım 1947’de Mehmet Faruk Gürtunca tarafından kurulmuştur. Hergün gazetesi bir
ara Demokrat Partiyi desteklemiş ve Türkiye’de ortalık karışıkken bile
manşetleri hep magazinsel tarzda olmuştur. Fakat 1975’de Faruk Gürtunca
gazeteyi Zeki Saraçoğlu’na sattıktan sonra Hergün Gazetesi o tarihten itibaren
yayın politikasını tamamen değiştirmiş. Magazinsel bir kimlikten vazgeçip
siyasal bir kimliğe bürünmüş hatta MHP’nin resmi yayın organı haline gelmiştir.
Peki MHP, Hergün Gazetesine neden ihtiyaç duydu?
Şöyle ki o dönemde sol yayınlar ciddi derecede etkiliydi. Maalesef o dönemlerde fiziksel çatışmaların yanında bir de fikirsel çatışmalarda vardı. Her görüş kendi fikriyatının haklılığını gazeteler ve dergiler aracılığıyla yaymaya çalışıyordu. Çünkü o dönemin en önemli propaganda aracı gazete ve dergilerdi. Ayrıca yaşanan olaylardaki cinayetler basın yoluyla karşıt görüşün üzerine bırakılabiliyordu. Örnek verecek olursak Mustafa Kuseyri’nin öldürülmesi olayıdır. Mustafa solcu arkadaşları tarafından hayatına kast edilirken basın ve propaganda yoluyla bu cinayet ülkücülerin üzerine bırakılmak istendi.
İşte tüm bunları gören Alparslan Türkeş
bir gazete arayışına girdi ve askerdeyken Türkeş’in yedek subaylığını yapan
Zeki Saraçoğlu’na gazetecilik mezunu olduğu için kendisinin bir gazete
araştırması yapmasını istediğini söylemiştir. Araştırmaları sonucunda
Saraçoğlu, Hergün gazetesinin satışa çıkarıldığını belirtmiş ve bunun üzerine
Türkeş gazetenin satın alınması talimatını vermiştir. Böylece Hergün
gazetesinin yayın politikası tamamen değişerek 12 Eylül 1980 darbesine kadar
yayın hayatına devam etmiştir.
Hergün Gazetesinin, MHP’nin resmi yayın organı haline geldiğini ifade ettiniz. Akılla şu soru geliyor. O zaman Hergün gazetesi taraflı mıydı? Burada yazarlık yapan kadro köşe yazılarını taraflı mı yazıyordu?
Bu soru gerçekten çok güzel ve çok kıymetli bir soru çünkü ben de bu sorunun cevabını bu eseri araştırırken çok aradım ve ilginç sonuçlara ulaştım. Öncelikle şuradan başlayayım. Hergün gazetesinde çalışan ve yazıları yayımlanan Yaşar Okuyan ve Taha Akyol gibi isimler aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi’nde de çalışan isimlerdi. Bu nedenle 1977 – 1980 yılları arasında yaşanan olaylar Hergün gazetesinde MHP’nin politikalarına göre tasarlanmıştır. Bu nedenle bazı gazete haberleri parti politikalarına uygun düşmüyorsa karartmalar yapılarak üzeri örtülmeye çalışılmıştır. Fakat şaşırtıcı olan şu her ne kadar eserin içerisinde belirtilen bazı olaylara karartmalara başvurulmuş olsa da gazete yayımlanan haberler bazı sol fraksiyonların yayınları veya devletin kayıtları ile karşılaştırıldığında birebir örtüşmektedir. Bunun haricinde Hergün gazetesi her ne kadar MHP’nin çizgisinde bir yayın politikası izleyerek politize olmuşsa da Taha Akyol’un köşe yazılarında ortaya koyduğu tespitlerin yerinde ve dönemin durumuna ışık tutacak şekilde olduğu açıkça görülmüştür.
Yine Hergün gazetesinde köşe yazıları
yayınlanmış önemli bir elit kadrosu da vardı. (Kitapta detaylı olarak hepsi
vardır.) Bu yazar kadrosu tarihi, dış politika ve günlük siyasi yazılar yazarak
Hergün gazetesine katkı sunmuşlardır. Hergün gazetesi kimi zaman susturulmak
istenmiş kimi zaman bombalanmış ancak bütün zorluklara göğüs germiştir. Fakat
12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar yayın hayatını sürdürebilmiş ve o yıl
yayın hayatına son vermiştir.
Ayrıca Hergün gazetesi politik mücadeleler vermekle birlikte hikaye, şiir, fıkra gibi edebi yazılar da yayımlamıştır. Bu yayımlanan yazılarda Hergün gazetesinin ilavesi olan Ülkü Aile ile Sanat 77’yi okuyucularına sunmuştur. Ayrıca Hergün gazetesinde tarihi ve politik yazı dizileri de yayınlanmış ve bu yazı dizisiyle birçok olaya yeni perspektiflerin sunulduğu da görülmüştür. Sonuç itibariyle Hergün gazetesi politize olmasına rağmen döneme farklı bir sağ perspektiften bakması ayrıca devlet politikasına aykırı bölücü bir yayın yapmaması, edebi ve kültürel bir yönünün de olması nedeniyle döneme ışık tutan milliyetçi nitelikte olan önemli bir gazete yayını olduğu tespit edilmiştir.
Hocam bu kıymetli röportaj için çok teşekkür ederim. Son olarak
eklemek istediğiniz veya okuyucularımıza iletmek istediğiniz mesajlarınız var
mıdır?
Ben öncelikle Mesut Bey size ve Son Saat
gazetesine çok teşekkür ederim. Bu röportaj Hergün Gazetesi’nin tanıtılmasına
ve ona emek veren şahsımın tanınmasına vesile olacağını ümit ediyorum. Çünkü bu
kitap gerçekten daha önce yazılmış olan kitaplardan veya makalelerden çok daha
farklı ve bilgi bakımından zenginlik dolu bir eser olarak okuyucunun karşısına
çıkıyor. Ayrıca bu esere özellikle Hergün gazetesi ile hatırası olan o dönemin
kuşağı ile o dönemi anlamak isteyen genç kuşağın sahip çıkması gereken bir eser
olarak görüyorum. Ayrıca tarihsel bir öneme haiz olan bu eserin 1977 – 1980
yıllarını çalışan araştırmacıların başucu kitabı olarak yararlanabilecekleri
öneme haiz bir eserdir.
O dönemde Türkiye’de yaşanan düşük
yoğunluklu bir savaş ortamını tarafsız bir şekilde en iyi anlatan bu eserin
okunmaya ve tanıtılmaya tarihi hafızamızı güçlendirmek için çok ihtiyacımız
olduğunu düşünüyorum. Hergün Gazetesine Göre 1977 – 1980 Yıllarında Sağ – Sol
Çatışması adlı kitabım bütün kitap satış sayfalarında vardır. Tekrardan sizlere
ve okuyucularımıza teşekkür ediyorum.