26 Temmuz 2018 Perşembe

BİR DİRİLİŞİN DESTANI ÇANAKKALE

 Çanakkale savaşı bir dirilişin destanı bir milletin küllerinden doğması, milli mücadele ruhunun ateşlendiği yer ve Mustafa Kemal’in doğuşudur. Çanakkale savaşı bu milletin dünyaya biz daha yok olmadık mesajının verildiği yerdir.
Çanakkale cephesinin açılmasının süreci İngiliz ve Rus uzlaşmasıyla ortaya çıkmıştır. 19.yy boyunca boğazlar üzerinde İngiliz- Rus mücadelesinin sona ermesi ve bu bağlamda 1907 yılından itibaren iki ülke arasında ilişkilerin gelişmesi Osmanlı’nın oluşturduğu dengeleri bozmuş ve bloklaşma hızlanmıştır. Osmanlı yönetimi bunun üzerine 1911 yılında İngiltere’ye ittifak teklifinde bulundu, fakat olumlu bir cevap alamadı. 1912-1913’de Osmanlı ordularının bozguna uğrayarak Balkanlardan çekilmesiyle, İngiltere’nin Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u işgal edebileceğine dair inancı kuvvetlendi. Osmanlı hükümeti 1914 yılında Fransa’ya ittifak teklifinde bulundu. Fakat sonuçsuz kaldı çünkü bu ittifaka Rusya karşıydı. Bunun sonucunda Osmanlı Devleti, Almanya ile ittifak yapmaya mecbur kaldı.
I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti açısından en önemli cephe Çanakkale Cephesi olmuştur. İtilaf devletleri Çanakkale cephesini eğer boğazları ve İstanbul’u ele geçirecek olursa Osmanlı devletini barışa zorlayacaktı. Boğazlar ele geçirilirse Rusya ile bağlantılar kurulabilecek, Rusya’nın buğdayından yararlanılacak buna karşılık İtilaf Devletleri de Rusya’ya silah ve cephane sağlayacaklardı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin savaştan çekilmesi savaşa merkezi devletlerin yanında girmek isteyen Balkan Devletlerinin de vazgeçmesini sağlayacaktı.[1] Buna ek olarak eğer Osmanlı bu cephede savaşı kaybederse Kafkaslardaki Rusları zorlayan Türk birliklerinin buraya kaydırılmasını isteyecek ve böylece Rusya’nın yükü hafifleyecektir.[2]
Projenin mimarı Winston Churcill, İngiliz savaş bakanı Lord Kitchener[3] ve Rus Çarı II.Nicola tarafından sadece Deniz Kuvvetleri Çanakkale’den geçer fikrini ve stratejisini olumlu görmüşlerdir. Bu sebeple itilaf devletleri 19 şubat 1915 tarihinde Kumkale ve Seddülbahir tabyalarını döverek savaşı başlattı.
18 Mart 1915 akşamına kadar devam eden çarpışmalar İngiliz ve Fransızların boğazları geçemeyeceğini göstermiştir. 18 gemilik filodan 7 tanesi sulara gömülmüş, diğerleri onarıma muhtaç halde yaralar almışlardır. İtilaf devletleri ise geri çekilmişlerdir. Ancak bu seferde karadan harekete geçip Gelibolu’nun işgaline karar vermişlerdir. Nisan 1915 başında 100.000 kişilik bir kuvvet ile çıkartma yaparak kara savaşları başlamış oldu.[4]
25 Nisan’da İngiliz birlikleri Gelibolu yarımadasına, Fransız birlikleri de Kumkale’ye çıkmak zorunda kalmıştır. İngilizler ise sadece üç kilometre ilerleyebildiler. İtilaf kuvvetleri, Gelibolu yarımadasının Batı kıyılarına çıkarak bir çevirme hareketi başlatmışlardır. Fakat Mustafa Kemal’in komuta ettiği Anafartalar grubunun şiddetli direnişi karşısında ilerleyemediler. . Mustafa Kemal’in kilit rolü Gelibolu yarım adasının Saroz körfezinde İngilizlerin bir hamle yapması ve aniden bir çıkartma yapması hadisesidir. Saroz ve Gelibolu’nun arasındaki bölgede Türk Kuvvetleri bulunuyordu.  İngilizler buraya ani bir çıkartma yaptılar ve bu çıkartmada tutunup kalabilmiş olsalardı bizim ordumuz iki düşman ordusu arasında sıkışıp imha olacaktı. Ayrıca Yarbay Mustafa Kemal askerlere şu tarihi emri verir. “Cephaneniz yoksa süngünüz var. Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum, süngü tak yere yat” demiştir. Bunun üzerine asker denileni yapar ve arka arkaya saflarla şehit düşmeye başlar. Üç saf sonra herkes şehit olacağını biliyordu. Şehit olacaklarını bile bile en ufak bir tereddüt göstermediler. Türk askerinin asaletine yakışır bir şekilde şehit olmuşlardır. Her seferinde bir saf tamamen şehit olurken biraz daha öne gitmeyi başardık. Bu şekilde düşmanın menziline vardık. Burada süngü savaşları başladı ve düşman cephesini bırakarak kaçtı. Bu olaya şahit İngiliz gazeteci şöyle demiştir; “Kazanılmış bir zaferin böylesine bir stratejiyle ters düz olunduğunun tarihte bir daha örneğini göremezsiniz” der. Bunun sonucunda kendi komutanlarını suçlar. Komutanlar ise anılarında Mustafa Kemal için kaderin adamı der. Savaşın kaderini değiştirerek ülkesini kurtardı.
8-9 Ocak 1916 tarihinde Seddülbahir bölgesini boşalttılar. Daha sonra Arıburnu ve Anafartalar bölgesini boşalttılar.
Çanakkale savaşları kazanılmakla birlikte sonuçları da yıkıcı olmuştur. Çanakkale deniz ve kara savaşlarında Türk tarafı 211.000 kayıp vermiştir. Tahmini rakamlara göre 100.000’den fazla öğretmen, mülkiyeli, tıbbiyeli ve diğer eğitimli insanlarımızı şehit verdik. Bu kayıplar neticesinde Çanakkale savaşlarına Subaylar savaşı da denilmiştir ve bu kayıplarımızın etkileri daha sonraki yıllarda ülkemiz için etkileri hissedilecektir. Çanakkale geçilemeyince müttefikler Osmanlı’yı savaş dışı bırakmadı. Bu durum savaşı 2 yıl daha uzattı. Balkan savaşlarında perişan gördükleri Türk ordusu tarafından yenilince müttefiklerin moralleri çöküşe geçti. Rusya’ya silah yardımı götüremedikleri gibi Rusya’dan tarım ürünlerini Avrupa’ya götüremediler. Avrupa’daki açlığı ve sefaleti önleyemediler. Buna ek olarak da Rusya da Çarlık yıkıldı ve Ruslar savaş dışı kaldı. Osmanlı’nın kendi imkanlarıyla kazandığı bu savaş Türk kamuoyunu ve Türk ordusu için moral kaynağı oldu.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; Çanakkale Zaferi neticesinde Türk vatanı ve başkenti İstanbul, erken gelecek olan bir istila ve işgalden kurtulmuştu. Fakat 1918’de İstanbul işgal edildi. Bu Çanakkale Zaferinin önemini ve özelliğini kaybetmez. Çünkü 1915’de Çanakkale’nin geçilmesiyle 1918’de geçilmesi arasında dağlar kadar fark vardır. Eğer 1915’de geçilmiş olsaydı. Az önce yukarı da yazmış olduğum sonuçlardan hiç biri olmazdı. İngilizler zaten gizli antlaşmayla İstanbul’u Ruslara vermişlerdi. 1915’de geçilmiş olsa hem İstanbul Ruslara verilmiş hem de İtilaf devletleri büyük bir moralle muzaffer bir şekilde İstanbul’a girmiş olacaklardı. Dolayısıyla Çanakkale’de oluşan milli ruh olmayacak ve milli mücadelenin fitili yakılmadan sönecekti. 1918’de İstanbul işgal edildiğinde artık Rusya’da rejim değişmiş ve Batı’ya karşı olan bir Rusya meydana gelmiş dolayısıyla İstanbul’un da kaderi değişmiş oldu. Ayrıca düşmanda 4 sene boyunca bizimle savaşarak yorulmuş moral ve motivasyon kaybına uğramıştır.
Çanakkale Zaferinin diğer bir önemi ise; Milli Mücadeleye temel teşkil eden ruh Çanakkale’de inşa oldu. Milli Mücadeleye liderlik eden Mustafa Kemal Çanakkale’de doğdu. Çanakkale’de tanınan Mustafa Kemal Milli Mücadele’ye giriştiğinde insanlar ona Çanakkale’de gösterdiği başarılardan dolayı güvenmiş ve onun öderliğinde milli mücadele saflarına katılmaya razı olmuşlardır.
Çanakkale bir destandır, önemi çok büyüktür. Türk Milleti her zaman bitti, tükendi dediklerinde yeniden küllerinden doğmuş. Öz vatanını kurtarmış oda yetmedi mazlum milletlere umut olmuş. Geçmişte neysek şimdide öyleyiz.







[1] Pamuk, B., Gülsoy, E., Yılmazçelik, İ., Yalçınkaya, M.A., İnbaşı, M., Yağçı, Z.G., edt.Gündüz, T., Osmanlı Tarihi El Kitabı, Grafiker Yayınları, b.4, Ankara 2014, s.596
[2] Yalçın, D., Akbıyık, Y., Akbulut, D., Balcıoğlu, M., Köstüklü, N., Süslü, A., Turan, R., Eraslan, C., Tural, M.A., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2014, s.87.
[3] Pamuk, B., Gülsoy, E., Yılmazçelik, İ., Yalçınkaya, M.A., İnbaşı, M., Yağçı, Z.G., edt.Gündüz, T., Osmanlı Tarihi El Kitabı, Grafiker Yayınları, b.4, Ankara 2014, s.596
[4] Yalçın, D., Akbıyık, Y., Akbulut, D., Balcıoğlu, M., Köstüklü, N., Süslü, A., Turan, R., Eraslan, C., Tural, M.A., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2014, s.91-92.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar