Çanakkale cephesinin açılmasının süreci İngiliz ve
Rus uzlaşmasıyla ortaya çıkmıştır. 19.yy boyunca boğazlar üzerinde İngiliz- Rus
mücadelesinin sona ermesi ve bu bağlamda 1907 yılından itibaren iki ülke
arasında ilişkilerin gelişmesi Osmanlı’nın oluşturduğu dengeleri bozmuş ve
bloklaşma hızlanmıştır. Osmanlı yönetimi bunun üzerine 1911 yılında
İngiltere’ye ittifak teklifinde bulundu, fakat olumlu bir cevap alamadı.
1912-1913’de Osmanlı ordularının bozguna uğrayarak Balkanlardan çekilmesiyle,
İngiltere’nin Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u işgal edebileceğine dair
inancı kuvvetlendi. Osmanlı hükümeti 1914 yılında Fransa’ya ittifak teklifinde
bulundu. Fakat sonuçsuz kaldı çünkü bu ittifaka Rusya karşıydı. Bunun sonucunda
Osmanlı Devleti, Almanya ile ittifak yapmaya mecbur kaldı.
I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti açısından en
önemli cephe Çanakkale Cephesi olmuştur. İtilaf devletleri Çanakkale cephesini
eğer boğazları ve İstanbul’u ele geçirecek olursa Osmanlı devletini barışa
zorlayacaktı. Boğazlar ele geçirilirse Rusya ile bağlantılar kurulabilecek,
Rusya’nın buğdayından yararlanılacak buna karşılık İtilaf Devletleri de
Rusya’ya silah ve cephane sağlayacaklardı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin savaştan
çekilmesi savaşa merkezi devletlerin yanında girmek isteyen Balkan
Devletlerinin de vazgeçmesini sağlayacaktı.[1]
Buna ek olarak eğer Osmanlı bu cephede savaşı kaybederse Kafkaslardaki Rusları
zorlayan Türk birliklerinin buraya kaydırılmasını isteyecek ve böylece
Rusya’nın yükü hafifleyecektir.[2]
Projenin mimarı Winston Churcill, İngiliz savaş
bakanı Lord Kitchener[3] ve
Rus Çarı II.Nicola tarafından sadece Deniz Kuvvetleri Çanakkale’den geçer
fikrini ve stratejisini olumlu görmüşlerdir. Bu sebeple itilaf devletleri 19
şubat 1915 tarihinde Kumkale ve Seddülbahir tabyalarını döverek savaşı
başlattı.
18 Mart 1915 akşamına kadar devam eden çarpışmalar
İngiliz ve Fransızların boğazları geçemeyeceğini göstermiştir. 18 gemilik
filodan 7 tanesi sulara gömülmüş, diğerleri onarıma muhtaç halde yaralar
almışlardır. İtilaf devletleri ise geri çekilmişlerdir. Ancak bu seferde
karadan harekete geçip Gelibolu’nun işgaline karar vermişlerdir. Nisan 1915
başında 100.000 kişilik bir kuvvet ile çıkartma yaparak kara savaşları başlamış
oldu.[4]
25 Nisan’da İngiliz birlikleri Gelibolu
yarımadasına, Fransız birlikleri de Kumkale’ye çıkmak zorunda kalmıştır.
İngilizler ise sadece üç kilometre ilerleyebildiler. İtilaf kuvvetleri, Gelibolu
yarımadasının Batı kıyılarına çıkarak bir çevirme hareketi başlatmışlardır.
Fakat Mustafa Kemal’in komuta ettiği Anafartalar grubunun şiddetli direnişi
karşısında ilerleyemediler. . Mustafa Kemal’in kilit rolü Gelibolu yarım
adasının Saroz körfezinde İngilizlerin bir hamle yapması ve aniden bir çıkartma
yapması hadisesidir. Saroz ve Gelibolu’nun arasındaki bölgede Türk Kuvvetleri
bulunuyordu. İngilizler buraya ani bir
çıkartma yaptılar ve bu çıkartmada tutunup kalabilmiş olsalardı bizim ordumuz
iki düşman ordusu arasında sıkışıp imha olacaktı. Ayrıca Yarbay Mustafa Kemal
askerlere şu tarihi emri verir. “Cephaneniz yoksa süngünüz var. Ben size
savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum, süngü tak yere yat” demiştir. Bunun üzerine
asker denileni yapar ve arka arkaya saflarla şehit düşmeye başlar. Üç saf sonra
herkes şehit olacağını biliyordu. Şehit olacaklarını bile bile en ufak bir
tereddüt göstermediler. Türk askerinin asaletine yakışır bir şekilde şehit
olmuşlardır. Her seferinde bir saf tamamen şehit olurken biraz daha öne gitmeyi
başardık. Bu şekilde düşmanın menziline vardık. Burada süngü savaşları başladı
ve düşman cephesini bırakarak kaçtı. Bu olaya şahit İngiliz gazeteci şöyle
demiştir; “Kazanılmış bir zaferin böylesine bir stratejiyle ters düz olunduğunun
tarihte bir daha örneğini göremezsiniz” der. Bunun sonucunda kendi
komutanlarını suçlar. Komutanlar ise anılarında Mustafa Kemal için kaderin
adamı der. Savaşın kaderini değiştirerek ülkesini kurtardı.
8-9 Ocak 1916 tarihinde Seddülbahir bölgesini boşalttılar.
Daha sonra Arıburnu ve Anafartalar bölgesini boşalttılar.
Çanakkale savaşları kazanılmakla birlikte sonuçları
da yıkıcı olmuştur. Çanakkale deniz ve kara savaşlarında Türk tarafı 211.000
kayıp vermiştir. Tahmini rakamlara göre 100.000’den fazla öğretmen, mülkiyeli,
tıbbiyeli ve diğer eğitimli insanlarımızı şehit verdik. Bu kayıplar neticesinde
Çanakkale savaşlarına Subaylar savaşı da denilmiştir ve bu kayıplarımızın
etkileri daha sonraki yıllarda ülkemiz için etkileri hissedilecektir. Çanakkale
geçilemeyince müttefikler Osmanlı’yı savaş dışı bırakmadı. Bu durum savaşı 2
yıl daha uzattı. Balkan savaşlarında perişan gördükleri Türk ordusu tarafından
yenilince müttefiklerin moralleri çöküşe geçti. Rusya’ya silah yardımı
götüremedikleri gibi Rusya’dan tarım ürünlerini Avrupa’ya götüremediler.
Avrupa’daki açlığı ve sefaleti önleyemediler. Buna ek olarak da Rusya da Çarlık
yıkıldı ve Ruslar savaş dışı kaldı. Osmanlı’nın kendi imkanlarıyla kazandığı bu
savaş Türk kamuoyunu ve Türk ordusu için moral kaynağı oldu.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; Çanakkale
Zaferi neticesinde Türk vatanı ve başkenti İstanbul, erken gelecek olan bir
istila ve işgalden kurtulmuştu. Fakat 1918’de İstanbul işgal edildi. Bu
Çanakkale Zaferinin önemini ve özelliğini kaybetmez. Çünkü 1915’de
Çanakkale’nin geçilmesiyle 1918’de geçilmesi arasında dağlar kadar fark vardır.
Eğer 1915’de geçilmiş olsaydı. Az önce yukarı da yazmış olduğum sonuçlardan hiç
biri olmazdı. İngilizler zaten gizli antlaşmayla İstanbul’u Ruslara
vermişlerdi. 1915’de geçilmiş olsa hem İstanbul Ruslara verilmiş hem de İtilaf
devletleri büyük bir moralle muzaffer bir şekilde İstanbul’a girmiş
olacaklardı. Dolayısıyla Çanakkale’de oluşan milli ruh olmayacak ve milli
mücadelenin fitili yakılmadan sönecekti. 1918’de İstanbul işgal edildiğinde
artık Rusya’da rejim değişmiş ve Batı’ya karşı olan bir Rusya meydana gelmiş
dolayısıyla İstanbul’un da kaderi değişmiş oldu. Ayrıca düşmanda 4 sene boyunca
bizimle savaşarak yorulmuş moral ve motivasyon kaybına uğramıştır.
Çanakkale Zaferinin diğer bir önemi ise; Milli
Mücadeleye temel teşkil eden ruh Çanakkale’de inşa oldu. Milli Mücadeleye
liderlik eden Mustafa Kemal Çanakkale’de doğdu. Çanakkale’de tanınan Mustafa
Kemal Milli Mücadele’ye giriştiğinde insanlar ona Çanakkale’de gösterdiği
başarılardan dolayı güvenmiş ve onun öderliğinde milli mücadele saflarına
katılmaya razı olmuşlardır.
Çanakkale bir destandır, önemi çok büyüktür. Türk
Milleti her zaman bitti, tükendi dediklerinde yeniden küllerinden doğmuş. Öz
vatanını kurtarmış oda yetmedi mazlum milletlere umut olmuş. Geçmişte neysek
şimdide öyleyiz.
[1] Pamuk,
B., Gülsoy, E., Yılmazçelik, İ., Yalçınkaya, M.A., İnbaşı, M., Yağçı, Z.G.,
edt.Gündüz, T., Osmanlı Tarihi El Kitabı,
Grafiker Yayınları, b.4, Ankara 2014,
s.596
[2] Yalçın,
D., Akbıyık, Y., Akbulut, D., Balcıoğlu, M., Köstüklü, N., Süslü, A., Turan,
R., Eraslan, C., Tural, M.A., Türkiye
Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk
Araştırma Merkezi, Ankara 2014, s.87.
[3] Pamuk,
B., Gülsoy, E., Yılmazçelik, İ., Yalçınkaya, M.A., İnbaşı, M., Yağçı, Z.G.,
edt.Gündüz, T., Osmanlı Tarihi El Kitabı,
Grafiker Yayınları, b.4, Ankara 2014,
s.596
[4] Yalçın,
D., Akbıyık, Y., Akbulut, D., Balcıoğlu, M., Köstüklü, N., Süslü, A., Turan,
R., Eraslan, C., Tural, M.A., Türkiye
Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk
Araştırma Merkezi, Ankara 2014, s.91-92.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder