15 Temmuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
15 Temmuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2023 Çarşamba

TARİHÇİ – YAZAR KUBİLAY MUHAMMET ÖZDEMİR’İN AÇIKLAMALARI - 2016’DAN SONRA TÜRKİYE

 


Türkiye 2016’dan Sonra Kamudan FETÖ’cüleri İhraç Ettikten Sonra Kamuda Yeni Yapılanmalara Gitti.

Türkiye tüm bu yaşadığı zorluklara rağmen ayakta kalmayı başarmış bir devlettir. Türkiye’nin yerinde hangi devlet olursa olsun üzerine bu kadar çok planlanan kaosa karşı yıkılırdı. Özellikle 2016’dan sonra kamudan FETÖ’cülerin ihraç edilmesiyle kamuda yeni yapılanmalar meydana getirildi. Özellikle Sn. Hakan Fidan’ın Milli İstihbarat Teşkilatının başında olduğu süreçte FETÖ’cüler temizlendi. İstihbarat teşkilatının operasyonal kabiliyeti geliştirildi. Artık sadece bilgi toplayan veya bilgi veren bir MİT değil artık sahada olan ve yeri geldiği zaman kendi elemanları ile yurt dışında saha operasyonları yapan bir MİT’e dönüştü. Yine MİT’in etkin yurt dışı diplomasi kabiliyeti arttırıldı. Bugün Hakan Fidan’ın MİT Başkanlığından, Dış İşleri Bakanlığına gelmesindeki en önemli etken işte budur. Çünkü MİT, sahada ve masada dengeleri belirleyici bir misyona ulaştı. Ayrıca kamu kurumlarımız Sevr Antlaşması korkusuyla savunma odaklı dizayn edilmişti. Ancak 2016’dan sonra bu durumun değiştiğini de gördük. Sevr Antlaşması korkusunu üzerimizden attık ve taarruza geçtik. Kurumlarımıza da ona göre ayar verdik. Özellikle FETÖ darbe kalkışması ve akabinde terör örgütlerinin Türkiye’yi hedef alması bardağı taşıran son damla oldu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kendi Silahlı Kuvvetlerinden de Çok Sayıda İhraçlar Yapmasına Rağmen Küresel Güçlere Savaş Açarak Sınır Ötesi Operasyonlara Başladı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden, Emniyet Teşkilatından ve TSK’nın komuta kademesinden bir sürü ihraç ve tutuklamalar olmasına rağmen Türkiye küresel güçlere savaş açarak 40 gün sonra “24 Ağustos 2016 sabah dört sularında Cerablus’dan başlayarak başta DEAŞ Terör Örgütü olmak üzere bütün terörist unsurları temizlemek amacıyla “Fırat Kalkanı” adı verilen bir sınır ötesi operasyon başlattı. Yine bu operasyonların devamı niteliğinde DEAŞ, PKK, YPG, PYD gibi terörist unsurları temizlemek amacıyla 20 Ocak 2018’de “Zeytin Dalı Harekatı” yaparak 18 Mart 2018’de Afrin şehir merkezi Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolüne geçti. Yine 9 Ekim 2019’da bu sefer “Barış Pınarı Harekatıyla” terörist unsurları kıran bir darbe vuruldu.” Bu operasyonlar çeşitli isimlerle halen devam etmektedir. Bu operasyonlarla Türkiye sınırlarını ve şehirlerini tehdit eden teröristleri imha etti. Ayrıca Türkiye bölgede oyun kurucu, denge değiştirici ve bölgesel bir güç olduğunu da tüm dünyaya gösterdi. Artık dünya karşısında yeni bir Türkiye olduğunun farkına varmaya başladı.

Türkiye Akdeniz’de, Kıbrıs Meselesinde, Libya Meselesinde, Azerbaycan – Ermenistan Savaşında, Rusya – Ukrayna Savaşında ve Birçok Meselede Dünyaya Güçlü Türkiye Mesajını Verdi.

2016’dan sonra Türkiye daha aktif bir şekilde “Uluslararası Arena” da boy gösterdi. Dünya Türkiyesiz bir planın olamayacağını gayet iyi anladı. Bu durumun ilk belirtisi Yunanistan’ın küstahlıklar yaparak deniz mili sayısını arttırmaya çalışarak bizi Antalya’ya sıkıştırmaya çalışması ve Kıbrıs’ın deniz yetki alanlarını sürekli ihlal etmesi olarak karşımıza çıktı. Bunu Fransa’nın Akdeniz konusundaki küstah açıklamaları da eklendi. Ancak Türkiye akılcı dış politika hamlesi ile Libya’nın Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasında 27 Kasım 2019’da Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması ile münhasır ekonomik bölgesini belirlendi. Bu anlaşma ise BM tarafından onaylandı. Böylece Türkiye, Akdeniz’de hesapları olan bütün ülkelerin hesaplarını suya düşürdü. Hem kendi haklarını hem Libya’nın haklarını hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını korumuş oldu. Bununla birlikte Azerbaycan – Ermenistan savaşında ise yıllardır Ermenilerin haksız yere işgal ettiği Dağlık Karabağ ve çevresi 27 Eylül 2020’de başlayan savaşla Türkiye’nin desteklediği Azerbaycan tarafından kurtarıldı. Bu savaş sonucunda Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan anlaşmaya göre de Zengezor Koridoru açılması kararlaştırıldı. Böylece Türkiye ile Orta Asya yani Türkistan arasındaki bağlantı da sağlanmış oldu. Yine Kırım’ın ilhakıyla başlayan ve 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı resmen işgaliyle devam eden süreçte Rusya – Ukrayna Savaşı başlamış ve halen günümüzde bu savaş devam etmektedir. Bu süreçte Rusya’ya karşı Avrupa Devletleri ve ABD Ambargo uyguladı. Buna karşı da Rusya’da Avrupa’ya enerji ve gıda ambargosu uyguladı. Böylece Avrupa kışın soğutan dondu ve tahıl gelmediği içinde aç kaldı. İşte burada Türkiye devreye girdi ve tahıl koridoru antlaşması ile dünyayı açlıktan kurtardı. Bu bile Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada söz sahibi olduğunu göstermeye yeterlidir. Sadece Türkiye bu konularda değil başta kendi bölgesindeki sorunlar olmak üzere Afrika ile de birçok projeler hayata geçirmiştir.

İnanıyorum ki Türkiye Eğitim Sistemindeki Kodlarına Tekrar Dönecek Olursa Türkiye’nin Yeniden Bir Cihan Devleti Olacağına İnanıyorum.  

Türkiye birçok yol kat etti. Gerek iç politikada yıllardır bitmeyen PKK Terör Örgütü bitirilme aşamasına getirildi. Gerek dış politikada uluslararası arenada sözü daha geçerli ve bölgesel güç konumuna geldiği görülmüştür. Ülkemizin daha da zirveyi görmesi için bu eğitim sorununu en kısa zamanda halletmeliyiz. Çünkü her şeyin başı eğitimdir. Eğitim olmadan kalite olmaz. Kaliteli nesiller yetişmez. Devletimizin bir cihan devleti olmasını istiyorsak, eğitimdeki kodlarımıza tekrar geri dönmeliyiz.

 

SON

 


31 Mayıs 2023 Çarşamba

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ İLE BAŞLASIN TÜRKİYE YÜZYILI

 

28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri hayırlısı ile sonuçlandı ve Cumhur İttifakının adayı Sn. Recep Tayyip Erdoğan zaferle sandıktan çıktı. Türk milleti ferasetini sandığa yansıtarak yerli ve milli ittifakın adayını tercih etti. Böylece terörist başı Apo’nun heykelini dikmek isteyenleri, İHA/SİHA’lara dokunmak isteyenleri, FETÖ’cüleri ve PKK yandaşlarını hapisten çıkarmak isteyenleri sandığa gömerek vatan topraklarını ABD’den icazet alanlara teslim etmedi.

Çünkü Türk milleti oynanan oyunları da Erdoğan’ın devrilmesi için yapılan kirli pazarlıkları da ilk turdan sonra göstermelik milliyetçi olanları da gördü ve buna göre kararını verdi. İlk turda Türk milliyetçilerini kilit role getiren Sinan Oğan’da Cumhur ittifakına katılınca ikinci turda Sinan Oğan’ın seçmenlerinin büyük bir bölümü Sn. Erdoğan’ı tercih ettiğini sandığa yansıyan oy yüzdelerinden anlaşılmış oldu.

Böylece Cumhur İttifakı; küreselcilere, terör örgütlerine, PKK ve FETÖ hükümlülerine, Türkiye’nin Akdeniz’deki Mavi Vatan idealine, Suriye ve Libya’daki var oluşuna yine Türkiye’nin uluslararası arenada oyun değiştirici bir güç olmasına ve bölgesinde güçlü bir devlet rolüne karşı bir cephe oluşturarak “Milliyetçi – Muhafazakâr Cephe”yi kurmuş oldu. Bu bileşen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de yerini aldı. Temennim odur ki yeni kurulacak hükümetinde milliyetçi görüş ağırlıklı olmasıdır. Geçen haftalardaki yazılarımda da belirttiğim gibi “Türkiye Yüzyılı” Projesinin hayata geçirilmek istenmesi uluslararası arenada büyük yankısı olacaktır. Bu yankılarla mücadele etmek için en büyük destek milliyetçilerden gelecektir.

Ülkemizi işgal projesi olan hain 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uğraştığı düşman potansiyeli biranda değişti. Ne demek istiyorum? Önceden PKK veya kiralık terör örgütleri tarafından bir eylem yapılır ve bu eylem sonucunda Türkiye iç savunmaya geçer ve enerjisini bu terör olayları ile harcardı. Ne zamanki Türkiye kendi iç sorunlarını çözmeye başladı yine savunma sanayinde güçlenip terör örgütlerini imha etmeye başlayınca bu sefer Türkiye’ye dolaylı olarak değil direkt saldırıda bulunmaya başladılar. Bunun sonucunda da içimizden devşirdikleri hainlerle 15 Temmuz darbe kalkışmasına yeltendiler. Ancak bu da Türk milletinin mücadelesiyle bastırıldı. İşte o günden sonra Türk milliyetçileri devreye girdi. Devlet Bahçeli liderliğinde MHP ve ülkücüler biranda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve seçilmiş hükümetini koşulsuz, şartsız desteklemeye başladı. Bu destek daha sonradan da Türkiye’nin terör örgütlerine karşı sınır ötesi operasyonlarında da kendisini gösterdi. Türkiye’nin sinirleriyle öyle oynamışlardı ki artık Türkiye savunma pozisyonundan taarruz pozisyonuna geçmişti. O günden sonra terör meselesi başta olmak üzere Suriye, Libya, Kıbrıs, Azerbaycan, Akdeniz, ABD ve bazı Avrupa Ülkeleri ile ilgili meselelerde milliyetçiler, Sn. Erdoğan’a tam destek verdiler. İşte o günden bu güne kadar milliyetçi cephe genişleyerek geldi ve son olarak Erdoğan’a karşı birleşen HDP eşgüdümlü millet ittifakı ile sayıları 20’yi bulan partileri Türk Milletinin de desteği ve ferasetiyle sandığa gömmeyi başararak Türkiye üzerine planları olanların planlarını suya düşürdü. Daha düne kadar ABD Başkanı Bıden, Erdoğan’ı darbe ile değil ama Türkiye’deki muhalefeti destekleyerek indirilmesi gerektiğini ifade etmişti. Fakat seçim akşamı devirmek istediği lideri tebrik etmek zorunda kaldı. İşte bu milliyetçi cephenin başarısıdır. Türk milletinin başarısıdır.

Hemen ayrı bir parantez ile bu konudan bağımsız şunu da belirtmem gerekir ki aylarca gerek bazı siyasetçiler gerek sanatçı görünümündeki bazı edepsizler gerekse kendini aydın gören marjinal kişiler milliyetçi – muhafazakâr insanlara hakaretler ettiler ve bu hakaretleri de sosyal medyadan paylaşarak midemizi bulandırdılar. Bunlar daha da ileri gittiler. İlk turdan sonraki sonuçlara bakarak depremzedelere dahi çeşitli hakaretlerde bulundular. Bunlardan ne siyasetçi ne sanatçı ne de aydın olamaz. Bunlar her düşünceye saygımız var diyerek insanları kandırmaya çalışan ancak kendisinden olmayanlara hemen düşmanlık yapan entelektüel görünümündeki bu kişiler “Zulüm 1453’te başladı” diyen Bizans artıklarıdır.

Türk milleti sadece Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olanlarla değil aynı zamanda bu edepsizlerle mücadele ederek iradesini sandığa yansıtmış ve tercihini Cumhur İttifakı’ndan ve onun adayı Erdoğan’dan yana kullanmıştır.

Şimdi başlasın TÜRKİYE YÜZYILI…         


18 Temmuz 2020 Cumartesi

FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ KUMPASLARI VE MASONLARLA İLİŞKİSİ




Fetö Terör Örgütü’nün ülkemizi hedef almasının üzerinden 4 yıl geçti. Ancak acılar hâlâ taptaze duruyor. Bu hain kalkışmanın bastırılması sonucunda 251 şehit verdik. 2 bin 193’de gazimiz var.
Bu zamana kadar Fetö Terör Örgütüne yönelik 4 yılda 99 bin operasyon yapıldı.[1] Kamu kurumlarından Fetö’cüler ihraç edildi. Bu zamana kadar 20 bin 77 kişi Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildi.[2] Ancak büyük oranda temizlenen bu hainlerin kalan kısmı yine iş başında Fetö artıkları yaklaşan Yüksek Askeri Şura öncesinde kendilerine düşman gördükleri subayları itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İsimsiz mektuplar yazıyorlar ayrıca sosyal medyadan da iftiralara başvuruyorlar. Bu iftiralardan dolayı hedef alınanlar ise haksız yere savunma vermek zorunda kalıyorlar.[3] Bu yapılmak istenen karalama kampanyalarını devletimiz fark etti ve gerekli önlemleri aldı.  Bununla birlikte 15 Temmuz’dan sonra kamudan ihraç edilenlerin yeni sığınağı ise Masonlar oldu. Uzun yıllardır 15 bin olan üye sayısını arttıramayan locaların darbe girişiminden sonra 3 bin yeni üye kaydetmesi de dikkat çekti. Bu artışla beraber Masonlar, Anadolu’da yayılmaya başladı. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’na bağlı Erdem Locası’nın eski “Üstad-ı Muhteremi” Özhan Kızıltan’ın, Gerçek Hayat Dergisi’ne verdiği röportajda 15 Temmuz’dan 5 ay önceki bir mason belgesinde “yakında büyük değişiklik olacak” denilip pozisyon belirlendiğini anlatıyor. Belge masonların darbe girişiminde rolü olduğunu gösteriyor.[4] Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ise “15 Temmuz asla sıradan bir darbe girişimi değildi. Arkasında çok büyük hesapların olduğu, gerçekleştiğinde ülke ve millet olarak bambaşka mecralara sürükleneceğimiz tarihi bir kırılma noktasıdır”[5] demesi 15 Temmuz’un arkasında gizli yapılanmaların ve çeşitli hesapların olduğu da daha net anlaşılmış oluyor. Özellikle güvenlik güçlerinin içerisinden büyük ölçüde arındırılan Fetö’cülerin yeni kumpaslar ve planlar peşinde oldukları belli oluyor. Ancak şunu da ifade etmeliyim ki güvenlik güçlerinin içerisinden Fetö’cülerin temizlenmesi neticesinde Türkiye zincirlerini 15 Temmuz 2016’da kırarak adeta dünyaya kafa tutmaya başladı. Sahada ve masada oyun değiştirici rolü üstlenmeye başladı. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe Kartal, Pençe Kaplan Harekatlarıyla sınırlarımızdaki terör koridorları dağıtıldı. Terörle Mücadele yöntemlerimiz değişti ve 7 bin 500’ün üzerinde terörist imha edildi. Türkiye’yi Akdeniz’de sıkıştırmaya çalışanlara karşı Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşması yapılarak bölgede emelleri olanların planları suya düşürüldü. Türkiye, Suriye ve Libya’da olmak üzere iki düşük yoğunluklu savaş veriyor. Bu verilen savaşlarda ise Türkiye bu zamana kadar başarılı stratejiler izledi. Suriye’de DEAŞ’ı bitiren, PKK/YPG’ye karşı ağır darbe vuran Türkiye, Libya’da ise Hafter’i yendi. İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace; Türkiye’nin Suriye’de ve Libya’da oyun değiştirici olduğunu söyledi. Ayrıca “İHA’lar Libya’da istihbarat topladı, gözetleme yaptı. Suriye’de hava savunma sistemlerini durdurdu”[6] dedi. Yine Libya’da Hafter’in yenilmesiyle Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Türkiye karşıtlığı ve PKK/YPG ile mücadele terör örgütünün çöküşünü hazmedemeyenlere bakıldığında Türkiye 15 Temmuz’dan sonra kendi içindeki pislikleri temizlemesiyle daha etkili olduğu bu ispatlarla çok net anlaşılmış oldu.
Şunu belirtmekte fayda görüyorum. Elbette devletimiz her zaman teyakkuz halinde ve saldırılara karşı anında karşılık verme gücüne sahip ancak ben de ülkesini seven genç bir tarihçi olarak bu yazıyı yazarak devletimi ve milletimi uyarmak istedim.




[1] Süleyman Soylu, “Fetö Taşerondur”, Milat Gazetesi, 16 Temmuz 2020
[2] Hulusi Akar, “20 Bin 77 terörist İhraç Edildi”, Akşam Gazetesi, 15 Temmuz 2020
[3] Hüseyin Likoğlu “Yas Öncesi Fetö Kumpasları”, Yeni Şafak Gazetesi, 13 Temmuz 2020
[4] “Masonlar Fetö’ye Kalkan Oluyor”, Yeni Şafak Gazetesi, 6 Temmuz 2020
[5] Recep Tayyip Erdoğan, “Güçleri Yetseydi Meclisi Yıkacaklardı”, Türkgün Gazetesi, 16 Temmuz 2020
[6] Ben Wallace, “Türkiye İHA’larla Oyun Kurucu Oldu”, Akşam Gazetesi, 16 Temmuz 2020


31 Ağustos 2018 Cuma

POLİS ÖZEL HAREKAT’IN ASİL KAHRAMANLARINA



Zordur Özel Harekatçı olmak. Kimisi sevmez, kimisi bağrına basar da laf ettirmez. Özel Harekatçıları kimin sevmediği bellidir zaten. Bana bayrak zannettikleri trafik ışığı renkli çaput taşıyan örgüt isimlerini tek tek saydırmayın şimdi.

Kim sevmezse sevmesin Özel Harekat’ın bizim gönlümüzde ayrı bir yeri vardır. Onlar vatan hainlerine bu vatanı dar eden kahramanlardır. Özel Harekat Vatan hainlerinin kahpe pusular kurduğu yiğitler ordusudur. Şahadete seve seve koşan sevdiklerini geride bırakan hiç tanımadığı insanların canlarını korumak için kendi canlarını siper eden koca yürekli adamlardır.

Dünyanın gözü bu özel timdedir. Bu yüzden malum ülke destekli Fetö’cü hainler 15 Temmuz gecesi Gölbaşı Özel Harekat’a bomba atmış ve 51 Özel Harekat mensubu yiğidimiz şehit edilmiştir.
Bundan yalnızca PKK ve Türk düşmanları memnun olacaktır. PKK ve bu vatanın düşmanlarının yapamadığını Fetö’cu hainler yapmıştır.

Bu vesile ile bir Öğretmen, Tarihçi, Yazar ve tüm vasıflarımdan sıyrılıp onlara gönül veren bir kardeşleri olarak bütün Özel Harekat Polislerimizi kucaklıyor. Bugün onlarla olacağımı her zaman arkalarında duracağımı ve yetiştireceğim nesillere onların kahramanlıklarını anlatacağımı her daim düşman çatlatacağımızı  ve onlara destek olduğumu belirtmek istiyorum.

Allah vatanımızın, devletimizin, milletimizin ve Kahraman Mehmetçiğimiz dahil tüm güvenlik güçlerimizin yardımcısı olsun…



Diğer Yayınlar