Günümüzde gençlik sıkıntılı bir dönem
geçirmektedir. Bu sıkıntılar genel ahlak çöküşü başta olmak üzere milli ve
manevi duyguların körelmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu yüzden gençliği kurtarmanın formülü ancak ve ancak Türk-İslam ruhunun gençlere aşılanıp onları fütüvvet ehli olarak yetiştirmekle mümkün olacaktır.
Peki fütüvvet nedir?
Fütüvvet; İslam’da cömertliği, başkaları için hayır ve iyilik yapmayı, nefsini zapt ederek başkalarını tercih etmeyi, insanların hizmetinde olmayı ve Hakka hizmeti halka hizmette bulmayı anlatan en üst ahlak ilkesidir. Fütüvvet, tasavvufun ideal ahlakını anlatır. Başka bir ifadeyle tasavvuf öncelikle nefsin tezkiyesi üzerinde odaklanmış olsa bile varmak istediği iyi ahlakın başında fütüvvet ideali gelir. Fütüvvet, yani yiğitlik, en üstün erdemdir ve bu erdem canını Hz. Peygamber için verebilen ve savaş esnasında bile öfkelendiğinde kendisini zapt edebilen Hz. Ali’de hakiki anlamını kazanmıştır. (İbn Arabi, Fütüvvet Ehli ve Meczupları), Lıtera Yayıncılık, Ter: Ekrem Demirli, İstanbul 2015, s.28) İşte biz gençlerimizi bu şekilde fütüvvet ehli ve güzel ahlaklı yetiştirmeliyiz.
Bu nedenle bu konuda diyanet işleri
başkanlığına çok iş düşüyor. Çünkü yapılan araştırmalara göre gençlerimiz
arasında ve hatta orta yaşlılar arasında güzel dinimiz İslam’ın temel dini
bilgilerini dahi bilmeyenler var. Bu da İslam dinine çok büyük fedakârlıklarla
hizmet eden Allah’ın adını yaymak için yedi iklim ve üç kıtaya at süren
atalarımızın torunlarına yakışmamaktadır. Hemen şunu da belirteyim ki bunun ne
laiklikle nede başka bir şeyle alakası yoktur. Bu tamamen bizim
tembelliğimizden ve okumamamızdan kaynaklanıyor. Bizim yaratan Rabbimiz
peygamberine dahi “OKU” diye ilk emrini bildirmiştir. Bizler birer aciz kul
olarak başka başka bahaneler üretmemize gerek yok. Sen bir Müslüman olarak
Allah’ın emri olan “OKU” emrini yerine getirmeyip dinimizi kendini bilmez
hocayım diye geçinen şeyhlerden, şıhlardan öğrenirsen her sakallıyı hoca
zannedersen din yerine batıl inanç öğrenirsin. Bunun için ilk önce ilahiyat
fakültelerine çeki düzen verilmelidir. Dinimizi öğretecek iyi âlimler
yetiştirilmelidir. Buna mukabil diyanete bu iyi yetişmiş âlimler atanmalıdır.
Gençlerimiz ve farklı yaşlardaki insanlarımız merdiven altı açılan cemaat
evlerinden değil, devletimizin kontrolündeki resmi kurumlarda İslam’ı en iyi
şekilde öğrenmelidir. Kaş yaparken göz çıkarmamak için gençlerimizi saçma sapan
FETÖ veya Adnan Oktar gibi dini eğitim veriyorum adı altındaki terör örgütlerine
kaptırmamak için diyanet işlerinin ve ilahiyat fakültelerinin sağlam çalışmalar
yapıp gençlerimize ulaşmaları gerekmektedir. Fakat şunu da ifade etmek
istiyorum. Bütün cemaatlerde bu terör örgütleri gibidir demiyorum. Mutlaka
içlerinde gerçekten İslam için çalışanlarda vardır. Ancak bunlarda yine
devletimizin kontrolünde olması ve art niyetli cemaatlerin de önüne geçilmesi
gerekmektedir. Aksi halde bunların en başta Türk Devletine, Türk Milletine,
Türk Milli Kimliğine, Türk Gençliğine zararları olacaktır.
Ömer Seyfettin; “İslam adı
altında Türk düşmanlığı yapanlardan nefret ediyorum” diye boşuna dememiştir.
Onun için gençlerimize İslam ile birlikte Türk Milliyetçiliğini de perçinleyip
aşılamalıyız. Yani atalarımızın yaptığı gibi Türk-İslam sentezi ile gençlerimiz
yetiştirmeliyiz. Ancak kurtuluş böyle olacaktır.