Türk
Silahlı Kuvvetlerinin sınır içi ve sınır ötesi operasyonlarında başta PKK, YPG,
PYD ve adı ne olursa olsun bütün terör örgütlerine karşı başarılı mücadelesi
sonucunda iftira atılmaya çalışılmıştır. O iftira da Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sözde kimyasal silah kullandığı iftirasıdır. Bu iftira ve karalama
kampanyalarına başta terör örgütü mensupları olmak üzere Türk Tabipler Birliği
Başkanı Şebnem Korur Fincancı gibiler de dahil olarak TSK’ya atılan iftiralara
bir fiil ortak olmuşlardır.
TSK’ya
atılan bu iftiraları başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere devletimizin tüm
birimleri yalanlamış Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde kimyasal silah
olmadığını açıklamışlardır. Ayrıca bu iftiraları ortaya atan sorumlular hakkında
gerekli işlemlerin başlatılacağını ifade etmişler ve gereği de zaten
yapılmıştır.
Oyun
aynı oyun, plan aynı plan. Yıllar önce 1915’te Doğu’da Ermeni isyancılar,
Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı Devleti’nin vatandaşlarını, jandarmalarını
ve memurlarını şehit etmişlerdi. Bu nedenle Osmanlı Hükümeti Tehcir Kanunu
çıkararak bölgenin ve cephenin güvenliğini sağlamak için o bölgedeki Ermenileri
göçe tabi tutmuştu. Göç sırasında Ermenilerin bir kısmı yollarda salgın
hastalıklardan bir kısmı dağlarda bulunan çetecilerin saldırıları sonucu
ölmüştü. Bu yüzden Ermeniler, Türkler için, bize “Sözde Soykırım” yaptı
demişlerdi. Ama kendi yaptıkları soykırım girişimlerini asla söylememişlerdi.
Ruslarla nasıl iş birliği yaptıklarını, hatta Van’ın onların eline geçmesi için
kılavuzluk yaptıklarını, Azerbaycan Türklerini Hocalı’da katlettiklerini, Asala
Terör Örgütü ile yurtdışındaki diplomatlarımıza suikastler düzenlediklerini
asla kabullenmemişlerdir. Üstüne bir de utanmadan Türk milletini sözde
soykırımcı olarak ilan etmişlerdir.
Teröristlerin,
katliamcıların, hainlerin karakteri işte böyledir. Kendi yaptıkları
zalimliklere karşılık verilip er meydanında yenilince hemen çamura yatarlar ve
sizi suçlu ilan etmeye çalışırlar. Yalan yanlış provokasyonlarla üzerinize
iftira atmaya çalışırlar. Hiçbir şey olmazsa çamur at izi kalsın düşüncesinde
olurlar. Bu yüzden eskiler, “Allah
düşmanın bile merdini nasip etsin” diye boşuna dememiştir.
Türk
devleti ve onun ahlak timsali faziletli ordusu geçmiş tarihten bu yana türlü
karalama kampanyaları ve iftiralar ile uğraşmaktadır. Bu iftiraları atan
devletlerin, teröristlerin ve şahısların geçmiş tarihlerine bakıldığında asıl
soykırımcı, katliamcı ve hain olarak onların olduğu ortaya çıkmış ve
ispatlanmıştır.
Devletimiz
güçlüdür ve her daimde caydırıcılık gücünü kullanmaktan çekinmeyecektir. Devlet
kendi içine kümelenmiş FETÖ ve benzeri yapılanmaları çökertmeyi başarmış ve bu
kişilere devlet görevinden el çektirilmiştir. Ancak bazı vatanperverlikten uzak
kişiler karşımıza Sivil Toplum kuruluşlarında, Meslek Örgütlerinde, Özel
Sektörlerde, Üniversitelerde, Sosyal Medyada, Televizyon veya gazetelerde
karşımıza çıkmaktadır. Örnekleri çoğaltmak mümkünüdür. Ancak buradan şunu
anlıyor ve bazen de üzülüyoruz. İnsan kendi devletine ve bu devleti koruyan
askerine, polisine ve istihbaratçısına nasıl düşman olur ve bu kurumlara nasıl
iftiralar atar ya da onları destekler?
Daha
dün bir festivalde bazı sözde sanatçılar ve yönetmenler TTB’nin Başkanının
haksız yere tutuklandığını ifade etti. O salondaki sözde sanatçılar ve
yönetmenler bu konuşmaları alkışladılar. Bunun üzerine bu toprakların mayası
olduğu belli olan gerçek bir vatansever sanatçı duruşu sergileyen Burak
Haktanır oradaki sözde sanatçı ve yönetmenlere karşı çıkarak “O kadın TSK’ya iftira attı. Bütün PKK
kanalları onu destekledi” diye tepkisini göstererek Türk milletinin
vicdanının sesi olmuştur.
Vatanına,
milletine, devletine ve onun kurumlarına karşı terör seviciliği yapıp, manda ve
himaye özlemi çekenlere karşı çok şükür ki vatanına, milletine, devletine ve
onun kurumlarına sahip çıkıp koruyan kollayan her meslekten ve gruptan
insanlarımız da vardır.
Devletimiz
ve milletimiz her daim güçlüdür. Bu sebeple bu yüzyıl “Türkiye Yüzyılı” olacaktır.