TSK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TSK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2023 Pazartesi

FETÖ’NÜN EĞİTİM YAPILANMASI


 

Türk milleti olarak İslamiyet’e geçtikten sonra peygamberimize inen ilk emir “Oku” olduğu için ilme daha çok önem vermeye başladık. Çünkü peygamberimizin hadislerinde âlimlere ve ilme özendirmek için “Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir”1 buyurulmaktadır. Bu yüzden tarihte birçok önemli buluşları yapan âlimler Türklerden çıktı. Ve bu âlimler Türk ve dünya medeniyetine çok büyük katkıları oldu.

Günümüzde değişen eğitim sisteminin neticesinde hem eğitimin devamlılığını sağlamak hem de Türk ve dünya medeniyetine katkı sağlamak için bu âlimlerin yerini akademisyenler ve öğretmenler aldı.

Fakat FETÖ Terör Örgütü mensupları böyle kutsal bir görev alanı olan öğretmenlik mesleğinin de içine sızdı. 15 Temmuz 2016 darbe ve işgal kalkışmasının bastırılmasıyla beraber 2022 verilerine göre kamuda FETÖ temizliği yapılarak 125 bin 678 kişi ihraç edildi.2

İhraç edilen bu kişilerin 41 bin 77’sinin İçişleri Bakanlığı personeli olurken ikinci sırayı 33 bin 716 ile Milli Eğitim Bakanlığı yer almaktadır. Milli Savunma Bakanlığından da 13 bin 410 kişi ihraç edildi. Diğer ihraçlar ise diğer kamu kurumlarından yapıldı.3 Bu verilerden de anlaşılacağı üzere FETÖ’nün ikinci en büyük yapılanması eğitimde olduğu görülmüştür.

FETÖ’ye bağlı olduğu tespit edilen özel okullarda kapatılmış ve burada görev yapan öğretmenlerinde lisansı iptal edilmiştir. Ayrıca FETÖ üyesi öğretmenlerin o dönemlerde terörün yoğun olduğu Güneydoğu bölgelerinde çok az olması ise dikkat çeken başka bir husus olmuştur. Devletimizin başarılı operasyonları sonucunda örgüt şemasının ise genellikle öğretmenler üzerinden sistemleştirilmesi de dikkat çeken diğer hususlar olmuştur.

Anlayacağınız FETÖ Terör Örgütü, kutsal bir meslek olan öğretmenliği kendi menfaatleri uğruna kullanmaya çalışarak bu mesleğin itibarını yerle bir etmeye çalışmıştır. Tıpkı Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine yuvalanan hainlerle bu mesleğe nasıl itibar suikasti yaptıysa aynı şekilde öğretmenlere de yaptı. Ancak Türk milleti engin feraseti neticesinde ne peygamber ocağı olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ne de ilim sahibi olan öğretmenleri topyekun zan altında bırakmadı. Hain ile kahramanı en iyi şekilde ayırt ederek devletinin kurumlarına ve onların şerefli personellerine sahip çıktı.

Ancak şu da unutulmamalıdır! Özellikle şu günlerde FETÖ’nün kripto damarından söz edilirken yeni 15 Temmuzlar yaşamamak için uyanık olunmalıdır. MHP Lideri Sn. Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında endişelerime katkı sunarak aynen şöyle bir cümle kurdu: “Hala FETÖ’nün kripto damarının siyaset, bürokrasi, eğitim, ekonomi, medya ve diğer alanlarda dip dalga halinde faaliyet içinde olduğunu bilmeyen, duymayan, görmeyen kalmadı” cümlesi boşa kurulan bir cümle değildir.4

Onun için hem milletçe hem devletçe hem de devletimizin içinde çalışan memurlar olarak da dikkatli olmalıyız. Çünkü FETÖ’nün gerçek yüzünü ilk defa ortaya çıkaran ve FETÖ suikastiyle şehit edilen Tarihçi Necip Hablemitoğlu, FETÖ’nün karanlık yüzünü deşifre ettiği Köstebek adlı kitabının otuz yedinci baskısının ön sözünde ve arka kapağındaki tanıtım kısmında aynen şu ifadeler yer alıyor:

“Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akılcı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler. İşte bu yasadışı yapılanmanın, eğitimin yanı sıra, en az onun kadar önemli olan istihbarat alanına yönelmesinde, birtakım stratejik gerekçeler rol oynamaktadır.”5

Aynı kitabın arka kapak tanıtımındaki yazı ise aynen şöyledir:

(Fetöcüler için) Bunlara karşı olmak, onaylamamak artık yetmiyor… Her gerçek kamu görevlisinin mağdur olma pahasına, elini taşın altına koyması; devletimizin, tam bağımsızlığımızın geleceği açısından inisiyatif kullanırken canının yanmasını, bedel ödemesini göze alması gerekiyor. Çoğunluk seyrettikçe, mücadele etmek yerine mücadele eder gibi yaptıkça, Fethullah Gülen’den daha cesur ve namuslu olmadıkça, bilelim ki daha çok Uğur Mumcular, Ahmet Taner Kışlalılar aramızdan yitip gidecekler”6

Rahmetli Necip Hablemitoğlu’nun geçmişteki uyarına dikkat etmeliyiz. Bu yüzden vatanımızın geleceğinin teminatlarını yetiştirenler devletimizin sıkı denetiminden geçmelidirler. Aynı zamanda KHK ile işten çıkarılmış veya önceden FETÖ’nün dershanelerinde okumuş ya da orada görev yapmış olanlar özel sektörün özel öğretim kursları adı altında açılan dershanelerinde ve kolejlerinde dahi olsalar öğretmenlik yaptırılmamalıdır. Mümkünse özel öğretim veya kolejlerde ya da devlete atanacak olan memurlara tekrardan güvenlik soruşturması getirilmelidir. Böylece buralarda görev yapacak öğretmenler güvenlik soruşturmasından geçirilmeli ve FETÖ bağlantısının olup olmadığı tespit edilmelidir. Ayrıca bu soruşturmalarda es kaza gözden kaçan bir durum olursa diye de ara ara seçkin müfettişler tarafından hem özel kurumlarda hem de devlet okullarında denetim yapmalılardır.

Çünkü öğretmen ve eğitim önemlidir. Nasıl ki vatanın bir karış toprağını kaybetmemek bizim için önemliyse eğitime ve öğretmenlerin içine sızıntı yerleşmesini önlemek de o derece önemlidir.     

DÜZELTME: Geçen Hafta “FETÖ’nün Eğitim Yapılanması” başlıklı köşe yazımda devlete atanan öğretmenlere de güvenlik soruşturması tekrardan getirilmelidir diye bir ibare kullanmıştım. Sonradan yaptığım kapsamlı araştırmaya göre: “Öğretmenlere yapılan güvenlik soruşturması Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ancak daha sonra meclisten bu kanun değiştirilerek geçirilmiş ve tekrardan devlete atanacak öğretmenlere güvenlik soruşturması getirilmiştir.” Bu hususu düzeltmek istedim. Kamuoyunun bilgisine sunarım.

1 Suyûti, el câmu’s Sağir, nr 10026; İbn Abdilberr, Camu Beyâni’l- İlm, nr.139.

2 “Kamuda FETÖ Temizliği”, https://www.trthaber.com/haber/gundem/kamuda-feto-temizligi-125-bin-678-personel-ihrac-edildi-694991.html, Erişim Tarihi: 30.07.2023.

3 “En Fazla İhraç Emniyet’te”, https://www.yenisafak.com/gundem/en-fazla-ihrac-emniyette-3443669, Erişim Tarihi: 30.07.2023.

4 Yıldıray Çiçek, “Kripto Damar Uyarısı”, Türkgün gazetesi, https://www.turkgun.com/kripto-damar-uyarisi, Erişim Tarihi: 30.07.2023.

5 Necip Hablemitoğlu, Köstebek, Pozitif Yayınevi, Bas:37, İstanbul 2022.

6 a.g.e.

 

21 Kasım 2022 Pazartesi

BİLDİRİ

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kamu kurum ve kuruluşları ile güçlü bir devlettir. Bu devlete sahip çıkan ise hiç şüphesiz Türk milletidir. Bu millet her zaman devletini baş tacı yapmış ve devletinin attığı tüm adımlarda kararlılıkla arkasında durmuştur. Dışarıdan destekli PKK/YPG/PYD terör örgütü militanları 13 Kasım 2022 tarihinde Taksim İstiklal Caddesinde bombalı eylem yapmış ve bu eylem sonucunda altı vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve seksen bir vatandaşımızda yaralanmıştır. Bu failler en kısa sürede yakalanarak olay açığa çıkarılmıştır. Bundan öncede 26 Eylül 2022 tarihinde Mersin’de iki terörist, polis evine saldırıda bulunmuş ve bu saldırıyı önleyen bir polisimiz şehit olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi varlığına ve milletine karşı düzenlenen bu saldırılara karşı 20 Kasım 2022 tarihinde sınır ötesine gece ansızın Pençe Kılıç Hava Harekâtı düzenleyerek terör hedeflerini imha etmeye başlamıştır.

Uluslararası Hukuka göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti meşru müdafaa hakkını kullanmaktadır. Birleşmiş Milletler 51. Maddesi, BM üyesi ülkelere, silahlı saldırı halinde meşru müdafaa hakkı tanımıştır. BM 51. Maddesinde aynen şu ifadeler yer almaktadır: “Bu antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez.”

Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak yaptığı sınır ötesi hava harekâtının ilk saatlerinde hemen PKK/YPG/PYD Terör Örgütünün elebaşları her zaman olduğu gibi iftira kampanyalarına başladılar. Sanki yuvalandıkları o topraklar kendilerininmiş gibi Türk devletini sözde işgalci, sivil yerleşim yerlerini hedef alan sözde katil devlet olarak dünya kamuoyuna servis etmeye başladılar. Kendilerini ise masum göstererek sözde ama gerçekte olmayan kürdistan topraklarının işgal edildiğini ve ayrıca kendilerini DEAŞ ile savaşan sözde gerillalar olduğunu iddia etmektedirler. Bu iftiraları atan terör örgütü elebaşlarından biriside PKK’nın Suriye kolu olan YPG terör örgütünün oluşturduğu sözde Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin sözde basın başkanı olan Farhad Shami’dir.  Attığı twitlerde yukarıda saydığım kendisine ait yalanları söylemekle birlikte Türkiye’yi, DEAŞ ile ilişkilendirip algı operasyonları yaparak uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak şu unutulmamalıdır ki “Dünyada DEAŞ’a operasyonlar düzenleyen ve DEAŞ teröristlerini etkisiz hale getiren tek ülke Türkiye’dir.” Ayrıca Türkiye’nin tarihinde hiçbir zaman sivil yerleşim yerlerini vurmak ve sivilleri katletmek yoktur. Ancak PKK Terör Örgütünün kanlı tarihinde sivilleri ve hatta bebekleri katletmek vardır.  

Ayrıca PKK/YGP/PYD’nin bu iddiaları ve yalanları kendilerinin bir terör örgütü olduğu gerçeğini saklayamaz. Çünkü PKK Terör Örgütü 1978’den beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprak bütünlüğüne kastederek sivillerde dâhil olmak üzere güvenlik güçlerine silahlı saldırılarda bulunmuştur. Günümüzde PKK terör örgütünün, Türkiye sınırları içerisinde beli kırılmış fakat sınır ötesinde dış destekli ülkeler tarafından beslenip adı değiştirilerek YPG/PYD Terör Örgütüne dönüştürülmüştür. Ancak bu terör örgütleri de PKK’nın uzantısıdır.

Türkiye’ye müttefikmiş gibi görünen devletler bu terör örgütlerinin harflerini değiştirip siyasal kurnazlık yapıp tırlar dolusu silah, gıda, ilaç yardımlarında bulunarak askeri eğitim dahi vermişlerdir. Bu yüzden Taksim’deki olay başta olmak üzere geçmişteki terör saldırıların hepsinin failleri bu terör örgütüne destek veren Türkiye’ye müttefikmiş gibi görünen devletlerdir.

Adı geçen bu terör örgütleri dışarıdan desteklenmekle beraber içeride de siyasal uzantısı rolünü üstlenen HDP’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terörist unsurlara karşı düzenlediği her sınır ötesi operasyonlara karşı çıkarak yerli ve milli bir parti olmadıklarını defalarca Türk milletine göstermişlerdir.

İşte tüm bu hainliklere karşı sorumluluk sahibi genç bir öğretmen, yazar, tarih bilim ve uluslararası ilişkiler uzmanı olarak devletimize ve milletimize atılmaya çalışılan iftiraları, yapılmaya çalışılan algı operasyonlarını ve oluşturulmaya çalışılan propagandaları yurtiçinde ve uluslararası arenada çürütmek ve her daim devletimin ve milletimin yanında olduğumu göstermek için bu bildiriyi kaleme aldığımı tüm Türk ve Dünya Kamuoyuna saygıyla duyururum.

 

Her zaman Türk devletinin, Türk milletinin ve Türk askerinin yanındayım.

      


17 Kasım 2022 Perşembe

TERÖR

 

Devletimizin son zamanlardaki terör operasyonlarını başarıyla yürütmesi sonucunda köşeye sıkışan terör örgütü dün taksimde bombalı bir saldırı düzenledi ve bu saldırıda 6 vatandaşımız hayatını kaybetti. 81 vatandaşımızda yaralandı.

Ancak biz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dediği gibi; “Mesajı aldık”.

Türk devleti son zamanlarda yurt içinde Gazi Turgut Aslan Operasyonları ile FETÖ Terör Örgütü mensuplarına karşı büyük darbe indirdi. Ayrıca yurt dışında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 1 Ocak 2019 ile 25 Temmuz 2022 tarihleri arasında gerçekleştirdiği operasyonlarda, PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi Terör Örgütlerinin sözde üst düzey yöneticileri etkisiz hale getirildi. MİT tarafından 82 Terörist imha edilirken, 8’i de yurt dışında yakalanıp Türkiye’ye getirildi. Bununla birlikte 2016’da Fırat Kalkanı Harekatı ile başlayıp Pençe Operasyonları ile devam eden süreçte Türk ordusunun, terör örgütlerine karşı üstün mücadelesi sonuç vermiş ve sınırımızın dibinde bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmemiştir. Ayrıca sınır ötesinin teröristlerden tamamen temizlenmesi amacıyla Irak’ın kuzeyinde Metina, Zap ve Avaşin Basyan bölgelerindeki teröristlere yönelik operasyonlar yapılmakla birlikte özellikle Zap bölgesinin temizlenmesiyle sınırlarımızın tamamen kilit altına alınacağının ve Yunanistan’ın şımarıklığının karşılığının verileceğinin konuşulduğu şu günlerde Taksim’de bomba patlatılarak vatandaşlarımızın canına kast edilmesinin mesajını aldık. 



İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “Biz bize verilen mesajı biliyoruz. Bize verilen mesajı aldık. Amerikan Büyükelçiliğinin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani terör bölgelerini besleyen ve oradan Türkiye’nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa kendi senatolarından para gönderen bir devletle biz müttefikliğimiz elbette tartışılmalıdır. Teröristler eğer yakalanmasaydı, Yunanistan’a kaçıracaklardı. PYD’yi orada kim besliyorsa, PKK’ya kim iç istihbarat sağlamaya çalışıyorsa fail odur. Şunun bilinmesini isteriz. Bu aldığımız mesaja çok güçlü bir mesaj vereceğiz. Hem de çok güçlü bir mesaj.” 

İçişleri Bakanı Soylu bu konuşmasıyla saldırının arkasında kimlerin olduğunu ve bağlantılarını aslında söylemiş oldu. Terör örgütü PKK/YPG’ye kim tırlar dolusu silah göndererek onların eğitimlerini üstlenmişse ayrıca Türkiye’nin sınırı dibinde terör devleti kurdurmak istiyorsa evet işte fail odur. Yine kim bu teröristleri kendi ülkelerinde barındırıp, kendi ülkelerinde bu teröristler için kamp kuruyorsa işte fail odur. Ancak şu bilinmelidir ki devletimiz yapılan bu kalleşliğe karşılık verebilecek güçtedir.

Devletimiz dışarıdan yapılan kalleşliklerle uğraşırken içimizdeki namussuzlarla da aynı şekilde uğraşmaktadır. Bunlar öyle ahlaksız ki yapılan bu saldırıdan dolayı kendi devletini ve devletini yönetenlere laf edecek kadar ar damarları çatlamış insanlardır. Bu ahlaksızlar “Devlet seçim çalışmalarını başlattı”, “Seçim kampanyasını başlattılar”, “Siyasiler yine iş başında”, “Seçim yaklaşıyor” gibi aşağılık cümleler kurmaktan çekinmeyen bu haysiyetsizlere en hafif tabiriyle şerefsiz denir. Şerefi olmayana şerefsiz demek neyi ifade eder bilmiyorum ama şundan eminim ki gelmiş geçmiş bütün hükümetler ya da gelecekteki hükümetlerin hiç birisi oy devşirmek için kendi milletinin canına kıymaz. Kendi devletine zarar vermez.

Bu kişilere en güzel cevaplardan birisini Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal vererek şöyle demiş: “Terör saldırıları iktidara yarıyor gibi bir söylem üreterek devleti ve kurumlarını zan altında bırakmaya çalışıyorlar. Siz de terörle mücadele edin o vakit, size de yarasın. Bir maniniz mi var?”

Son olarak bu ahlaksızlara Dede Korkut’un şu sözlerini hatırlatmak istiyorum:

“Kahpe içeriden olunca kapı kilit tutmaz oğul,

Halk içinde bozgunculuk yapan HAİN’dir oğul”

Taksim’de yapılan bu terör saldırısında hayatını kaybeden 6 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralanan 81 vatandaşımıza da acil şifalar diliyorum.


14 Şubat 2021 Pazar

GARA OPERASYONU

 

Türkiye bu zamana kadar terör örgütlerine karşı birçok sınır ötesi operasyonlar yapmıştır. İlk sınır ötesi operasyon 25 Mayıs 1983 yılında Irak’ın Kuzeyine yapılan operasyondur. Bu operasyonda 5 kilometre içeriye kadar girilmiştir. 21 Mart 1995 yılında ise Irak’ın Kuzeyine geniş kapsamlı Çelik Harekâtı düzenlenmiş ve bu harekâtta 40 Km içeriye 35 bin asker ile girilmiştir.  Yine 14 Mayıs 1997’de 200 bin askerin katıldığı Çekiç ve Şafak Harekâtı yapılmış 15 Km içeriye girilmiştir. PKK Terör Örgütüne karşı birçok harekâtlar ve operasyonlar yapılmakla birlikte son yıllarda Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonu, Afrin Harekâtı, Pençe-1-2-3 Harekâtları, Pençe Kaplan Operasyonu, Barış Pınarı Harekâtı, Bahar Kalkanı Harekâtı yapılmıştır. Yurt içinde de Eren Operasyonları devam ederken Türkiye kritik bir karar alarak terörle mücadele tarihinde ilk defa Irak’ın Kuzeyine 10 Şubat 2021 tarihinde “Pençe Kartal – 2 Gara” adıyla farklı bir sınır ötesi operasyonu gerçekleştirmiştir.

Bu sınır ötesi operasyon terörle mücadele tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı en geniş kapsamlı operasyondur. Çünkü bu operasyonda 75 Km genişliğinde 25 Km derinliğinde çok geniş bir alan zor arazi ve iklim koşullarında taranmış ve hedefler başarıyla imha edilmiştir. Gara, Türkiye’ye 40 Km uzaklıktadır. Yani ilk defa TSK indirme şeklinde bu kadar uzak bir noktaya operasyon düzenlenmiştir. Emekli Tuğgeneral Özgür Tör, Gara Bölgesi tek bir dağdan oluşmamakla birlikte inişli çıkışlı ve dalgalı bir arazi yapısına sahiptir. Kış şartlarında burada operasyon yapılmasının çok zor olduğu ve bu şartlar altında dünyadaki başka orduların bu harekâtı yapamayacağını hatta bazı ülkelerin pilotları dahi bu yüksek rakımda ve zorlu hava koşullarında uçamayacağı değerlendirmesinde bulunmuştur.[1] Bu operasyon bir özel kuvvetler operasyonudur. Bu operasyonla ile hedeflenen daha önceden terör örgütü tarafından kaçırılan 2 sivil, 2 polis memuru, 9 asker olmak üzere 13 Türk vatandaşını kurtarmak ve Türkiye’ye karşı eylem hazırlığında olan teröristleri ve onlara ait barınak, sığınak ve mühimmat depoları, sözde karargâh yerleri ile mağaralardan oluşan 50'den fazla hedefi imha etmekti. Hedefler ve teröristler yapılan operasyon ile imha edilmiştir. Fakat 13 Türk vatandaşı teröristler tarafından rehin tutuldukları mağarada 12’si başından 1’i omzundan vurularak şehit edilmiştir. Onları şehit eden teröristler ise o mağarada Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından öldürülmüştür. [2]

PKK Terör Örgütü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yurtiçi ve yurtdışında yaptığı operasyon neticesinde geri çekilmiş ve Gara’yı coğrafi konumundan dolayı kullanmaya başlamıştı. Bunun nedeni bölgede su kaynaklarının olması, doğal mağaraların ve yükseltinin fazla olması baskın yeme ihtimalinin olmaması veya buraya operasyon yapılamaz düşüncesiyle gizlenmeye çalışmaktı. 

Ancak TSK girilemez denilen yere önce hava harekâtı gerçekleştirmiş sonrasında ise özel kuvvetler yani “Bordo Bereliler” olarak bilinen seçkin askerlerin bölgeye indirilmesiyle Gara’ya girmiştir. Bunun sonucunda 48 terörist öldürülmüş 2 terörist sağ ele geçirilmiştir. Yani bu zorlu hava şartlarında TSK girilemez denilen yere girmiş ve 4 gün gibi kısa bir sürede 75 Km genişliğinde 25 Km derinliğinde Türkiye sınırından 40 Km uzaklıktaki PKK’nın kendisine en çok güvendiği bölgede operasyon yapmıştır. Böylece bu operasyon ile Sincar ve Kandil’e gözdağı verilmiştir. Sadece bu gözdağı Sincar ve Kandil ile sınırlı kalmamış terörü destekleyenlere de bir mesaj niteliğinde olmuştur. Bununla birlikte terör örgütü sadece yurtiçinde değil yurt dışında da hareket kabiliyeti ya sınırlandırılmış ya da sonlandırılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri ise dünyaya bir kez daha tecrübesini ve kabiliyetini göstermiş ve caydırıcılık gücüne güç katmıştır.

Yalnız şu da bilinmelidir ki 13 Türk vatandaşının kaçırılıp mağarada şehit edilmeleri bir katliamdır, vahşettir. Bu katliamın sorumluları ise PKK terör örgütü başta olmak üzere siyasi uzantısı olmakla birlikte onlarla kol kol giren ve sempatizanlığını yapanlardır.

Operasyonun başında şehit olan 3 askerimize ve sonrasında katledilen 13 vatandaşımıza Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bir bütündür. Allah’ın izni ile kimse bölemeyecektir.     



[1] Banu El ile Ajans / A Haber / 12.02.2021; https://www.youtube.com/watch?v=tXKIk-I_aX0, Erişim Tarihi: 14.02.2021

Diğer Yayınlar