Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kamu
kurum ve kuruluşları ile güçlü bir devlettir. Bu devlete sahip çıkan ise hiç
şüphesiz Türk milletidir. Bu millet her zaman devletini baş tacı yapmış ve
devletinin attığı tüm adımlarda kararlılıkla arkasında durmuştur. Dışarıdan
destekli PKK/YPG/PYD terör örgütü militanları 13 Kasım 2022 tarihinde Taksim
İstiklal Caddesinde bombalı eylem yapmış ve bu eylem sonucunda altı
vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve seksen bir vatandaşımızda yaralanmıştır. Bu
failler en kısa sürede yakalanarak olay açığa çıkarılmıştır. Bundan öncede 26
Eylül 2022 tarihinde Mersin’de iki terörist, polis evine saldırıda bulunmuş ve
bu saldırıyı önleyen bir polisimiz şehit olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi
varlığına ve milletine karşı düzenlenen bu saldırılara karşı 20 Kasım 2022
tarihinde sınır ötesine gece ansızın Pençe
Kılıç Hava Harekâtı düzenleyerek terör hedeflerini imha etmeye başlamıştır.
Uluslararası
Hukuka göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti meşru müdafaa hakkını kullanmaktadır. Birleşmiş
Milletler 51. Maddesi, BM üyesi ülkelere, silahlı saldırı halinde meşru müdafaa
hakkı tanımıştır. BM 51. Maddesinde aynen şu ifadeler yer almaktadır: “Bu antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş
Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde,
Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli
önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma
hakkına halel getirmez.”
Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası hukuktan
doğan haklarını kullanarak yaptığı sınır ötesi hava harekâtının ilk saatlerinde
hemen PKK/YPG/PYD Terör Örgütünün
elebaşları her zaman olduğu gibi iftira kampanyalarına başladılar. Sanki yuvalandıkları
o topraklar kendilerininmiş gibi Türk devletini sözde işgalci, sivil yerleşim
yerlerini hedef alan sözde katil devlet olarak dünya kamuoyuna servis etmeye
başladılar. Kendilerini ise masum göstererek sözde ama gerçekte olmayan
kürdistan topraklarının işgal edildiğini ve ayrıca kendilerini DEAŞ ile savaşan
sözde gerillalar olduğunu iddia etmektedirler. Bu iftiraları atan terör örgütü
elebaşlarından biriside PKK’nın Suriye kolu olan YPG terör örgütünün
oluşturduğu sözde Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin sözde basın başkanı olan
Farhad Shami’dir. Attığı twitlerde
yukarıda saydığım kendisine ait yalanları söylemekle birlikte Türkiye’yi, DEAŞ
ile ilişkilendirip algı operasyonları yaparak uluslararası kamuoyu oluşturmaya
çalışmaktadır. Ancak şu unutulmamalıdır ki “Dünyada
DEAŞ’a operasyonlar düzenleyen ve DEAŞ teröristlerini etkisiz hale getiren tek
ülke Türkiye’dir.” Ayrıca Türkiye’nin tarihinde hiçbir zaman sivil yerleşim
yerlerini vurmak ve sivilleri katletmek yoktur. Ancak PKK Terör Örgütünün kanlı
tarihinde sivilleri ve hatta bebekleri katletmek vardır.
Ayrıca PKK/YGP/PYD’nin bu iddiaları ve
yalanları kendilerinin bir terör örgütü olduğu gerçeğini saklayamaz. Çünkü PKK
Terör Örgütü 1978’den beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprak bütünlüğüne
kastederek sivillerde dâhil olmak üzere güvenlik güçlerine silahlı saldırılarda
bulunmuştur. Günümüzde PKK terör örgütünün, Türkiye sınırları içerisinde beli
kırılmış fakat sınır ötesinde dış destekli ülkeler tarafından beslenip adı
değiştirilerek YPG/PYD Terör Örgütüne dönüştürülmüştür. Ancak bu terör
örgütleri de PKK’nın uzantısıdır.
Türkiye’ye müttefikmiş gibi görünen
devletler bu terör örgütlerinin harflerini değiştirip siyasal kurnazlık yapıp
tırlar dolusu silah, gıda, ilaç yardımlarında bulunarak askeri eğitim dahi
vermişlerdir. Bu yüzden Taksim’deki olay başta olmak üzere geçmişteki terör
saldırıların hepsinin failleri bu terör örgütüne destek veren Türkiye’ye
müttefikmiş gibi görünen devletlerdir.
Adı geçen bu terör örgütleri dışarıdan
desteklenmekle beraber içeride de siyasal uzantısı rolünü üstlenen HDP’de
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terörist unsurlara karşı düzenlediği her sınır
ötesi operasyonlara karşı çıkarak yerli ve milli bir parti olmadıklarını
defalarca Türk milletine göstermişlerdir.
İşte tüm bu hainliklere karşı sorumluluk sahibi genç bir öğretmen, yazar,
tarih bilim ve uluslararası ilişkiler uzmanı olarak devletimize ve milletimize
atılmaya çalışılan iftiraları, yapılmaya çalışılan algı operasyonlarını ve
oluşturulmaya çalışılan propagandaları yurtiçinde ve uluslararası arenada çürütmek
ve her daim devletimin ve milletimin yanında olduğumu göstermek için bu
bildiriyi kaleme aldığımı tüm Türk ve Dünya Kamuoyuna saygıyla duyururum.
Her
zaman Türk devletinin, Türk milletinin ve Türk askerinin yanındayım.