Atalarımızın
güzel bir sözü var. “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” diye. Biz her
şeyden önce iğneyi kendimize batırmalıyız. Biz İslam’ı nasıl yaşıyoruz ve
dinimiz için neler yapıyoruz? Bunları kendimize hiç sorduk mu?
Yenişafak
gazetesinin Türkiye’de İslamofobiyi araştırma sonuçlarında elde edilen bulgular
önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Araştırmalarda; 20 araştırmacının 2 yıllık
çalışmasına göre 3 mizah dergisi incelendi. Bu dergiler İslamiyet’i ve
Müslümanları yüzde 92 oranında olumsuz tasvir etmişlerdir. Bu dergilerde
Müslümanlar terörist, sapık ve sevimsiz olarak yansıtıldığı tespit edilmiş ve bu
durumun aynı zamanda Türk sinemasında da benzer şekilde işlendiği tespit
edilmiştir. (“Bunlar
da içimizdeki İslamofobikler: Mizah üzerinden İslam Düşmanlığı”, Yenişafak
gazetesi, https://www.yenisafak.com/gundem/bunlar-da-icimizdeki-islamofobikler-mizah-uzerinden-islam-dusmanligi-3864849, Erişim Tarihi: 16.04.2023)
Bazı
sinema ve dizilerde mizah adı altında din adamları hep sahtekâr, düzenbaz veya
başka türlü tasvir edilmiştir. Bu ise başta İslam dinine ve bu dini anlatan
temsilcilere zarar vermekte ayrıca insanlarımızın gözünde farklı bir rol model
olarak tasvir edilmektedir. Bu anlattıklarım sadece dizi ve sinema boyutuydu.
Bir
de bu işin önde gelen cemaatler boyutu vardır. Tabi her cemaati aynı kefeye
koymak zannımca doğru olmaz. Çünkü gerçekten İslam’a hizmeti düstur
edinmişlerde var, hâşâ İslam’ın üzerinden geçinenlerde var. Mesela bu zamana
kadar her şey mubahtır düsturuyla yola çıkan devletin ve milletin başına bela
olan ayrıca dinler arası diyalog projesinin mimarlığını yapıp İslam’ın
içerisini boşaltmaya çalışan FETÖ elebaşı ve onun örgütünün mensuplarıdır. Bu
teröristler İslam’a en büyük kötülüğü yapmışlardır. Maalesef ki yeni jenerasyon
bu hainleri görünce İslam’dan soğuma yoluna giderek Deizm veya Ateizm denilen
inançsızlığa sürüklenmişlerdir.
Çünkü
yeni jenerasyon bu hainlerin İslam’a hizmet adı altında her yol mubahtır
hareketiyle milletin hakkını yiyerek girdikleri devlet kadrolarından tutunda,
soruların çalınmasına kadar her şeyi gördüler ve dediler ki bunlar Müslümansa
ben neyim? Ben Müslümansam bunlar ne? Diye kendilerine bu soruyu sormadan
edemediler. Bu milletin torunları, atalarının yolunu ve peygamberinin yolunu
terk etmeye başladılar. Hâlbuki atalarımız Allah’ın adını yaymak, cihanda
adaleti sağlamak için her zorlu koşulda mücadele etmemişler miydi?
GENÇ KARDEŞLERİM!
Bir
öğretmeniniz ve bir ağabeyiniz olarak sizlere sesleniyorum. Hâşâ İslam’da bir
eksiklik yoktur. Sizlerin yapamayacağı veya sizlerin özgürlüğünü kısıtlayan
kurallar yoktur. Kur’an’da kısıtlanan şeylere baktığınızda bunlar tamamen
toplumu ve aileyi korumak içindir. Nasıl ki anneniz babanız sizleri her türlü
tehlikelerden korumaya çalışıyor ve sizleri uyarıyorsa bizi yaratan ve bizi
bizden daha çok düşünen Rabbimizde bizleri korumak için uyarıyor. Bu yüzden
kendini bilmez hainler ve hocayım diye geçinenlere itibar etmeyiniz. Dünyanızı
da ahiretinizi de karartmayınız. Sizler ve bizler bu ülkenin bu milletin
umuduyuz. Saçma sapan sonu izimle biten ve bu milletin DNA’sına uymayan fikir
akımlarına kapılıp medeniyeti o düşüncelerde aramayınız.
Çünkü
bizim Türk – İslam Sentezi ile yoğrulmuş çok güzel bir medeniyetimiz var. Bizim
millet olarak İslamiyet’e girmeden öncede kültürümüz ve medeniyetimiz gayet
güzeldi. İslam ile şereflendik kültürümüz ve medeniyetimiz daha da güzelleşti.
Çinlilere ceket, pantolon giymeyi öğreten bizim atalarımızdı. Avrupa’ya hoş
görüyü ve banyo yapmayı öğreten bizim atalarımızdı. İnanmazsanız Avrupa’nın
parfümü niçin ve ne amaçla bulduklarını bir araştırın.
Dolayısıyla
medeniyeti başka yerde aramaya gerek yok. Bizim kültürümüz ve inancımız gayet
medenidir. Bu yüzden İslam’a ve Türk – İslam Medeniyetine sıkı sıkıya
sarılarım. Daha çok okuyalım ve dinimizi en güzel şekilde araştıralım.
İmam
Matüridi’nin, Ahmet Yesevi’nin yolundan gidelim ve kesinlikle dinimizden,
medeniyetimizden utanmayalım. Bu da benden size acizane bir nasihattir.