Son zamanlarda gençliğin ateizm veya deizm
gibi inançsızlıklara doğru evrildiği görülmüştür. Bunun üzerine “Siyasal İslam’ın,
İslam’a ve gençliğe zarar verdiği anlaşılmıştır. Çünkü gençler son zamanlarda
kendilerini dindar olarak tanıtan insanların din adı altında yapmadıkları
haltları görünce bunu İslam ile bağdaştıramayıp böyle bir İslam olamaz diyerek
artık dini kabullenmeme yolunu seçmeye başlamışlardır. Hatta basına yansıyan
haberlere ve araştırmalara göre muhafazakâr olan gençler bile ateizme ve deizme
yönelmeye başlamıştır.
Hemen şunu da ifade etmek istiyorum ki İslam’ı kendi çıkarları için kullananlar gerçek dindarlar yani “Muhafazakârlar değil, “Siyasal İslamcılardır.” Muhafazakârlık ile Siyasal İslamcılık ayrı kavramlardır.
Fakat ben bu durumun gençler üzerine yapılan planlı bir eylem olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkler, İslam dinini kabul ettikten sonra cihat ederek Allah'ın adını yaymış ve birçok topluluğa adaleti, hoşgörüyü, merhameti öğretmiş bir millet idi. Ancak buna rağmen son zamanlarda İslam’a hizmet etmiş atalarımızın torunları ateizme, deizme ve birçok inançsız "İZM"lere yönelmektedir.
DİKKAT EDİN! Türk Milletinin ve onun geleceğinin teminatı olan gençlere plan kuranlar asla ve asla Hun İmparatoru Attila'nın önünde diz çöken Papa'yı ve İslam'a en iyi şekilde hizmet etmiş atalarımızın fetihlerini ve özellikle İstanbul'un fethiyle beraber Ayasofya'nın camiye çevrilmesini unutmadılar. Her ne kadar Hun İmparatoru Attila Müslüman olmasa da sonuç itibariyle bir "BİR TÜRK HÜKÜMDARIYDI”. Papanın onun önünde eğilmesine hazmedemediler. Yine İslam'ı benimsedikten sonra Türklerin, İslam'a hizmetleri ortadadır. Ayrıca İslam Medeniyeti altın çağını yaşarken, Hıristiyan Avrupa karanlık dönemini yaşıyordu. Daha sonra bizim eserlerimizi kendi dillerine çevirip geliştirip bize karşı kullanarak bizi geçtiler ve bizden intikam almaya başladılar.
1699 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı çok büyük kan kaybına uğradı. Ancak “13 Eylül 1683 Viyana’da başlayan çekilme, 238 sene sonra Sakarya’da durduruldu.” Düşman belki yurttan sökülüp atıldı. Fakat bu seferde devşirdikleri bazı tarikatlar sayesinde planlı olarak gençlerimizi etkilemeye başlamışlardı.
Allah’a kul değil de kula kulluk yapıp Şeyhinin ayağını yıkadığı suyu kutsal kabul edip içenleri, çocukları taciz edenleri veya devletin kurumlarına kendi çıkarları için sızıp darbe kalkışması yapmaya kalkışarak 15 Temmuz’da insanlarımızı şehit edenleri gençlerimiz görünce bunlar Müslüman ise ben neyim? Ben Müslüman isem bunlar ne diye kendilerine sormadan edememişlerdir.
Gençler dini kendi çıkarları için kullanan
şeyhleri, cemaatçileri, darbecileri görünce sanki HÂŞÂ İslam dini suçluymuş
gibi düşünerek dinden soğumaya başlamışlar ve bunun sonucunda da yukarıda ifade
ettiğimiz gibi “İZM”lere yönelmişlerdir. Hâlbuki eksiklik İslam’da değil,
İslam’ı kullanarak bu tür eylemleri gerçekleştirenler yüzündendir. Biz
gençlerimize öncelikle bunu kavratmalıyız. Gençlerimiz bu tür kişilere rağmen
İslam’ı en güzel şekilde yaşayarak ve yaşatarak gerçek Müslüman kimmiş? Onu
göstermelilerdir.
“Bizim gençlerimiz İslamiyet’i siyasal
mücadelelere, hırs ve menfaatlere alet edilmesine tepki olarak dininden
soğumamalıdır. Tersine dinini en güzel şekilde öğrenip bu tür kişilere karşı
mücadele eden gerçek Müslümanlar olmalılardır.”