İslam ile ulusçuluk veya
milliyetçilik çelişir mi? Sorunun cevabını Türkçülüğün esasları ve yine bir
başka eseri olan Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak adlı eseri yazan ve
birçok önemli esere imza atan ayrıca Türkçülüğü ve Türk Milliyetçiliğini
sistemleştiren Ziya Gökalp’ten vereceğim.
Ulusallık duygusu bir
kavimde uyandıktan sonra komşu kavimlere de kolayca yayılır. Ulusallık ülküsü
önce Müslüman olmayanlarda, sonra Arnavut ve Araplarda ve en sonunda Türklerde
ortaya çıktı. Türklerin en sona kalması sebepsiz değildir. Osmanlı Devletini
Türkler oluşturmuşlardı. Bu yüzden Türkler ilkin sezgisel bir sakınma ile bir
ülkü için var olan bir toplumu tehlikeye düşürmekten çekinmişlerdi. Bunun için
Türk düşünürleri, “Türklük yok, Osmanlılık var” diyorlardı. Fakat acıklı
denemeler gösterdi ki Osmanlı sözündeki yeni anlamı, Tanzimatçı Türklerden
başka kabul eden yoktu. Bu yeni anlamın ileri sürülüşü yalnız faydasız olmakla
kalmıyor; devlet ile uyruklar ve özellikle Türkler hakkında pek zararlı
sonuçlar doğuruyordu. Sırf uyrukları bir arada tutmak için “Ben Türk değilim,
Osmanlı’yım” diyen Türkler, uyrukları anlaşmaya razı edemeyeceklerini sonunda
pek acı bir şekilde anladılar. Artık ulusallık duygusunun egemen olduğu bir
memleketi, ancak ulusallık zevkini benliğinde duyanlar yönetebilirdi. (Ziya Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak,
Bordo Siyah Yayınları, İstanbul 2010, s. 22 – 24)
İşte bu yazıda
anlaşıldığı gibi Türkler son ana kadar Osmanlı içerisindeki diğer etnik
unsurlar dağılmasın diye kendi kimliğini gizlemiş onları Osmanlılık
vatandaşlığı altında toplamaya çalışmış ancak esen milliyetçilik akımı diğer
etnik unsurları çoktan Osmanlı’dan koparmıştı. Üstüne bir de Osmanlı’yı yıkmış
ve yok etme durumuna getirmiştir. Bu sebeple Türklerde kimliklerini kullanmaya
başlamış ve Türkçülük fikriyatını ortaya atıp Türk milliyetçiliği yapmışlardır.
Ancak şunu belirtmem gerekir ki Türklerin Türk milliyetçiliği bir kavme husumet
amaçlı ya da bir kavmi yok etmek amaçlı ortaya çıkmamıştır. Örneğin Almanya’nın
Nazizim milliyetçiliği Yahudileri yok etmek amaçlı çıkmıştır. Aslında Türk
milliyetçiliği haricindeki tüm milliyetçilikler hep başka kavme husumet amaçlı
çıkmışken bir tek Türk Milliyetçiliği kendisini koruma refleksi olarak ortaya
çıkmıştır. Çünkü Türkler o dönemde vatan elden giderken susup oturup vatanın
elden gitmesini mi bekleyecekti? Bu nedenle mecbur kalıp Türkçülük ve Türk
Milliyetçiliği yapıp mücadele ettiler. Belki Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü
durduramadılar ama bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasını sağladılar.
Ancak zaman içerisinde
Türklerde ulusçuluk duygusu uyanmaya başlayınca, Türk sözcüğü başka tür
saldırılara da uğradı. Hülâgu’nun vahşice zulümleriyle Türkçülük arasında bir
ilişki varmış gibi saldırı hileleri yapıldı. Bir yandan da Türkçülük
İslamcılığa aykırı olmakla suçlandı. Oysa Türkçülerin amacı, çağdaş bir İslam
Türklüğüdür. Türkçülerin ulusçuluk ülküsü, Türklükse; ümmet ülküsü de
İslamlıktır. Yani Türkçülük aynı zamanda İslamcılıktır. Yalnız Türkçüler, İslam
ümmetçisi olarak kendilerini “İslam Milliyetçilerinden” ayırt ederler. Çünkü
İslam kavimlerinde ulusallık duygusunu ortaya çıkarmayan böyle doğal olmayan
bir birleşmeyi bu gün ne Türkler ve Araplar ne Hintliler ve Afganlarlılar ne Berberiler
ve Farslar kabul edebilirler. Türkler, ulusal ülkülerini güçlendirmek için
dindaşları ve yurttaşları olan hiçbir kavme karşı “ulusal kin” duygusu
aşılamaya yeltenmediler. İslam ümmetçiliğini anlamamış olan Abdullah
Nedim’lerin, Fraşerli Naim’lerin bu yanlış yoluna gitmediler. (Ziya Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak,
Bordo Siyah Yayınları, İstanbul 2010, s. 61 – 62)
Türkçülüğü ve Türk Milliyetçiliğini sistemleştiren Ziya
Gökalp’in bu eserinden de anlaşıldığı üzere Türkçülüğün ya da Türk
Milliyetçiliğinin İslam karşıtlığı değil bizatihi İslam ile iç içe olduğunu
anlıyoruz. Bu yüzden Türk Milliyetçiliğini, İslam karşıtı gibi gösterenlere de
itibar etmiyoruz ve etmemenizi de tavsiye ediyorum.