15 Eylül 2018 Cumartesi

TUĞRUL VE ÇAĞRI BEYLER DÖNEMİ NESA SERAH VE DANDANAKAN SAVAŞLARININ DETAYLARI



Tuğrul ve Çağrı Beyler, Selçuk Bey tarafından yetiştirilmiş iyi asker ve siyasetçilerdir. Askerlik işinde Çağrı Bey, Devlet işinde ise Tuğrul Bey iyidir. Çağrı Bey büyüktür olmasına rağmen Tuğrul Bey’den karşın devletin başına geçmesini ister. Çünkü Tuğrul Bey devlet işlerinde iyidir.
Tuğrul ve Çağrı Beyler, Selçuklunun başı olan Arslan Yabgu, Gazneli Mahmut tarafından tuzağa düşürülüp tutuklanıp hapis edilene kadar hiç ona karşı gelmediler. Ama hep kendi bildiklerini yapıp bağımsız hareket ettiler.
Tuğrul ve Çağrı Beyler tarihi bir karar alırlar. Tuğrul mahiyetindeki birliklerle beraber Katvan Çölünün gerisine çekilir. Kendisini ve yüklerini (kadın, çocuk, ağır silahlar) koruma altına alır. Çağrı ise mahiyetindekilerle Doğu Anadolu üzerine bir gaza ve keşif gerçekleştirir.
Çağrı Bey’in Horosan’ı hızla geçmesi, Ermenistan içinden birliklerini yakalanmadan ustaca geçirmesi Sultan Mahmut’u çok şaşırtır. Çağrı Bey dönüşte birlikleri küçük gruplara bölerek kendisi ise bir Tüccar kılığına girer bu yaptığı planla Sultan Mahmut’u yine alt eder ve Tuğrul Bey’in yanına sağ salim döner.
Çağrı Bey, Tuğral’a “keşfedilen yerler son derece verimli beldeler, bizim hayat tarzımıza uygun ayrıca bize karşı koyacak bir güçte yok” diyecektir. Türklerin yaptığı bu operasyon Ermenileri çok korkutmuştur.
Bu arada Selçuklunun başında olan ve tutuklanıp Kalencer kalesine atılınca eden Arslan Yabgu’nun yerine Musa Yabgu geçer. Karahanlı Devletine isyan eden Prens Ali Tiğin Selçukluları bölmek için farklı yollar dener. Musa Yabgu’nun oğlu Yusuf’u bulunduğu bölgenin hükümdarı ilan eder. Böylece Türkmenleri parçalayıp böleceğini düşünür. Fakat Tuğrul ve Çağrı Beyler bu oyuna gelmez. Daha sonra Ali Tiğin, Yusuf’u bir casus göndererek suikast düzenletip öldürtür. Tuğrul ve Çağrı Beyler ise Yusuf’un intikamını almak için Ali Tiğin’in üzerine yürür. Bu sırada 1030 yılında Gazneli Mahmut ölür yerine oğlu Mesut geçer. Yalnız ağabeyiyle taht mücadelesi yaşar. Çünkü Gazneli Mahmut ölmeden önce diğer oğlu Muhammed’i veliaht ilan etmiştir. Fakat Mesut bunu kabul etmez. Hızla bulunduğu bölgeden harekete geçer, önce ağabeyine anlaşma teklif eder lakin kabul edilmez ve aralarında mücadele yaşanır Mesut bu mücadeleyi kazanır. Sultan Mesut, Türkmenleri kontrol altında tutmaya çalışıyor. Lakin Çağrı ve Tuğrul’u tehdit olarak görüyor. Selçuklu Beyleri özellikle Nesa ve civarını tercih eder. Çünkü hayvanlar için su ve ot bol aynı zamanda herhangi bir tehlikede hızla çöllere çekilip korunacakları yerdir. 1035 yılında Gazneliler Nesa’da Türkmenler tarafından yenilgiye uğratıldılar. Türkmenler siyasi platformda da başarılarını perçinleştirmeye çalışır.

  Yapılan Antlaşmaya göre;
·        *Selçuklulara Nesa, Ferebe ve Dihistan verilecektir.
·        *Türkmenler bu şehirlerle yetinecektir.
·        *Selçuklular, Gaznelilere her yıl rehin verecektir.        

Bu rehin meselesiyle Selçuklu vasal statü kazanıyor. Gaznelilerin gevşek davranması sonucu Selçuklular bu antlaşmaya uymadı ve istekleri daha da arttı. Bunun sonucunda Merv, Seras ve Bavert’i istediler. Bunun üzerine Sultan Mesut 10.000 atlı ve 5000 piyadeyi Türkmenler üzerine gönderdi. Kendisi Gazneye geri dönüp Hindistan üzerine sefere çıkar. Bundaki amaç Sultan Mesut’un zedelenen itibarını yükseltmeye çalışmasıdır. Ama yanlış yaptı en önemli mesele olan Türkmenleri göz ardı etti. Gazneliler, Selçuklularla savaş yapmak istemez ve onları oyalamaya çalışır. Lakin Selçuklular bunu anlar ve faaliyetlerinin şiddetini arttırır. Selçuklular vur-kaç taktiği yaparak Gaznelilere ağır darbeler vurur. Gazneliler büyük bir ordu toplayıp savaşmaya gelirler.

Fakat Selçuklular ağırlıklarıyla beraber çöllerin gerisine çekilir ve manevralarla 1038 yılının Mayıs ayında Seras’ta Gaznelilere çok ağır bir darbe vurur. Gazneli Hacib Subaşı 20 kadar gulamıyla savaş meydanından kaçar. Böylece Selçuklu beyleri Devlet kurma yolundaki ikinci büyük zaferini kazanır.
Selçuklular hemen teşkilatlanma yoluna gider. Tuğrul Bey Kurultay’da hükümdar seçilir. Topraklar kendi aralarında paylaşılır.
Tuğrul Bey’e; Nişabur, Çağrı Bey; Merv, Musa Yabgu; Seras’ı alır.
Lakin Selçuklular, Horosan’ın tamamını istiyor. Bu onların ufkunun genişliğini açıklıyor. Nişabur toprakları pay edilirken ele geçirilmemiştir. Bu yüzden Nişabur, Tuğrul’un anneden kardeşi olan İbrahim Yınal’ı elçi olarak gönderir ve şehrin kendilerine tabi olmasını ister. Eğer şehri savaşmadan teslim ederseniz; Can’a, mal’a dokunulmayacak, eğer şehri vermezlerse çok kan akacağını söyledi. Böylece Nişabur halkı Selçuklulara tabi olmayı kabul eder. Tuğrul Bey şehre hakimiyet sembolü olarak kolunda gerilmiş yay, kemerinde üç ok bulunmaktadır. Onun adına okutulan Hutbe’de Melikil Mülk ünvanı verilmiştir. Selçuklular, Nişabur’u ilk payitahtları olarak seçerler.
Fakat Selçuklular sınırları belli bir vatan istiyorlar ve bu yüzden Dandanakan savaşına ihtiyaç duyuyorlar. Selçuklunun kaderini belirleyen Dandanakan savaşıdır. Sultan Mesut’un yanlış uygulamaları sebebiyle ordu içinde huzursuzluk ve kaynama başlar. Ordu harekete geçtiği sırada Hassa birliklerinden birkaç bin kişi Selçuklu safına geçer. Çağrı Bey, Sultan Mesut’un geçeceği köprüyü yıkmak ister fakat başarılı olamaz. Çünkü Ulga Abat taraflarında yapılan savaşta Çağrı Bey yenilmiş, Sultan Mesut cesaretlenmiştir. Sultan Mesut bu galibiyetle yönünü Seras’a çevirir. Çağrı Bey, Tuğrul Bey’in yanına dönerek durum toplantısı yaparlar. Toplantıdan sonra Çağrı Bey 20.000 askerle Seras’a geri döner. 1039’da çatışmaların tekrar başlamasıyla Gazneli Veiziri Ebu Nasır barış teklif eder. Selçuklular güç toplamak için kabul ederler.

  Antlaşmaya göre;
·        * Gazneliler, Herat’a çekilecek,
·        * Nesa, Babert, Ferabe en geniş sınırlarıyla Selçuklulara bırakılacaktır,
·        * Selçuklular, Müslüman mallarını yağmalamayacak ve bulundukları yerleri terk edip sözü edilen yerlere çekilecektir.
1040’lı yıllara gelindiğinde Selçuklular artık Gaznelileri yeterince yıprattıklarını düşünerek Dandanakan Meydan Savaşını kabul ediyorlar. Dandanakan Merv şehri yakınlarında bir kalenin adıdır. Savaş o kalenin önünde yapılır. Selçuklular vur-kaç taktiği ile savaşır. Gaznelilerde kopma başlar. Savaş üç gün sürer, ordu dağıtılır, Sultan Mesut 100 kişiyle kaçar. Hindistan’a doğru giderken bir köle tarafından yolda öldürülür.

  SONUÇLAR;
·        * Gazneliler, Sulçuklulara tehdit olmaktan çıkar.
·        * Selçuklular artık Horosan’a sahip olurlar ve Vatan sınırlarını oluşturdular.
·       *  Selçuklular, Karahanlılar veGaznelilerden sonra kurulan en büyük devlettir.
·        * Bu galibiyetin ardından Selçuklular hızla teşkilatlanmaya başlayacaklardır.
·        * Zafer fetihleri yazılarak komşu devletlere bildirilir.
·        * Abbasi Halifesi Kaim B. Emrullah’a mektup yazılır. “Devletin kuruluş nedeni izah edilir ve Abbasi Halifesine Devleti onaylatırlar.
·        * Devletin ilk veziri Ebul Kasım Buzcani oldu.
·        * Tuğrul Bey adına ilk para 1040’da Nişabur’da resmen basıldı.
·        * Tuğrul Bey El-Emirül Ecel ünvanını paraya bastırdı.
·        * 1042’de Rey’de bastırılan parada El Emirül Seyyid ünvanını aldı.
·        * Zaferin ardından Horosan halkı 1 yıl vergiden muaf tutuldu.

12 Eylül 2018 Çarşamba

10.YÜZYILDA SELÇUKLU'NUN ÇEVRESİNDEKİ DEVLETLER VE YURT TUTMA ÇABALARI




10.yüzyılın sonunda İslam Devletinin doğusunda Karahanlılar var. Karahanlılar Müslüman Türk Devletidir ve Sünni İslam’ı benimsediler.
Mavaraünnehir-Horosan’da Samaniler var. Afganistan-Pakistan’da Gazneliler var. Türk ve Sünni İslam’ı benimsediler. Mısır-Suriye civarında Fatımiler var. Şii Araplardır ve Sünni Arap olan Abbasi Devletiyle mücadele halindeler. Balkanlarda ve Anadolu’da da Bizans İmparatorluğu yani Doğu Roma var. Etnik olarak Rum ve Hıristiyan’dırlar.

Bu dönemde Selçukların henüz toprak parçası yoktur. Bu yüzden yaşadıkları yerlerde tutunabilmeleri için ittifaklar kurmuşlardır. 
Samanilerle ve Karahanlılar Maveraünnehir’in tek hakimi olmak için mücadeleye giriyorlar. Selçuk Bey bundan yararlanıyor. Lakin bu durum zaman zaman Selçuk Bey’i sıkıntıya sokuyor. Karahanlılar, Samanilerin iç karışıklıklarından yararlanarak Maveraünnehir’i alır. Samaniler ise bu durum karşısında Selçuk Bey’den yardım ister.İstenen yardım sonuç verir ve bu ittifak sonucu Karahanlı Buğra Han’ı yenilgiye uğratırlar. Bunun sonucunda Selçuk Bey, Samaniler’den Buhara ve Semerkant civarında yeni otlakların kullanım iznini alır. Ayrıca Samaniler, Karahanlıların kendilerinden aldığı toprakları geri kazanır. Selçuk Bey zaman zaman Samanilerle ittifak ediyor ama bu otlak elde etmekten başka bir şeye yaramıyor. Toprak kazanamıyor çünkü hala zayıflar.

999’da Karahanlı Hükümdarı İlik Nasır Han, Samani Devleti’ni ortadan kaldırınca Selçuk Bey sıkıntıya düşüyor. Mavaraünnehir Karahanlılara, Horosan Gaznelilere geçiyor. Selçuk Bey siyasi yalnızlıktan kurtulmak için Samani Hükümdarı Müntasıra yardım ediyor ama çözüm bulamıyor. Muntasır ise 1004 yılında ölür ve Türkmenler iyice yalnız kalır. Samanilerin verdiği otlaklarda Karahanlılara geçer.

1007-1009 yılında ise Selçuk Bey Cend’de ölür vc oraya defnedilir. Selçuk Bey’in ölümünden sonra yerine oğlu Arslan Yabgu geçer. Başa geçtiği sırada siyasi yalnızlık içindedir. Çaresiz kalmamak için Karahanlılarla ittifak eder.

 

Yalnız o dönemde Karahanlı Prensi Ali Tiğin iç isyan çıkartır. Karahanlı Hükümdarı olan Arslan Han’a baş kaldırarak Buhara’ya gelir. Ali Tiğin Selçuklu Hükümdarı Arslan Yabgu ile ittifak yapar. Selçuklu da zaten Karahanlıların iç isyanlarından yararlanmak ister. Bu ittifak karşısında Karahanlı Hükümdarı Arslan Han ise başarılı olamaz geri çekilir. Bu olay Gazneli Sultan Mahmut’un harekete geçmesine yol açar. Bu ittifaka karşı ise Karahanlılar ile Gazneliler karşı bir ittifak oluştururlar ve Ali Tiğin ve Arslan Yabgu üzerine yürürler. Gazneli Mahmut, Selçuklu Hükümdarı Arslan Yabgu’yu antlaşma yapmak üzere çağırır fakat Arslan Yabgu’yu tutuklatıp Hindistan’ın Kalencer Kalesine atar ve 7 yıl orada hapis kalarak 1032’de ölür.
Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış, babasını kurtarmak için girişimlerde bulunur ancak başarılı olamaz. Selçuklular 1020-1021 civarı Cend havarisini terk edip Buhara’ya gelir. Burada bir süre sessiz sedasız otururlar. Fakat Karahanlılar, Türkmenleri her zaman tehdit unsuru olarak görürler.

Selçuklunun 10.yüzyıl ve sonlarında etrafında bulunan devletler ve kısaca yurt tutunmak için yaptığı ittifaklar bu şekildedir. Bir sonraki yazımda Tuğrul ve Çağrı Beyler Dönemini konu alacağım.

8 Eylül 2018 Cumartesi

SELÇUK BEY’İN İSLAMI KABULÜ VE TÜRKMEN ADI


Selçukluların kuruluş tarihini Dandanakan Savaşından 100 yıl önce başlatıyoruz. Selçuk Bey, Oğuzların Kınık boyuna mensup bir aileden geliyor. Babası Dukak’ın ölümünden sonra Oğuzların ordusuna Subaşı olarak bugünkü anlamda söylemek gerekirse Genelkurmay Başkanı olmuştur.

Kısaca bu bilgiyi verdikten sonra “OĞUZLAR’dan” bahsetmem gerek.
Oğuzlar, 10.yüzyılın başında Hazar Denizinin doğusunda Sır Derya ve Seyhun Nehrinin orta yataklarında yaşarlardı. Oğuzlar döneminde Batı Hazarlar, İdil Bulgarları, doğu da Karluklar, kuzeyde ise Kimekler güneyde ise İslam Dünyası vardı.
Bu dönemde Oğuzların Yabgu Devletinin başında Yabgu unvanı ile yöneten yöneticisi vardı. Başkentleri ise Yenikent idi. Oğuzlar yarı göçebe hayatı tercih etmişler. Şehirleri olmalarına rağmen şehirde yaşamayı tercih etmemişlerdir. Hayvancılıkla uğraşmışlardır.

Selçuk Bey 900 yılı civarı dünyaya gelmiş ve doğduğu bu tarihte Oğuz Devletinin iç ve dış meseleleri vardı. Selçuk Bey’in babası Dukak da Ordu Komutanıydı. Ayrıca Cesur, Karizmatik, Devlet İşlerinde becerikliydi. Bu yüzden Devlet Erkânı babasına hürmet ederdi. Selçuk Bey, Yenikent’te çok büyük bir eğitim almış babası öldüğünde 18 yaşında olmasına rağmen ordunun başına geçmiş babasının görevini üstlenip Subaşılığa geçirilmiştir. 18 yaşında geçmesinin sebebi ise Selçuk Beyin babası Dukak tarafından iyi yetiştirilmesinden kaynaklıdır. Haliyle genç yaşta Ordu Komutanı olduğu için çevresindekiler tarafından kıskanılmıştır.
Selçuk Bey’in belki de gençliğin verdiği heyecan ile gözü hep yüksekte hatta Oğuz Yabgusunun makamındadır. Bu yüzden gözü yüksekte olduğu için askeri olarak önlem alır ve kendisine bağlı birlikler kurar. Selçuk Bey, Devlet Erkanının yaptığı toplantıda devlet erkânındaki makamına oturmayıp bir üst makama oturarak niyetini başta Oğuz Yabgusu olmak üzere herkese belli eder. Bu sebeple Selçuk Bey’in hayatı tehlikeye girer ve bu sebeple göç etme kararı alır. Tarihçiler Selçuk Beyin 930-935 arası yıllarda Yenikent’den ayrıldığını tahmin eder. Mahiyetindekiler alarak Oğuzların bir uç şehri olan Cend şehrine yerleşir. Cend Şehri, İslam Devletleriyle sınır olan bir uç şehridir.
Selçuk Bey’in güneye inmesinin ilk sebebi batıya ya da doğuya giden Türklerin asimile olduğunu bilmesindendir. Böyle bir tehlikeye yol açmamak için güneye gidiyor. Ayrıca Hazarlarında güçlü olması bir başka etkendir. Selçuk Bey’in güneye inmesindeki bir başka sebep ise Abbasi Devleti’nden destek alma umudu vardır.
Selçuk Bey, Cend’e geldiğinde çok fakirdi. Biraz atı, 1500 devesi ve 50.000 koyunu vardı. Ancak o günün şartlarında savaşacak erkek sayının fazla olması avantajıydı.

Selçuk Bey, Cend’e gelince çok radikal bir karar vererek İslamiyet’i kabul etmiştir.


Selçuk Bey 935-940 yılları arası Müslümanlığı kabul ediyor. Bölgenin valisine bir elçi göndererek onlara dini öğretecek bir Âlim ister. Selçuk Bey, İslamiyet’i kabul edince Gayrimüslim Oğuzlar, Müslüman Oğuzları kendilerinden ayırmak için onlara Türkmen ismini verirler.
“Men” eki burada küçültme anlamında kullanılmış ve Gayrimüslim Oğuzlar, İslamiyet’e geçen Oğuzların Türklükten ayrıldığını düşünür ve Türkmen İsmini koyarlar. Selçuklular Müslüman olunca Oğuzlarla mücadeleye girdi. Selçuklulardan vergi istemeye gelen elçiye Müslümanlar, Gayrimüslim’e haraç vermez diyerek Oğuzlara cihat etme kararı alırlar. Selçuk Bey, Oğuzlara karşı büyük zaferler kazanır. Selçuk Bey bu savaşlar sırasında çok büyük acılar yaşar. Bu savaşlar sırasında oğlu Mikail’i kaybeder. Mikail, Arslan, Musa ve Yunus diye dört oğlu vardır. Tuğrul ve Çağrı Beyler ise Mikail’in çocuklarıdır. Selçuk Bey, oğlu Mikail şehit olunca Mikail’den olma torunları olan Tuğrul ve Çağrı’yı yanına alır ve en iyi şekilde yetiştirir.

Selçuk Bey, Oğuzlara savaş açınca şöhreti artar. Diğer Müslüman Türkler, Selçuk Bey’in yanında toplandılar. Nüfusun artmasıyla sıkıntılar baş gösterir. Çünkü Cend artık yeni otlaklar bulunması gerekmiştir. Bu sebeple Selçuk Bey siyasi olarak Samanilerle anlaşır. Nur Kasabası civarında hayvanlarını otlatma izni alır.
10.yüzyılın sonuna doğru Selçuk Bey’in durumu budur.  

2 Eylül 2018 Pazar

"SEN"


Bu ülkenin çocukları küçük düşünmek zorunda değil.  Yaşadığımız coğrafya itibariyle kapımıza dostta uğrar, düşmanda…
Bize düşen görev dostumuzu bağrımıza basmak düşmanımıza en akılcı şekilde karşılık vermektir. Bu bazen bilgi ile bazen diplomasi ile en son çare askeri yöntem ile olabilir. Ama her ne ile karşılık verirsen ver. Sonuç itibariyle “SEN” bu mücadeleyi verecek olansın.
Peki hiç düşün mü ben nasıl vatanımı müdafaa edip milletimi savunabilirim?
Cevabını kendine bırakıyorum ama şu sözleri hiç unutma;

1-) Kendini geliştirmelisin. Çünkü dünyanın en güçlü silahı bilgidir. Bilgiye sahip olan güçlüdür.
2-) Büyümekten korkmamalısın ama büyürken de tedbirli olmalısın.
3-) Kıskançlık, fesatlık, içten pazarlıklı, sinsi olmamalısın. Aksine hoşgörülü, saygılı, efendi olmalısın. Çünkü “Şüphe Yok ki Allah, onların gizlediğini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.” (Nalh Sûresi 23.ayet) ve yine “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elinizden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Sûresi 46.ayet) ne güzel de anlatmış değil mi Rabbimin ayetleri yaşadığımız hayatı. İşte bu yüzden büyüklük taslamayıp birbirimizle çekişmemeliyiz.
4-) Hiç kimsenin günümüzde nefsine söz geçirip yapamadığı şeydir. Senden iyi olan birinin hem önünü açıp hem de onun tecrübelerinden yararlanmak. İşte bunu yapabildiğin gün Kâmil bir insan olgunluğuna vardın demektir.
5-) Hangi alanda iyiysen o alanda uzmanlaşmalısın.
6-) Büyüğünü sayıp küçüğünü sevmelisin. Bazen yol gösteren bir büyüğünün sözünü dinleyecek bazen de küçüğüne yol gösteren bir büyük olmalısın.
7-) Kalp kırmamalısın ve sevgi dolu olmalısın. Lider veya lider ruhlu kişiler babacan tavırlı olur. Karşısındakinin yanlışını görse bile babacan bir üslup ile kalbini kırmadan uyarır.
8-) Çok çok başarılı oldun ama kibirlenmemelisin. Çünkü sen bu başarılarını Allah rızası için, vatanın ve milletin içinyaptın. Böbürlenip şirk koşup efendilik taslamamalısın. Hz.Muhammed Efendimizin dediği gibi “Milletine hizmet eden milletinin efendisidir.”buyurur.

Türk Milleti olarak 16 büyük imparatorluk kurmuş, irili ufaklı 200’e yakın devlet kurup yıkmış bir ecdadın torunu olarak ülkendeki mazlumlardan tut, Arakan’da Budistler tarafından diri diri yakılan Müslümanlar için, Doğu Türkistan’da zorla genel evlerinde çalıştırılan Müslüman Uygur Türk’ü bacılar için, Filistin’de üzerlerine bomba yağdırılarak katledilen Filistinli bebeler için, Suriye’de Irak’ta eziyet çeken Türkmenler için, Suudi Arabistan zenginlik içindeyken yanı başında açlık çeken Yemen ve dünyada dili, dini, rengi ne olursa olsun tüm mazlumlar için titre ve kendine dön.

Çünkü onların tek umudu “SENSİN”
Unutma “SEN” güçlendikçe onlar kurtulacak…

KUBİLAY MUHAMMET ÖZDEMİR




31 Ağustos 2018 Cuma

POLİS ÖZEL HAREKAT’IN ASİL KAHRAMANLARINA



Zordur Özel Harekatçı olmak. Kimisi sevmez, kimisi bağrına basar da laf ettirmez. Özel Harekatçıları kimin sevmediği bellidir zaten. Bana bayrak zannettikleri trafik ışığı renkli çaput taşıyan örgüt isimlerini tek tek saydırmayın şimdi.

Kim sevmezse sevmesin Özel Harekat’ın bizim gönlümüzde ayrı bir yeri vardır. Onlar vatan hainlerine bu vatanı dar eden kahramanlardır. Özel Harekat Vatan hainlerinin kahpe pusular kurduğu yiğitler ordusudur. Şahadete seve seve koşan sevdiklerini geride bırakan hiç tanımadığı insanların canlarını korumak için kendi canlarını siper eden koca yürekli adamlardır.

Dünyanın gözü bu özel timdedir. Bu yüzden malum ülke destekli Fetö’cü hainler 15 Temmuz gecesi Gölbaşı Özel Harekat’a bomba atmış ve 51 Özel Harekat mensubu yiğidimiz şehit edilmiştir.
Bundan yalnızca PKK ve Türk düşmanları memnun olacaktır. PKK ve bu vatanın düşmanlarının yapamadığını Fetö’cu hainler yapmıştır.

Bu vesile ile bir Öğretmen, Tarihçi, Yazar ve tüm vasıflarımdan sıyrılıp onlara gönül veren bir kardeşleri olarak bütün Özel Harekat Polislerimizi kucaklıyor. Bugün onlarla olacağımı her zaman arkalarında duracağımı ve yetiştireceğim nesillere onların kahramanlıklarını anlatacağımı her daim düşman çatlatacağımızı  ve onlara destek olduğumu belirtmek istiyorum.

Allah vatanımızın, devletimizin, milletimizin ve Kahraman Mehmetçiğimiz dahil tüm güvenlik güçlerimizin yardımcısı olsun…



29 Ağustos 2018 Çarşamba

OSMANLI’NIN RUMELİ’Yİ TÜRKLEŞTİRME VE İSLAMLAŞTIRMA POLİTİKASI


Bu politika Osmanlı Devleti’nin genişlemesini oluşturan etkendir. Rumeli’nin İslamlaşıp Türkleşmesinin temel sebepleri ise Osmanlı politikalarıdır.

Bu temel nedenleri şöyle sıralamak doğru olur;
1-) Rumeli’ye gönüllü gidenler,
2-) Rumeli’ye sürgün gidenler,
3-) Rumeli’ye devlet görevlisi olarak gidenler,
4-) Rumeli’ye Tasavvuf ehli derviş olarak gidenler,
5-) Rumeli’ye açılan vakıflar

Osmanlı devleti bir bozkır devleti değildir. Bozkır devletleri biraz hesapsızca ilerler ve gidebildiği yere kadar ilerler vergisi alır. Osmanlı bunu yapmaz. Adım adım, kademe kademe ilerler. Balkanlar o dönemde boş olmasına rağmen adımlarını dikkatli atar. Sistemi sağlamlaştırır ve uygulamaya koyar. İşte Osmanlı’nın kalıcı olmasının en önemli sebebi budur. Yukarıda saydığım maddeler dışında; nüfus, ticaret, imar yönünden de etkilidir. Özellikle Ankara Savaşı ve sonrasında yaşanan fetret devrinden sonra Osmanlı yönünü Rumeli’ye tamamen çevirir. Çünkü Osmanlı halka güvenir, halkta Osmanlı’ya…
Osmanlı’nın Rumeli’yi vatan yapması 100 yıllık bir süreçtir. Fakat Rumeli’ye hâkim olduğu kadar Anadolu’ya fazla hâkim olamamıştır. Çünkü hala Anadolu’da siyasi birlik sağlanamamış ve her beylik bir diğer beyliği idare altına alma çabaları vardır.
Bu kısa bilgilendirmeden sonra Osmanlı’nın temel politikalarını başlıklar halinde açmak istiyorum.

1-) RUMELİ’YE GÖNÜLLÜ GİDENLER; 
gönüllü gidenlerin ilk ne zaman gittiğini tapu-tahrir defterlerinden öğreniyoruz. Çünkü tapu-tahrir defterlerinde Ankara Fetretinden sonra geldi diye bir ibare vardır. Doğu Trakya’da Meriç, Batıda Vardar Ovası gibi verimli yerler fethedilir. Bu yerlere halk gönüllü olarak gelecektir. Duruma göre şehirlere, köylere yerleşeceklerdir. Önce şehirlerin dışına yerleşirler sonra çoğalınca o şehri ele geçirirler. Gönüllü gidenler vergiden muaftır.

2-) RUMELİ’YE SÜRGÜN GİDENLER; 
Osmanlı’nın en önemli politikası sürgündür. Aşık Paşaoğlu derki; “Sürgün hoş değil ama zaruridir.”
İki Tür Sürgün vardır;
·        Anadolu’dan Rumeli’ye,
·        Rumeli’den Anadolu’ya’dır.
Birincisi Rumeli’nin Türkleşmesi için, ikincisi Fatih’in İstanbul’u Türkleştirme politikasıdır. Sürgün’ün Osmanlı’daki temel politikası genelde güvenlik açısından yapılır. Kısaca Osmanlı’daki belli başlı sürgünlere bakacak olursak.
Kanuni döneminde Sirem bölgesinden insanlar getirilip İstanbul yakınlarına yerleştirilmiştir.
I.Murat devrinde Saruhan sipahileri Arnavutluk’a sürülür. Arnavutluk’taki Hıristiyan sipahilerde Trabzon’a sürülür.
Yıldırım Beyazıt’ta tuz yasağına uymayan Türkmenleri Rumeli’ye sürgün eder.
Karahitaylar, Baycu Noyan zamanında yurt edinmek için Anadolu’ya gelmiştir.
1500’lerde Sultan II.Beyazıt Türkmenleri, Arnavutluk’a gönderir.

    

3-) RUMELİ’YE DEVLET GÖREVLİSİ OLARAK GİDENLER; 
Osmanlı bürokrasi sistemi çok katıdır. Osmanlı’nın sistemi Miri Sistem’dir. Yani toprak devlete aittir. Ayni ve Nakti olarak iki sistem vardır. Bunlar gelir sisteminin iki unsurudur.
Miri topraklar “Ayni Vergiler”dir. Hicaz ve Kuzey Afrika’daki topraklar “Nakti Vergiler”dir. Biraz daha açarsak Ayni vergi yerinde vergi demektir. Tımarlı sistemidir. Osmanlı, çiftçi ekin çıkarınca mal olarak vergisini hemen alır. Nakti vergi ise nakit olarak alınır. Yıllık belli bir miktarı vardır. Bu yüzden Osmanlı Rumeli’ye ayni vergi uygular uzak bölgelere ise nakti vergi uygular.

4-) RUMELİ’YE TASAVVUF EHLİ DERVİŞ OLARAK GİDENLER; 
bunlara kolonizatör Türk Dervişleri de denir. Fethedilen yerlerde gönül ısındırmak için gelirler. Osmanlı her ne kadar istimalet politikası yapsa da sonuçta savaş olduğu zaman o yerleri gayrimüslim halk terk eder. Fakat Osmanlı’nın adaletini görünce tekrar geri gelirler. Dervişler o bölgenin Türkleşmesi ve İslamlaşması için çalışırlar. Halk ile devletin bağını sağlayan en önemli faktördürler.
Bu yüzden vakıflar Osmanlı’nın en önemli unsurlarından biridir. Osmanlı’da özel mülkiyet yoktur, miras bırakmak yok, isteyen istediği yere evden başka eve taşınamaz, dükkan açıp kapatamaz vs. gibi…
Vakıflar çoktur. Kuşlarından suyundan tutun da yemine kadar vakıflar vardır. Miras hakkı olmamasından dolayı da vakıflar çoktur. Bundaki amaç vakıf heyeti kurulur, başkanı olur, yönetim kurulu olur, o kişi ölürse yönetim kurulu bir başkan seçer. Bu şekilde kişi mal varlığını elden ele geçirir. Bulgaristan’da 25’in üzerinden vakıf vardır. Bu vakıflar oraların kalkınmasını sağlar. Osmanlı orayı cazibe merkezi yapar. Osmanlı Anadolu’ya pek yüz dönmemiştir o dönem Rumeli’yi ve Avrupa’yı vatan görmüştür. Bu yüzden en çok yatırımları bu bölgelere yapmıştır.
Kısaca bu temel politikaları açarak Rumeli’nin Türkleşmesini ve İslamlaşması anlattım. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…

26 Ağustos 2018 Pazar

ZAFER HAFTASI MALAZGİRT VE 30 AĞUSTOS MESAJIM


Sultan Alparslan’ın 26 Ağustos 1071 Cuma sabahı Anadolu’ya attığı temel Selçuklu Devleti’ni ardından üç kıtaya köklerini yayan Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasını sağlamıştır. Fakat Osmanlı son yıllarında Mondros ve Sevr antlaşmalarıyla birlikte kuşatılmış ancak bu kuşatmaya karşı Mustafa Kemal önderliğinde direnişe geçen Türk milleti “Ya İstiklal Ya Ölüm” tercihiyle baş başa kalıp bağımsızlığı ve şerefi için neleri göze alacağını tüm dünyaya ispat etmiştir.

Büyük Türk Milleti kendisinden üstün ordularla ve her türlü imkânsızlıklara rağmen vatanına, milli ve manevi değerline sahip çıkmış, varlığına kast edenlere asla izin vermemiştir.
Atalarımızın büyük fedakârlıklarla bıraktığı bu vatanı koruyacağımızı ülkemizin son yaşadığı olaylarla dünyaya devletçe ve milletçe gösterdik.

Gerek 15 Temmuz gerek ekonomik ve siyasi bağımsızlığımıza yönelik saldırılara da aynı geçmişteki Malazgirt ve 30 Ağustos zaferleri ruhuyla karşılık vermekteyiz.
26 Ağustos ve 30 Ağustos’un “Zafer Haftası” olması vesilesiyle Malazgirt Fatihi Sultan Alparslan ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Türk Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle, gazilerimizi minnetle yâd ediyor.

Milletimizin göz bebeği ve Anadolu’nun asil evlatları olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tüm mensuplarını ve Büyük Türk Milletini en kalbi duygularımla selamlıyorum. 

Tarihçi, Yazar, Siyaset Bilimci Kubilay Muhammet Özdemir



Diğer Yayınlar