14 Ocak 2024 Pazar

MEHMETÇİĞE HİTABEN

 

Ey Mehmetçik!

Sen değil misin Mete Han ile ordunu kuran,

Malazgirt’te kendinden kat ve kat üstün Bizans ordusuyla savaşan,

Anadolu’nun kapılarını açıp milletine yurt tutan,

Tuna boylarında aylarca Plevne’yi savunan…



Sen değil misin Arkandan vurulmana rağmen 2 yıl 7 ay çöllerde çekirge yiyerek nağmahremin postalı kutsal topraklara girmesin diye mücadele eden,

Ordunun dağıtılmasına, silahlarının elinden alınması rağmen milletin ile birleşip işgale karşı direnip milli mücadele veren,

Güneydoğu’da yıllarca kanının dökülmesine rağmen ülkesini böldürtmeyen,

15 Temmuz’da içinden devşirme çıkarmalarına rağmen kısa sürede kendisini toparlayıp sınır ötesi operasyonlar yapan,

Sen değil misin?

 

Ey Mehmetçik!

Dünyada senden daha yüreği temiz daha namuslu bir ordu var mı?

Mazlumlar tarafından beklenen başka bir ordu var mı?

Dünyada Muhammed’in ordusu dedikleri başka bir ordu var mı?

Çocukların korkmadan yanına yaklaştıkları başka bir ordu var mı?

Dünyaya mazluma karşı hoşgörüsüyle zalime karşı dehşetiyle nam salmış başka bir ordu var mı?   

Ey Mehmetçik!

Sen ki mazluma kalkan, zalime dehşet saçansın,

Sen ki beklenen ve her daim dualarda olansın,

Sen ki akıttığın mübarek kanın ile cennette devlet kuransın,

Sen ki hiç tanımadığın insanlar için hayatından ve ailenden vazgeçen bir kahramansın.

Silahını Allah’ın adıyla kaldırıp,

Peygamberimizin nefesiyle indirensin,

Mazlum milletlere umut ışığı olansın.

Ey Mehmetçik!

Senin yüreğin iman ateşiyle dolu,

Cesaretin Arş boyu,

Sana boşuna dememiş Kaşgarlı Mahmut Allah’ın ordusu,

İşte şimdi intikam vaktidir.

Vur! vur ki düşman inlesin,

Arkasında duranlar titresin,

Türk askeri ile baş edilemeyeceği bilinsin,

Vatanımız üzerinde kirli emelleri olanlar akıllarını başına devşirsin.

 

Türk Mütefekkiri Tarih Bilim Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir



HERGÜN GAZETESİNE GÖRE 1977 - 1980 YILLARINDA SAĞ - SOL ÇATIŞMASI






Hergün Gazetesine Göre 1977 - 1980 Yıllarında Sağ - Sol Çatışması adlı eserimi EmirAli Kitapevi'nin shopier.com sitesinden isme imzalı olarak sipariş edebilirsiniz.  

27 Aralık 2023 Çarşamba

KAHRAMAN ŞEHİTLERİMİZ İÇİN

 

Güzel ülkemin asil evlatları vatanımızı korumak ve hainlerin kirli ayakları bu namuslu topraklara basmasın diye canlarını ortaya koyarak mücadele etmiş ve 12 Mehmetçiğimiz şehitliğe yükselmiştir.

22 Aralık’ta Piyade Teğmen Ramazan Günay, Piyade Uzman Çavuş Mehmet Serinkan, Piyade Uzman Onbaşı İsmail Yazıcı, Piyade Sözleşmeli Er Çağatay Erenoğlu, Piyade Sözleşmeli Er Yasin Karaca, Piyade Sözleşmeli Er Emre Taşkın şehitlik mertebesine yükseldi. 23 Aralık’ta ise Piyade Uzman Çavuş Abdülkadir İyem, Piyade Uzman Çavuş Ahmet Arslan, Piyade Sözleşmeli Er Cebrail Dündar, Piyade Sözleşmeli Er Semih Yılmaz, Piyade Sözleşmeli Er Kemal Aslan, Piyade Sözleşmeli Er Enes Budak şehitlik mertebesine yükseldi.

Onlar başka anne – babaların yüreğine evlat acısı düşmesin, başka çocuklar babasız kalmasın ve vatandaşlarımız memleketlerinde huzurlu ve güvenli dolaşsınlar diye şehit oldular. Evlatlarımız okullarına rahat rahat gitsin, camilerde ezanlar susturulmasın, göklerden al bayrak indirilmesin diye şehit oldular. 

Anadolu’nun hem fakir hem de fedakâr yiğitleri bu uğurda şehit olurken mecliste PKK Terör Örgütü ve adına harfler ekleyerek sürekli değiştirdikleri terör örgütlerini savunan milletvekilleri var. Bu milletvekillerinden bazıları Türk milletinin verdiği şehitler karşısında bağrı yanarken utanmandan ve ahlaksızca devleti ve milleti tehdit etmekten de geri durmamış ve bir milletvekili aynen şu sözleri ifade etmiştir:

“Kürt sorunu ve Öcalan’a yönelik tecrit devam ettikçe Tekirdağlı da Trabzonlu da huzur bulmayacak” dedi.

Şimdi sizlere soruyorum. Dünyanın hangi ülkesinin meclisinde bir milletvekili o ülkenin topraklarının başına musallat olmuş bir terör örgütünün siyasi sözcülüğünü yapacak, üstüne bir de devlet içinde devlet kurmaya kalkıp vatanın bölünmez bütünlüğüne kast edecek, üstüne bir de vatanın bütünlüğüne kast ettiği devletin siyasi, sosyal, ekonomik haklarından yararlanacak ve maaşını alacak?

Bunu herhangi bir Avrupa ülkesinde görebilmek mümkün müdür? Böyle bir milletvekili Avrupa’da olsa idi ve bir terör örgütünü savunup o ülkenin toprak bütünlüğüne kast etse acaba Avrupalı devletler ne yapardı? Hemen milletvekilliğini düşürür vatana ihanetten yargılar mıydı? Yargılamaz mıydı? Fikrimce yargılar ve milletvekilliği de düşürülürdü.

Peki biz neden bunları yapmıyoruz? Mecliste terör örgütünün siyasi uzantısı rolünü üstlenen bu milletvekilleri neden halen mecliste görev yapıyor?

Bu tür milletvekilleri için gerekli anayasal düzenlemeler yapılmalıdır. Gerekirse bu anayasa düzenlemesi halk oyuna sunulmalıdır. İnanıyorum ki devletine ve askerinin canına kast edenlerin mecliste sözcülüğünün yapılmasını istemeyen Türk Milleti sandıkta devletine gereken desteği verecektir.  

Ayrıca tarih boyunca birçok düşmanla karşılaşmış Türk devleti ve milleti kendisine hainlik edenlerle mücadele etmesini çok iyi bilmiştir. Bununda üstesinden er ya da geç gelecektir. Bu devleti ve milleti tehdit etmek o kadar da kolay değildir. Kimsenin de haddi değildir. Bu devlet o kadar kolay kurulmadı. Yolda da bulunmadı. Birilerinin devlet içinde sözde devlet kurma hayallerine de kurban gidecek değildir.

Türk milleti olarak her daim devletimizin ve başta askerlerimiz olmak üzere tüm güvenlik güçlerimizin yanındayız. Dualarımız hep onlarladır. Allah hepsini korusun.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına da baş sağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize Rabbim acil şifalar versin.

Son olarak şunu ifade ediyorum. “Allah’ın izniyle Vatanımız kıyamete kadar asla bölünmeyecektir.”

 


16 Kasım 2023 Perşembe

ISRAEL IS A STATE OF TERROR

 

Even war has morality, honor and dignity. For example, women, children, the elderly, in short, civilians are not touched. Then places such as hospitals, places of worship and schools are not hit. However, Israel continues its attacks on Palestine completely contrary to the laws of war and immorally. Israel is hitting civilian settlements, as well as hospitals, places of worship and schools. He is literally committing massacre and genocide in the  the eyes of the world. As usual, the United Nations remains silent about this genocide by playing the three monkeys. On top of that, the USA supports Israel's crime against humanity.

Israel added a new one to its massacres. It has  recently hit a hospital. He martyred hundreds of innocent Palestinian babies and children there. Has  humanity and law of war fits into this? The blood thousands of innocent people has been on Israel's hands for years and it is very civilized! America and Europe have  remained  silent about this. (Except a few countries)

The line "Civilization is a monster with only one tooth left" written by Mehmet Akif in our National Anthem immediately comes to mind. It really is, isn't it? Weren't those who were massacrers and barbarians always those who said they would spread so-called civilization to the world?

But for some reason, it is the Muslims and their states who are the so-called barbarians and terrorists. If this is not hypocrisy, what is?

When we look at history, there was blood and tears everywhere Europe occupied, from the newly discovered continents to the 19th century. Didn't the Portuguese and Spanish subject the Inca and Aztec Civilizations and Native Americans to genocide when they discovered America? Didn't France and England subject black people to genocide in Africa? Didn't the Allied Powers, especially the Greeks, subject the Turks to genocide when they invaded Anatolia? And didn't the Greek army disembowel pregnant women alive and bet on whether the child would be a boy or a girl? Didn't they attempt harassment and rape? There is no need to go back too far. When the USA invaded Iraq, didn't American soldiers torture thousands of Iraqis, rape their women and subject them to genocide? Again, aren't the Chinese still committing both ethnic and cultural genocide against the Turks in East Turkestan? Again, in Arakan, aren't Arakanese Muslims being subjected to genocide by Buddhists by burning them alive and torturing them?

But for some reason, these so-called civilized people don't do these things. Muslims do everything, right? Our religion, our nation and our ancestors certainly committed genocide. Nor did it force people to break away from their religion, language and culture. He always approached with tolerance.

I do not allow so-called civilized states that commit so much genocide and act like three monkeys to talk about Turkish history and Islam. Those who speak ill of Turks and Islam should  look at their own history firstly  and the oppression they committed.

Masjid al-Aqsa is the first qibla of Muslims. For this reason, it is important for the Turks and the entire Islamic world. For this reason, Israel should be trialed in the International Criminal Court for these unlawful attacks against civilians. But Europe should not play the three monkeys. There is a genocide going on. Genocide is a crime under international law. History and today's states cannot ignore this crime. History and humanity will not forgive those who continue to ignore. Most importantly, all Muslim states must wake up and unite around the Republic of Turkey and not make the same mistakes their ancestors made against the Turkish state in history.

Finally, I would like to say that one day Israel will answer to history and humanity for its inhumane massacres.

 

26 Ekim 2023 Perşembe

İSRAİL BİR TERÖR DEVLETİDİR

 

Savaşın bile bir ahlakı, şerefi ve haysiyeti vardır. Mesela kadınlara, çocuklara, yaşlılara kısacası sivillere dokunulmaz. Sonra hastane, ibadethane ve okul gibi yerler vurulmaz. Ancak İsrail, Filistin’e olan saldırılarını tamamen savaş hukukuna aykırı olarak ve ahlaksızca sürdürüyor. İsrail sivil yerleşim yerleri başta olmak üzere hastaneleri, ibadethaneleri ve okul gibi yerleri de vuruyor. Dünyanın gözü önünde resmen katliam ve soykırım yapıyor. Her zamanki gibi Birleşmiş Milletler de yapılan bu soykırıma üç maymunu oynayarak susuyor. Üstüne bir de ABD, İsrail’in yaptığı insanlık suçuna destek veriyor.

İsrail yaptığı katliamlara bir yenisi daha ekledi. Geçenlerde bir hastaneyi vurdu. Orada masum yüzlerce Filistinli bebekleri ve çocukları şehit etti. Bu hangi insanlığa ve hangi savaş hukukuna sığar. Yüzlerce binlerce masumun kanı yıllardır İsrail’in ellerinde ve o çok medeni! Olan Amerika ve Avrupa buna sessiz kalıyor. ( Birkaç ülke hariç)

Akıllara hemen Mehmet Akif’in İstiklal Marşımızda yazdığı “Medeniyet Dediğin Tek Dişi Kalmış Canavar” dizesi geliyor. Gerçekten de öyle değil mi? Katliamcı olanlar barbar olanlar hep dünyaya sözde medeniyeti yayacağım diyenler değil miydi?

Fakat ne hikmetse sözde barbar olan terörist olan Müslümanlar ve onların devletleri oluyor. Bu ikiyüzlülük değil de nedir?

Tarihe baktığımızda Avrupa’nın yeni keşfettikleri kıtalardan tutun da 19. Yüzyıla kadar işgal ettikleri her yerde kan ve gözyaşı olmuştur. Portekizliler, İspanyalılar Amerika’yı keşfettiğinde İnka ve Aztek Medeniyetini ve Kızılderilileri soykırıma tabi tutmadılar mı? Fransa ve İngiltere’de Afrika’da siyahileri soykırıma tabi tutmadı mı? Yunanlılar başta olmak üzere itilaf devletleri Anadolu’yu işgal ettiklerinde Türkleri soykırıma tabi tutmadı mı? Ve yine Yunan ordusu hamile kadınların karınlarını canlı canlı deşerek çocuk erkek mi kız mı olacak diye iddialaşmadılar mı? Taciz ve tecavüz girişimlerinde bulunmadılar mı? Fazla uzak bir tarihe gitmeye gerek yok. ABD, Irak’ı işgal ettiğinde Amerikalı askerler binlerce Iraklıya işkence yaparak kadınlara tecavüz ederek onları soykırıma tabi tutmadı mı? Yine Çinliler, Doğu Türkistan’da Türklere halen hem etnik hem de kültürel soykırım yapmıyor mu? Yine Arakan’da, Arakanlı Müslümanlar, Budistler tarafından canlı canlı yakılarak, işkenceler edilerek soykırıma uğramıyor mu?

Ama nedense bunları bu sözde medeni geçinenler yapmıyor. Her şeyi Müslümanlar yapıyor öyle mi? Bizim dinimiz bizim milletimiz ve atalarımız kesinlikle ne soykırım yapmıştır. Ne de insanlara zorla dininden, dilinden ve kültüründen koparmıştır. Her zaman hoşgörü ile yaklaşmıştır.

Bu kadar soykırımcılık yapıp üstüne bir de üç maymunu oynayan sözde medeni geçinen devletlere Türk tarihine ve İslam’a laf ettirmem. Türklere ve İslam’a laf edenler önce kendi tarihlere ve yaptıkları zulümlere baksın.

Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Bu sebeple başta Türkler ve bütün İslam âlemi için önemlidir. Bu nedenle İsrail sivillere karşı yaptığı bu hukuksuz saldırılar karşısında Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıdır. Ancak Avrupa üç maymunu oynamamalıdır. Ortada bir soykırım vardır. Soykırım uluslararası hukukta suçtur. Tarih ve günümüz devletleri bu suçu görmemezlikten gelemez. Görmemezlikten gelmeye devam edenleri ise tarih ve insanlık affetmez. En önemlisi ise bütün Müslüman devletlerin uyanması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti etrafında tek yürek olması ve tarihte de Türk devletine karşı atalarının yaptıkları hatayı yapmamaları lazımdır.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum ki İsrail bir gün bu yaptığı insanlık dışı katliamlarının hesabını tarih ve insanlık karşısında verecektir.


20 Ekim 2023 Cuma

GÜNÜMÜZDE ÖĞRETMEN SORUNU


 

Günümüzde milli eğitim camiasının en önemli sorunlarından biriside öğretmenlerin nasıl yetiştirilmesi gerektiği ve öğretmen atamalarıdır. Çünkü bu sorunlar gün geçtikçe daha da derinleşerek sorunlara yol açmakta ve bu sorunlar başta devletimize ve yetişen evlatlarımıza sirayet etmektedir. Çünkü bir devleti ayakta tutan en önemli unsurlardan birisi de milli eğitimidir. Hemen şunu hatırlatmamda fayda var. Cihana hükmeden 638 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesini incelediğinizde bu gerileme sebeplerinden birisinin de eğitimin yavaş yavaş çökmeye başlaması olduğunu göreceksiniz. Bu kısa hatırlatmayı yaptıktan sonra eğitim sistemimizi şöyle özetleyebilirim.

Gerek ilkokul, ortaokul gerekse lisede disiplin kurallarının aşırı derecede esnetilmesi, sınıfta kalmanın olmaması, ders geçmenin kolaylaştırılması, devamsızlığın önemsenmemesi ve öğretmenlerin kanunlarla korunmaması eğitim sistemini her geçen gün kötüye götürmektedir. Yine üniversitelerde baraj puanının kaldırılması ve bununla birlikte her ilimize üniversite açılması ve bu üniversitelerden her yıl binlerce mezun verilmesi ve KPSS sınav sisteminin öğretmeni seçmede yanlış bir yöntem uygulaması ve kendi alanında uzmanlaşmasında yetersizliğe sebep olması öğrenci ve öğretmen kalitesinin de düşmesine sebebiyet vermektedir.    

Milli eğitim yeni bakanı en azından liseler için sınıf tekrarının geleceğini ve devamsızlığın işleme konulacağını ifade etti. Fakat bunlar öğrenci ve öğretmen sorununda yeterli adımlar değildir. Öncelikle zorunlu eğitimin 12 yıldan tekrar 8 yıla indirilmesi gereklidir. Yine her kademede sınıfta kalma tekrar geri getirilmelidir. Birinci sınıfta okuma yazma öğrenemeyen ikinci sınıfa geçirilmemelidir. ŞÖK kaldırılmalıdır. Yine liselerde iki yıl üst üste kalanlara tasdikname verilme uygulaması geri getirilmelidir. Üniversite sınavlarında baraj puanı uygulaması geri getirilmelidir. Özellikle her ilde açılan üniversitelerin bazılarının kapatılarak bölge üniversitesi haline getirilmesi ve eğitimin niteliğinin arttırılması ve özel üniversitelerin sayısının sınırlandırılması ve ikinci öğretimlerin ya kapatılması ya da sayısının sınırlandırılması elzemdir. Yine açık öğretimin sınırlandırılması gereklidir. Açık öğretime geçişler veya kayıt olmalar zorlaştırılmalıdır. Bunlar eğitim sisteminde mutlak hayata geçirilmesi gereken önemli meselelerdir.

Bunlar hayata geçirilmez ise öğretmenlik mülakatını değil 45 dakika 45 günde yapılsa yine eğitim sistemi düzelmez yine öğretmen sorunu çözülmez.

Öğretmen seçiminde KPSS sınav uygulamasının tekrar gözden geçirilmesi gereklidir. Çünkü bir öğretmen adayı önce KPSS Genel Yetenek – Genel Kültür sınavına giriyor. Orada Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Vatandaşlık, Güncel Sorular, Sözel ve Sayısal Mantık, Geometri sorularından sınava giriyor. Yine aynı gün öğleden sonra Eğitim Bilimleri adı altında 8 dersten daha sınava giriyor ve iki hafta sonra branş öğretmenleri kendi branşındaki sınava giriyor. Bu öğretmen adayı toplamda 17 civarında dersten sınava tabi tutuluyor. Peki bu öğretmen adayı üniversitede 4 yıl tarih veya matematik bölümü okumuş olsun. 4 yıl sonra mezun olan bu tarih öğretmeni en son matematik dersini 4 sene önce lisede görmüş oldu veya bir matematik bölümü mezunu öğretmen adayı en son tarih dersini 4 sene önce lisede görmüş oldu.

Ve üniversiteden mezun edilen öğretmen adayı 4 sene önce gördüğü derslerden KPSS sınavına çekiliyor ve deniliyor ki o da yetmez bir de üniversitede gördüğün derslerden sınava gir deniliyor ve böylece öğretmen adaylarını birçok ders ve mülakat ile birlikte 4 aşamalı bir sınav sistemine tabi tutulmuş oluyor.

Ve böylece bir öğretmen adayı yıllarca atanmak için uğraş veriyor. Sonra bu sistem diyor ki neden öğretmen kendi alanında uzmanlaşamadı? Neden ders anlatma becerisi kazanamadı? Neden şöyle oldu? Neden böyle oldu?

Sorunun cevabı çok basit… Sistemden dolayı…

Bu nedenle mülakatın şekli ve süresiyle ilgili değişiklik yapılacağına KPSS sınav sistemi ile ilgili değişiklik yapılsa aslında daha iyi olacaktır. Peki bu değişiklik ne olmalıdır?

Öncelikle devletin diğer memurluklarına atanmak isteyenler için KPSS Genel Kültür -  Genel Yetenek sınavı aynen devam etmelidir. Ancak Öğretmen seçmek için ise KPSS Genel Kültür Genel Yetenek ve Eğitim Bilimleri sınavı şart koşulmamalıdır. Öğretmenler için bu sınavlar yapılmamalıdır. Eğer öğretmenleri sadece kendi alanında sınava hazırlarsak her öğretmen kendi alanında daha iyi bilgi sahibi olacaktır. Tarihçiyi sadece tarih alanından, matematikçiyi sadece matematik alanından sınava sokarsak daha nitelikli öğretmen yetiştirmiş olacağız. Bu nedenle öğretmenler için sadece tek bir KPSS Alan sınavı yeterli olacaktır. Geri kalan alan dışı eğitim ile ilgili bilgiler öğretmene verilmek isteniyorsa bu bakanlıkça yürütülen hizmet içi eğitimlerle verilebilir.

Ayrıca yukarıda saydığım diğer hususlarda milli eğitimde uygulanmaya başlanırsa hem her yıl biriken mezun sorunu halledilmiş olacaktır. Hem öğretmen atamaları daha da kolaylaşacaktır. Hem de kendisini geliştirmiş öğretmenler ülkemiz için daha nitelikli öğrenciler yetiştirmiş olacaktır.  Vatanını düşünen entelektüel birikime sahip bir aydın olarak bu önerilerimi başta Cumhurbaşkanlığımız olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığımız dikkate almalıdır.    


12 Ekim 2023 Perşembe

DEVLETİMİN YANINDAYIM


 
















Tarihçi – Yazar Kubilay Muhammet Özdemir olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı başta olmak üzere devletimin tüm kamu kurumlarının yanındayım. Devletimin ve devletimin kurumlarının gerçekleştirdiği operasyonların haklılığını ülkemize ve tüm dünyaya fikirlerim ve kalemim ile anlatmaktan vazgeçmeyeceğim. Devletimin terörle mücadelesini satılmış kalemşörlerin ve sosyal medya teröristlerinin kirletmesine ve iftira kampanyasına dönüştürmesine fırsat vermemek bir Tarihçi – Yazar olarak boynumun borcudur.

1 Ekim 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığımız Emniyet Genel Müdürlüğü giriş kapısı önüne gelen 2 terörist bombalı saldırıda bulunmuş ve kahraman polislerimiz bu saldırı girişimine anında karşılık vererek teröristleri engellemiş ve etkisiz hale getirmişti. Olayda iki polisimiz yaralandı. Saldırı girişimi araştırıldığında ise bir başka acı olay ile karşılaşıldı. Kayseri’de Veteriner olarak çalışan Mikail Bozlağan isimli vatandaşımız bu teröristler tarafından alçakça şehit edilmiş ve aracı gasp edilmişti. Teröristler eylemi gerçekleştirdikleri yere bu araç ile gelmişlerdi.

Yapılan araştırmalar sonucunda bu teröristlerin bölücü terör örgütü mensubu PKK /KCK üyesi oldukları tespit edildi.

Yaşanan tüm bu gelişmeler üzerine Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan bu terör saldırısına Türk devletinin cevabının net olacağını ifade ederek; “3. Tarafların PKK’lı YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum. Silahlı Kuvvetlerinin terör saldırısına cevabı net olacak ve bunu gerçekleştirdiklerine pişman olacaklar” dedi.   

Sonrasında ülkemiz uluslararası hukuka göre Birleşmiş Milletler 51. Maddesi gereği meşru müdafaa hakkını kullanarak önce Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından sonrasından ise Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Irak’ın Kuzeyi ve Suriye’ye art arda hava harekâtı ile operasyonlar gerçekleştirildi ve birçok hedef ve terörist imha edildi.

Ayrıca terör örgütüne karşı bu operasyonlar sürerken bir SİHA’mız ABD tarafından düşürüldü. Bu olayın ardından terör örgütü,  TSK’nın Tel Rıfat’taki askeri üssüne saldırıda bulundu ve 5 polisimiz ile 3 askerimiz yaralandı. Ancak yaralı polislerimizden birisi şehit oldu. Bu saldırıya misilleme yapan TSK, 26 teröristi etkisiz hale getirdi.

Hiç şüphesiz ki yıllardır terörden en çok canı yanan bizim ülkemiz ve milletimiz olmuştur. Yıllardır bitmeyen bir terörün içerisinde Türkiye hapsedilmek istendi. Hem yurt içinde hem de yurt dışında ülkemize müttefik görünümlü kişiler tarafından bu terör örgütleri beslendi, yardım yapıldı. Hatta bizzat o ülkelerin askeri tarafından o teröristler eğitildi. Bununla da yetinmediler teröristlere kucak açarak kendi ülkelerinde barınma imkânı sağladılar. Ayrıca örgüt mensuplarına silah, gıda ve para yardımı yaptılar.

Ancak Türkiye kendisini hapsetmek ve sınırlamak isteyen küresel güçlere karşı kabuğunu kırdı ve başta devletimizin içerisine sızmış devşirmeleri temizleyerek terör örgütlerine ülkemizin dört bir tarafını dar etti. O da yetmedi, sınırlarımızın dışında bize tehdit sallayan tüm terörist unsurlarla mücadele ederek yanı başımızda ABD destekli 3000 tır silah yardımı yapılan ve kurdurulmak istenen bir terör ordusunu imha etti. DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan ve yok eden tek ordu Türk Silahlı Kuvvetleri oldu. PKK/YPG/KCK ve çeşitli isimlerle anılan terör örgütleri ile mücadele eden yine Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı oldu.

Bizde bu topraklarda yaşan genç aydınlar olarak devletimizin ve devletin unsurları olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı başta olmak üzere tüm kamu kurumlarımızın açıkça fikirlerim ve kalemim ile yanlarındayım. Çünkü fikirler harbinde kalemler silahtır. Benim askerim, polisim, istihbaratçım cephede mücadele ederken onları ve yaptıkları operasyonları karalamak isteyen kalemşörlere ve sosyal medya teröristlerine karşı üzerimize düşen neyse onu yaparak devletimizin yanında olma sorumluluğumuz vardır. Nasıl ki cephe hattında ülkemizi silahıyla koruyacak askerlere, polislere ve istihbaratçılara ihtiyaç varsa fikir sahasında da bu operasyonların haklılığını ve mücadelemizi ülkemize ve dünyaya anlatacak yazarlara ihtiyaç vardır.  


Diğer Yayınlar