eğitim sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eğitim sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ekim 2023 Perşembe

ARVASİ’YE GÖRE SÖMÜRGE EĞİTİMİ

 


Eğitim ile ilgili araştırmalar yaparken Seyyid Ahmet Arvasi’nin Milli Eğitim ve Kültür dergisinin birinci sayısındaki “Milliyetçi Düzende Türk Milli Eğitimi” başlıklı yazısını buldum. Bu yazıda aslında emperyalistlerin işgal etmek istedikleri ülkeleri eğitim yoluyla nasıl işgale hazırladıkları çok güzel bir şekilde ifade edilmiştir. Bu yazının belli kısımlarını aynen alarak hem milli eğitim camiasıyla hem de milletimiz ile paylaşmak istedim.

Arvasi sömürge eğitimini aynen şöyle tanımlamış: “Siyasi açıdan bakıldığında en azından iki tip eğitim vardır. Birincisi; milleti hür, şahsiyetli, şerefli ve müstakil kılan milli eğitim: ikincisi ise; yabancı emel ve niyetlere göre planlanmış, milleti esir, zelil, şerefsiz kılan sömürge eğitimi.”

Arvasi sömürge eğitiminin tanımını yaptıktan sonra 1910 yılında Fransalı Jules Hamard adlı eğitimcinin! “Bir sömürgeyi ebediyen sömürge halinde tutmak için takibi gereken siyaset ve usuller” hakkında yazdığı, “Domonation et Colonisation” da geçen ifadeleri şu şekilde sıralamıştır:

“Jules Hamard’a göre;

1 – Sömürge eğitiminde çalışacak öğretmenler, liyakatli, ehliyetli ve iyi yetişmiş elemanlar olmamalıdır.

2 – Asla birinci sınıf ilim ve teknik adamlar yetiştirilmemeli, insanlar büyük hedefler ve projeler için hazırlanmamalıdır.

3 – Milli ve geleneksel eğitim kurumlarının gelişmeleri ve ıslahı önlenmeli, onların kapanmasına da, gelişmesine de engel olunmalıdır.

4 – Bilhassa edebiyat ve hukuk sahasında bilgin öğretmen yetiştirilmemelidir.

5 – Sömürge çocukları ne kadar zeki olurlarsa olsunlar, sömürgecilerle işbirliği yapan yönetici sınıfların çocukları hariç, hiç biri Avrupa’ya, yüksek tahsil için gönderilmemelidir.”

Bu maddelere baktığınızda sömürgecilerin en çok korktuğu insan tipi iyi yetişmiş ve sömürge oyunlarını görebilen milliyetçi aydınlardır. Bu nedenle sömürgeciler bu tip insanların yetişmesini önlemek istemektedirler. Fransız sömürge eğitimi, sömürülecek ülkenin insanlarını cahil bırakmak, geliştirmemek ve idareci çocuklarını dejenere etmek fikri üzerine oturmaktadır. Ancak İngilizlerin bu konudaki taktik ve yöntemleri Fransızlardan çok farklıdır. Onlar sömürmek istedikleri ülkenin çocuklarını kendi eğitim modeline göre yetiştirip o ülkenin yerli çocuklarına İngiliz kültürünü empoze etmek ve yine İngiliz dilini sevdirmeye bilhassa inançlarından kopararak Hıristiyanlaştırmaya çalışmaktadırlar.

İngiliz eğitiminin esaslarını Arvasi şu şekilde sıralamıştır:

“ 1 – İngiliz kültürünü yüksek tabakadan başlayarak yukarıdan aşağıya indirmek,

2 – İlköğretimi yerli dillerle, orta ve yükseköğretimi İngilizce yaptırmak,

3 – İmtihanları kolay ve sudan tutmak, kalite buhranını tahrik etmek,

4 – Yükseköğretime ve bilhassa Avrupa’da ihtisasa, idareci ve yüksek sınıfın çocuklarını göndermek, kadın eğitimine hiç önem vermemek,

5 – Ülkedeki din ve mezhep çatışmalarını mazeret göstererek din ve ahlâk derslerini okullarda koydurmamak.

6 – Üniversitelerde İngilizlere hizmet edecek memur tedarik etmek esastır.”

İşte bu maddelere baktığımızda günümüzde bırakın eğitim sistemi yoluyla uygulanmasını milletimizin her bir ferdine özellikle çocuklar ile gençlere diziler, şarkılar ve sosyal medya gibi araçlarla empoze edilmeye çalışılıyor. Milletimizin fertleri sömürgecilerin sistemli saldırılarına artık cephelerde değil televizyonlar aracılığıyla bizzat evlerinde uğruyor. Bununla birlikte çocuklarımız ve gençlerimiz bu saldırılara ellerindeki telefondan doğru da  uğruyor. Bu şekilde yetişen çocuklar anarşinin, bölücülüğün, ahlaksızlığın, vatan ve millet tahripçiliğinin, din ve iman düşmanlığının öncülüğünü ve tahrikçiliğini vazife edinmezler mi?

Bu yüzden eğitimde kendi özümüze dönmeli ve milliyetçi eğitim ile çocuklarımızı, gençlerimizi eğitmeliyiz. Çünkü milliyetçi eğitim Arvasi’nin makalesinde neşrettiği gibi; “Kendi ülkesinde yabancı okullar ve yabancılaştırıcı okullar barındırmayan eğitimdir. Kendi milletine ve insanını yabancılaştırmadan çağdaş, sosyal, kültürel, ekonomik, teknolojik savaşa hazırlayan eğitimdir.”   


10 Ağustos 2023 Perşembe

EĞİTİM SİSTEMİNİN YANLIŞLIĞI


 

Bu zamana kadar eğitim sistemimizde yanlışlar çok yapıldı. Önceki yazımda da belirttiğim gibi 4+4+4 sistemi başta olmak üzere okulda kıyafet serbestliği, sınıfta kalmanın zorlaştırılması ve disiplin kurallarının sıkı bir şekilde uygulanamaması yapılan hataların başında gelmektedir. 

Bunlardan birisi sistemsel hata diğeri ise psikolojik hata unsurudur. Bu hata türleri yıllardır eğitim sisteminde öğrencilere dayatılmaktadır. Bu sistemsel ve psikolojik hatada gerek veliler gerekse bir takım eğitimciler çocuklarımıza hep yanlış bir düşünceyi beyinlerine empoze ettiler.

“Sayısaldan anlayan sözelden anlamaz, sözelden anlayan sayısaldan anlamaz.”

İşte bu fikri çocuklarımızın ve gençlerimizin beyinlerine yıllardır nakış gibi işledik. Ve çocuklarımızı kendi kendimize körelttik. Onlar da bu düşüncenin arkasına saklanarak düşük oldukları alanlarda nede olsa benim beynim buna basmıyormuş! Diyerek hep kaçtılar veya ötelediler. Bizde eğitim sisteminde bu yanlışa çanak tuttuk ve onları sayısal, sözel, eşit ağırlık diye sınıflara böldük.

Peki gerçekte bu iş böyle mi? Gerçekten Sayısaldan anlayan sözelden anlamaz, sözelden anlayan sayısaldan anlamaz” mı?

Türk milleti özellikle İslam’a geçtikten sonra ilim sahasına da büyük önem vermişlerdir. Böylece ilk Türk – İslam Devleti olan Karahanlı Devleti ilk olarak Semerkant Medresesini inşa etmiştir. Ayrıca burslu öğrenci uygulamasını gerçekleştiren ilk Türk – İslam Devleti olma özelliğini de taşımaktadır.

Sonrasında kurulan Buhara Medresesi, Nizamiye Medreseleri ve birçok medreseler Türk – İslam Medeniyetine büyük katkıları olmuştur. İşte bu ilim yuvaları sayesinde Ahmet Yeseviler, Yusuf Has Hacibler, Edip Ahmet Yüknekiler, Kaşgarlı Mahmutlar, Farabiler, İbn-i Sinalar ve birçok Türk – İslam âlimleri yetişmiştir. Bu yetişen âlimler sadece bir alanda kendisini yetiştirmemiş birden çok alanda kendilerini geliştirmişlerdir.

Örneğin: Farabi başlıca dört bilim dalında, İbn-i Rüşt ise beş bilim dalında eserler vermiştir. Bu durum şaşılacak bir şey değildir. Çünkü bu durum o dönemin bilim dünyasının olağan bir özelliğidir. Ancak şimdi günümüzde bir kişinin farklı bilim alanlarında bırakın eser vermesini kendi alanında dahi zorlanabiliyor. İşte bu eğitim sisteminin sonucunda ne öğrenciler düzgün yetişebiliyor ne de öğretmenler ve akademisyenler farklı alanlarda kendini geliştirebiliyor.

Farabi; Gökbilimci, Mantıkçı, Müzisyen kısaca filozof iken ve aynı zamanda Doğa Felsefesi, Metafizik, Psikoloji ve siyaset ile ilgilenebiliyorken yine İbn-i Rüşt; fakih, hekim yani kısaca filozof iken ve yine mantık, felsefe, metafizik, psikoloji, tıp ve astronomi gibi ilimlerle ilgileniyorken günümüzde bu kadar ilme sahip olarak yetiştirdiğimiz bir filozofumuz bir düşünürümüz yok.

Çünkü her şey para olmuş, günümüzde ilmin bir kıymeti harbiyesi kalmamış. Bu yüzden yıllarını vererek farklı alanlarda kendisini yetiştirmek isteyenler de maddi anlamda bir karşılık bulamayınca bu sefer çıktığı ilim yolundan vazgeçenlerde olmuş.

Onun için günümüzde ilime ve ilim öğrenmek isteyenlere kıymet verilmelidir. Eğitim sistemimiz gözden geçirilmelidir. Sayısal bilen sözel bilmez, sözel bilen sayısal bilmez saçmalığından vazgeçilmelidir. Yine üzerine basa basa ısrarla söylüyorum. Tarihimizdeki Türk – İslam âlimlerini ve okudukları ders programlarını inceleyip günümüz modern eğitim sistemi olarak uygulamalıyız.

Bakın görün o zaman her şey daha farklı olacaktır. Hem öğrenciler nitelikli hem de bu öğrenciler öğretmen veya akademisyen olduğunda daha ileri bir seviyede olacaklardır. En önemlisi ülkemizde her alanda nitelikli genç neslimiz olacaktır.     

 

DÜZELTME: Geçen Hafta “FETÖ’nün Eğitim Yapılanması” başlıklı köşe yazımda devlete atanan öğretmenlere de güvenlik soruşturması tekrardan getirilmelidir diye bir ibare kullanmıştım. Sonradan yaptığım kapsamlı araştırmaya göre: “Öğretmenlere yapılan güvenlik soruşturması Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ancak daha sonra meclisten bu kanun değiştirilerek geçirilmiş ve tekrardan devlete atanacak öğretmenlere güvenlik soruşturması getirilmiştir.” Bu hususu düzeltmek istedim. Kamuoyunun bilgisine sunarım.

 

Diğer Yayınlar