Bu
zamana kadar eğitim sistemimizde yanlışlar çok yapıldı. Önceki yazımda da
belirttiğim gibi 4+4+4 sistemi başta olmak üzere okulda kıyafet serbestliği,
sınıfta kalmanın zorlaştırılması ve disiplin kurallarının sıkı bir şekilde
uygulanamaması yapılan hataların başında gelmektedir.
Bunlardan
birisi sistemsel hata diğeri ise psikolojik hata unsurudur. Bu hata türleri
yıllardır eğitim sisteminde öğrencilere dayatılmaktadır. Bu sistemsel ve
psikolojik hatada gerek veliler gerekse bir takım eğitimciler çocuklarımıza hep
yanlış bir düşünceyi beyinlerine empoze ettiler.
“Sayısaldan anlayan sözelden anlamaz,
sözelden anlayan sayısaldan anlamaz.”
İşte
bu fikri çocuklarımızın ve gençlerimizin beyinlerine yıllardır nakış gibi
işledik. Ve çocuklarımızı kendi kendimize körelttik. Onlar da bu düşüncenin
arkasına saklanarak düşük oldukları alanlarda nede olsa benim beynim buna
basmıyormuş! Diyerek hep kaçtılar veya ötelediler. Bizde eğitim sisteminde bu
yanlışa çanak tuttuk ve onları sayısal, sözel, eşit ağırlık diye sınıflara
böldük.
Peki
gerçekte bu iş böyle mi? Gerçekten Sayısaldan
anlayan sözelden anlamaz, sözelden anlayan sayısaldan anlamaz” mı?
Türk
milleti özellikle İslam’a geçtikten sonra ilim sahasına da büyük önem
vermişlerdir. Böylece ilk Türk – İslam Devleti olan Karahanlı Devleti ilk
olarak Semerkant Medresesini inşa etmiştir. Ayrıca burslu öğrenci uygulamasını
gerçekleştiren ilk Türk – İslam Devleti olma özelliğini de taşımaktadır.
Sonrasında
kurulan Buhara Medresesi, Nizamiye Medreseleri ve birçok medreseler Türk –
İslam Medeniyetine büyük katkıları olmuştur. İşte bu ilim yuvaları sayesinde
Ahmet Yeseviler, Yusuf Has Hacibler, Edip Ahmet Yüknekiler, Kaşgarlı Mahmutlar,
Farabiler, İbn-i Sinalar ve birçok Türk – İslam âlimleri yetişmiştir. Bu
yetişen âlimler sadece bir alanda kendisini yetiştirmemiş birden çok alanda
kendilerini geliştirmişlerdir.
Örneğin:
Farabi başlıca dört bilim dalında, İbn-i Rüşt ise beş bilim dalında eserler
vermiştir. Bu durum şaşılacak bir şey değildir. Çünkü bu durum o dönemin bilim
dünyasının olağan bir özelliğidir. Ancak şimdi günümüzde bir kişinin farklı
bilim alanlarında bırakın eser vermesini kendi alanında dahi zorlanabiliyor.
İşte bu eğitim sisteminin sonucunda ne öğrenciler düzgün yetişebiliyor ne de
öğretmenler ve akademisyenler farklı alanlarda kendini geliştirebiliyor.
Farabi;
Gökbilimci, Mantıkçı, Müzisyen kısaca filozof iken ve aynı zamanda Doğa
Felsefesi, Metafizik, Psikoloji ve siyaset ile ilgilenebiliyorken yine İbn-i
Rüşt; fakih, hekim yani kısaca filozof iken ve yine mantık, felsefe, metafizik,
psikoloji, tıp ve astronomi gibi ilimlerle ilgileniyorken günümüzde bu kadar
ilme sahip olarak yetiştirdiğimiz bir filozofumuz bir düşünürümüz yok.
Çünkü
her şey para olmuş, günümüzde ilmin bir kıymeti harbiyesi kalmamış. Bu yüzden
yıllarını vererek farklı alanlarda kendisini yetiştirmek isteyenler de maddi
anlamda bir karşılık bulamayınca bu sefer çıktığı ilim yolundan vazgeçenlerde
olmuş.
Onun
için günümüzde ilime ve ilim öğrenmek isteyenlere kıymet verilmelidir. Eğitim
sistemimiz gözden geçirilmelidir. Sayısal bilen sözel bilmez, sözel bilen
sayısal bilmez saçmalığından vazgeçilmelidir. Yine üzerine basa basa ısrarla
söylüyorum. Tarihimizdeki Türk – İslam âlimlerini ve okudukları ders
programlarını inceleyip günümüz modern eğitim sistemi olarak uygulamalıyız.
Bakın
görün o zaman her şey daha farklı olacaktır. Hem öğrenciler nitelikli hem de bu
öğrenciler öğretmen veya akademisyen olduğunda daha ileri bir seviyede
olacaklardır. En önemlisi ülkemizde her alanda nitelikli genç neslimiz
olacaktır.
DÜZELTME: Geçen
Hafta “FETÖ’nün Eğitim Yapılanması” başlıklı
köşe yazımda devlete atanan öğretmenlere de güvenlik soruşturması tekrardan
getirilmelidir diye bir ibare kullanmıştım. Sonradan yaptığım kapsamlı
araştırmaya göre: “Öğretmenlere yapılan
güvenlik soruşturması Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ancak daha sonra
meclisten bu kanun değiştirilerek geçirilmiş ve tekrardan devlete atanacak
öğretmenlere güvenlik soruşturması getirilmiştir.” Bu hususu düzeltmek
istedim. Kamuoyunun bilgisine sunarım.