Eğitim
ile ilgili araştırmalar yaparken Seyyid Ahmet Arvasi’nin Milli Eğitim ve Kültür
dergisinin birinci sayısındaki “Milliyetçi Düzende Türk Milli Eğitimi” başlıklı
yazısını buldum. Bu yazıda aslında emperyalistlerin işgal etmek istedikleri
ülkeleri eğitim yoluyla nasıl işgale hazırladıkları çok güzel bir şekilde ifade
edilmiştir. Bu yazının belli kısımlarını aynen alarak hem milli eğitim
camiasıyla hem de milletimiz ile paylaşmak istedim.
Arvasi
sömürge eğitimini aynen şöyle tanımlamış: “Siyasi
açıdan bakıldığında en azından iki tip eğitim vardır. Birincisi; milleti hür,
şahsiyetli, şerefli ve müstakil kılan milli eğitim: ikincisi ise; yabancı emel
ve niyetlere göre planlanmış, milleti esir, zelil, şerefsiz kılan sömürge
eğitimi.”
Arvasi
sömürge eğitiminin tanımını yaptıktan sonra 1910 yılında Fransalı Jules Hamard
adlı eğitimcinin! “Bir sömürgeyi ebediyen sömürge halinde tutmak için takibi
gereken siyaset ve usuller” hakkında yazdığı, “Domonation et Colonisation” da
geçen ifadeleri şu şekilde sıralamıştır:
“Jules Hamard’a göre;
1 – Sömürge eğitiminde çalışacak
öğretmenler, liyakatli, ehliyetli ve iyi yetişmiş elemanlar olmamalıdır.
2 – Asla birinci sınıf ilim ve teknik
adamlar yetiştirilmemeli, insanlar büyük hedefler ve projeler için
hazırlanmamalıdır.
3 – Milli ve geleneksel eğitim
kurumlarının gelişmeleri ve ıslahı önlenmeli, onların kapanmasına da,
gelişmesine de engel olunmalıdır.
4 – Bilhassa edebiyat ve hukuk
sahasında bilgin öğretmen yetiştirilmemelidir.
5 – Sömürge çocukları ne kadar zeki
olurlarsa olsunlar, sömürgecilerle işbirliği yapan yönetici sınıfların
çocukları hariç, hiç biri Avrupa’ya, yüksek tahsil için gönderilmemelidir.”
Bu
maddelere baktığınızda sömürgecilerin en çok korktuğu insan tipi iyi yetişmiş
ve sömürge oyunlarını görebilen milliyetçi aydınlardır. Bu nedenle sömürgeciler
bu tip insanların yetişmesini önlemek istemektedirler. Fransız sömürge eğitimi,
sömürülecek ülkenin insanlarını cahil bırakmak, geliştirmemek ve idareci
çocuklarını dejenere etmek fikri üzerine oturmaktadır. Ancak İngilizlerin bu
konudaki taktik ve yöntemleri Fransızlardan çok farklıdır. Onlar sömürmek
istedikleri ülkenin çocuklarını kendi eğitim modeline göre yetiştirip o ülkenin
yerli çocuklarına İngiliz kültürünü empoze etmek ve yine İngiliz dilini
sevdirmeye bilhassa inançlarından kopararak Hıristiyanlaştırmaya
çalışmaktadırlar.
İngiliz
eğitiminin esaslarını Arvasi şu şekilde sıralamıştır:
“ 1 – İngiliz kültürünü yüksek
tabakadan başlayarak yukarıdan aşağıya indirmek,
2 – İlköğretimi yerli dillerle, orta
ve yükseköğretimi İngilizce yaptırmak,
3 – İmtihanları kolay ve sudan
tutmak, kalite buhranını tahrik etmek,
4 – Yükseköğretime ve bilhassa
Avrupa’da ihtisasa, idareci ve yüksek sınıfın çocuklarını göndermek, kadın
eğitimine hiç önem vermemek,
5 – Ülkedeki din ve mezhep
çatışmalarını mazeret göstererek din ve ahlâk derslerini okullarda koydurmamak.
6 – Üniversitelerde İngilizlere
hizmet edecek memur tedarik etmek esastır.”
İşte
bu maddelere baktığımızda günümüzde bırakın eğitim sistemi yoluyla
uygulanmasını milletimizin her bir ferdine özellikle çocuklar ile gençlere
diziler, şarkılar ve sosyal medya gibi araçlarla empoze edilmeye çalışılıyor.
Milletimizin fertleri sömürgecilerin sistemli saldırılarına artık cephelerde
değil televizyonlar aracılığıyla bizzat evlerinde uğruyor. Bununla birlikte çocuklarımız
ve gençlerimiz bu saldırılara ellerindeki telefondan doğru da uğruyor. Bu şekilde yetişen çocuklar
anarşinin, bölücülüğün, ahlaksızlığın, vatan ve millet tahripçiliğinin, din ve
iman düşmanlığının öncülüğünü ve tahrikçiliğini vazife edinmezler mi?
Bu
yüzden eğitimde kendi özümüze dönmeli ve milliyetçi eğitim ile çocuklarımızı,
gençlerimizi eğitmeliyiz. Çünkü milliyetçi eğitim Arvasi’nin makalesinde neşrettiği
gibi; “Kendi ülkesinde yabancı okullar
ve yabancılaştırıcı okullar barındırmayan eğitimdir. Kendi milletine ve
insanını yabancılaştırmadan çağdaş, sosyal, kültürel, ekonomik, teknolojik
savaşa hazırlayan eğitimdir.”