Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2023 Pazar

TARİHÇİ – YAZAR KUBİLAY MUHAMMET ÖZDEMİR’İN AÇIKLAMALARI - FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DOĞUŞU

 


Devletimizin Kurumları Bir Daha Sevr Antlaşmasını Yaşamamak İçin Dizayn Edildi. Küresel Güçlerde Bu Süreçte Türkiye Üzerine Çok Büyük Kaos Planları Kurdu.

Türkler 1699 Karlofça Antlaşmasını imzaladıktan sonra iki yüz otuz sekiz yıl boyunca sürekli geriye çekiliş süreci başladı ve bu geri çekiliş Sakarya’da durduruldu. Zor geçen savaş yıllarından sonra Lozan Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin küllerinden inşa ettiğimiz yeni devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bütün dünyaya resmen tanıttık.

Fakat devletimizin kamu kurumları başta olmak üzere devlet yapılanmamız bir daha Sevr Antlaşmasını yaşamamak üzere dizayn edildi. Taarruz yerine savunma refleksleri geliştirildi. Atatürk’ün ölümünden sonra tek partili hayat ve II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle ülkemiz ekonomik olarak zor günler geçirdi. Bir yandan küresel güçlerin dünyayı yeniden dizayn etme projeleri bir yandan da hala gözlerini diktikleri Anadolu’yu parçalama hamleleri devam etti. Türkiye kendisini toparlamasın dış dünyaya açılmasın diye ülkemizde her daim kaos olayları plandı ve gerçekleştirildi. 1960’da Türk Milleti cumhuriyet döneminde ilk defa darbeyle tanıştı. Daha sonrasında öğrencilerin örgütlenmeye başlaması akabinde 12 Mart 1971 Muhtırası ve öğrenci olaylarının çatışmalara döndürülmesi ile sonrasında temelleri atılarak oluşturulan bölücü Kürtçü hareketler ve 1980 darbesinin yaşanmasıyla Türkiye’nin soluğu kesilmeye çalışıldı. Küresel Güçler, Türkiye üzerindeki kaos planlarını ortaya öyle bir koydular ki bir bütün olarak yok edemeyeceklerini anladıkları Türk Milletini bölüp parçalama siyasetiyle milletimizin arasına nifak tohumları serpiştirdiler. Önce Sağcı -  Solcu sonra Alevi – Sünni bu olayları takiben başı açık – başı kapalı denilerek insanlarımızın arasına tefrika sokuldu. Bunun sonucunda Hergün Gazetesine Göre 1977 – 1980 Yıllarında Sağ – Sol Çatışması başlıklı kitabımda da yazdığım gibi bölgesel suikastler gerçekleştirildi. Sivas, Kahramanmaraş, Çorum, Fatsa olayları birer bölgesel suikast amacını taşımaktadır. Amaç burada bölgede yaşayan halkı topyekun ayaklandırmak ve devlete isyan ettirmekti. Ayrıca bu olayları siyasi cinayetlerle tetiklediler. Başta Savcı Doğan Öz’ün öldürülmesi, Hamit Fendoğlu’na saldırı, Abdi İpekçi suikasti, İlhan Darendelioğlu, Ümit Yaşar Doğanay, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Gün Sazak, Nihat Erim ve Kemal Türkler’in öldürülmeleri sonucunda o dönemki Türkiye’de yaşanan düşük yoğunluklu savaş ortamını ülkenin bütününe yayarak bölünmesi ve parçalanması düzeyine getirmekti. Ayrıca o dönemde güçlendirilmeye çalışılan bölücü Kürtçü örgütlerle Türkiye’nin doğusunda bağımsız Sözde bir Kürdistan Devleti kurmak da bu bölünme planının bir parçasıydı.

 

FETÖ Terör Örgütü Bu Süreçte Sessiz Sedasız Ortaya Çıktı. Ancak Bu Takıyyeci Örgütü İlk Defa Bir Türk Milliyetçi Olan Şehit Tarihçi Necip Hablemitoğlu Fark Ederek Uyarılarda Bulundu.

Tüm süreçler yaşanırken sessiz sedasız bir oluşum daha ortaya çıktı ve bu oluşum yavaş yavaş devletin içine sızmaya başladı. Kimsede yaşanan bu süreçlerden dolayı sessiz sedasız takıyye yaparak kendini gizleyen bu sinsi örgütü fark edemedi. Birisi hariç, ilk defa açık açık FETÖ Terör Örgütünün tehlikeli bir yapılanma olduğunu söyleyen ve yine FETÖ tarafından şehit edildiği düşünülen vatansever bir Türk Milliyetçisi olan Tarihçi Necip Hablemitoğlu’ydu. O dönemde bu yapılanmayla ilgili çok uyarıları olmuştu.  

Tarihçi Necip Hablemitoğlu, FETÖ’nün karanlık yüzünü deşifre ettiği Köstebek adlı kitabının otuz yedinci baskısının ön sözünde ve arka kapağındaki tanıtım kısmında aynen şu ifadeler yer alıyor:

“Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akılcı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler. İşte bu yasadışı yapılanmanın, eğitimin yanı sıra, en az onun kadar önemli olan istihbarat alanına yönelmesinde, birtakım stratejik gerekçeler rol oynamaktadır.”1

Aynı kitabın arka kapak tanıtımındaki yazı ise aynen şöyledir:

(Fetöcüler için) Bunlara karşı olmak, onaylamamak artık yetmiyor… Her gerçek kamu görevlisinin mağdur olma pahasına, elini taşın altına koyması; devletimizin, tam bağımsızlığımızın geleceği açısından inisiyatif kullanırken canının yanmasını, bedel ödemesini göze alması gerekiyor. Çoğunluk seyrettikçe, mücadele etmek yerine mücadele eder gibi yaptıkça, Fethullah Gülen’den daha cesur ve namuslu olmadıkça, bilelim ki daha çok Uğur Mumcular, Ahmet Taner Kışlalılar aramızdan yitip gidecekler”2

Hablemitoğlu, FETÖ’nün o dönemde eğitim ve İstihbarat yapılanmalarına dikkat çekerek gelecekteki tehlikeyi ön görmüştü. Nitekim bu terörist yapılanma 15 Temmuz 2016 gecesi kalkışma ve ülkeyi işgale hazırlama girişimi yapmaya çalışarak ortaya çıktı. Ancak devletimizin yerli ve milli personeli ile Türk Milleti’nin sokaklara dökülmesiyle bu girişim sabaha karşı bastırıldı ve hainler gerekli cezalara çarptırıldı.

YAZININ DEVAMI YARIN

1 Necip Hablemitoğlu, Köstebek, Pozitif Yayınevi, Bas:37, İstanbul 2022.

2 a.g.e.

 


18 Ağustos 2023 Cuma

DİSNEY+’İN ATATÜRK HAZIMSIZLIĞI


 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 100. Yılına özel olarak hazırlanmış ve altı bölümden oluşan ve tüm dünyada gösterime girecek olan Atatürk dizisi Amerikan Ulusal Ermeni Komitesi / The Armenian National Committee of America’nın (ANCA) baskıları sonucunda dizinin yayınlanmasından vazgeçildi. Amerika’daki Ermeni lobisinin devreye girip Atatürk dizisinin Disney+’in küresel kataloğuna koydurmamak için baskı yapması sonuç verdi ve Atatürk dizisi dünya platformunda yer almaması kararlaştırıldı. Gelen tepkiler üzerine dizinin sadece Türkiye’deki bir kanal ve Türkiye’deki sinemalarda yer alacağı Disney+ yöneticileri tarafından açıklandı.

Başta Türk Milleti olarak birçok siyasi parti bu olayı protesto etti. Ancak ödül törenlerinde her konuda sözü olanlar kendi ülkesinin yaşadığı felaketlerde devletini kötüleyenler yeri geldiğinde depremzedelere dahi dil uzatanlar, LGBT sapkınlarının sözde haklarının savunuculuğunu yapanlar veya Türk Silahlı Kuvvetleri, terör örgütlerine operasyon yaptığında TSK’ya kimyasal silah kullandı iftirası atanları savunan sözde Atatürkçüler ve sözde ülkesini düşünen vatanseverler, Disney+’e tepki gösteremediler. Bazı milli hassasiyeti olan sanatçılarımızı ayrı tutarak bu sözde Atatürkçüler, Disney+ üyeliklerini dahi iptal edemediler veya anlaşmalarını bozamadılar. Kanaatimce gönüllerindeki Atatürk sevgisine para ağır basmış olmalı ki Disney+’ye tek bir kelime dahi söyleyemediler.   

Hani derler ya her şerde bir hayır vardır. Bu şerde milletimiz kimin ne olduğunu da görmüş oldu. Kimlerin sözde vatansever ve Atatürkçü olduğunu kimlerin gerçekten yerli, milli ve vatansever bir gerçek Atatürkçü olduğu da ortaya çıkmış oldu.

Bu olaydan ayrıca kendisine pay çıkarması gereken bir kesim daha var. Yıllardır Atatürk’ü mesnetsizce suçlayan, iftiralar atan, devlet ve millet için yaptığı icraatlar ile ilgili yalan yanlış konuşmalar yaparak Atatürk’ü suçlayan Siyasal İslamcılarda bu olaydan kendilerine bir pay çıkarmalılar ve Atatürk’ü sevmeyenlerin kim olduklarını görmelilerdir.

Atatürk’ü başta Yunanlılar, Ermeniler, İngilizler ve o dönemde Sözde Kürdistan isteyenler, Masonlar, Pontusçular kısacası Türk ve Türkiye karşıtı olan yapılanmalar sevmemektedir. Bu yüzden Atatürk’e kimlerin karşı olduğunu bilip ona göre eleştirmek gerekmektedir. Yine unutulmamalıdır ki FETÖ Terör Örgütü, siyasal İslam adı altında bu topraklardan Atatürk’ün ve Türklüğün adını silmeye çalışmıştır.

Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama sosyal medyayı aktif kullanan bir yazar olarak şunu fark ettim. 15 Temmuz darbe kalkışmasından 2 ay öncesinde sürekli Twitter’de “5816 sayılı kanun kaldırılsın, Atatürk, Laiklik” gibi hashtaglar açıldı. Maalesef o dönemde ve o dönemden önce muhafazakâr siyasetçiler başta olmak üzere muhafazakâr kesim gerek konuşmalarıyla gerek eylemleriyle gerek yazılarıyla bu hashtaglara olumsuz ve çok çirkin eleştirenler oldu.

Sonra günü geldi. Hainler harekete geçti ve 15 Temmuz darbe kalkışması gerçekleştirilmek istendi. Çok şükür ki milletimizin derin ferasetiyle bu kalkışma bastırıldı. Bu olayın sabahında Ak Parti Genel Merkezine koskocaman Atatürk’ün resmi asıldı. Ak Parti’nin sabahına yaptığı bu hareket bile bir şeyleri anlatmaya yetmiyor mu siyasal İslamcılar için?

Konuyu daha da açalım:

Düşman işgal etmek istediği toprakların önce milliyetçisine saldırır. Sonra o ülkeyi işgal etmeye kalkar. Bakınız Ergenekon ve Balyoz davalarında mesnetsiz FETÖ düzmeceleri sonucunda tutuklanan ve haksız yere hapis yatan milliyetçi subaylar örneğinde olduğu gibi bakınız Atatürk’ün manevi şahsiyetine saldırmak gibi ve yine bakınız MHP’ye o dönemde çekilmek istenen operasyonlar gibi… Bir ülkeyi işgal edeceklerin korktuğu bir kesim vardır. O korktukları kesim de o ülkenin milliyetçileridir. 

Bu yüzden ülkemizin kurucusuna ve fikirlerine sahip çıkalım. Yine milli kimliğimize ve kimliğimizi oluşturan, devletimizin temel felsefesi olan Türk Milliyetçiliğine de sahip çıkalım. Bu kavramları her ne pahasına olursa olsun. Sözde aydınlara sözde sanatçılara ve sözde vatanseverlere de bırakmayalım. Çünkü bu değerler onlara bırakılacak kadar kıymetsiz değildir. 

Ayrıca eril falan da olmayalım…


Diğer Yayınlar