29 Haziran 2023 Perşembe

KUTSAL KİTAPLARIN EŞCİNSELLİĞE BAKIŞI


 

Dünyada giderek yaygınlaşan ve hatta normalmiş gibi kabul görülen bununla birlikte yasal bir çerçeveye oturtulan LGBT dernekleri tarafından eşcinsellik Türkiye’de yaygınlaştırılmak ve toplum nezdinde kabul görülmesi için çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca bu çalışmalar yapılırken de insan hakları vurgusu yapılarak Avrupa’dan destek almak amaçlanmıştır. Bu konuyla ilgili Prof. Dr. Ergün Yıldırım bu konuyla ilgili şöyle söylemiştir:

Eşcinseller yaşam tarzlarını hırçın, dayatmacı, baskıcı bir dil kullanarak topluma sunuyorlar. İnsanlar eleştirilerini ortaya koymaktan bile çekiniyor. En normal eleştiri bile homofobik ve nefret suçu olarak damgalanıyor. Oysa demokratik toplumlarda eleştiri en doğal haktır. Eşcinsellik, toplumsal ve inanç olarak yüzyıllardır süregelen kadın, mahremiyet ve ahlak kültürümüzü ters yüz eden; bunları parçalayan, alaşağı eden tutum ve nitelikler taşıyor.” (Ergün Yıldırım, “Mahremiyetimize, Ahlakımıza Saldırıyorlar: LGBT terörüne son verilmeli”, https://www.milatgazetesi.com/haber/mahremiyetimize-ahlakimiza-saldiriyorlar-lgbt-terorune-son-verilmeli-5450/?fbclid=IwAR3dv4pk2NHodv_gXaiLFr3Kd2hM3awmLUIhTf7b62s8HlvUikr7qngX7UM, Erişim Tarihi: 13.03.2021)

 

Dünyada, eşcinsel evlilikleri yasal bir zemine oturtan 10 ülkeden 8’i Avrupa’dadır. Diğer 14 Avrupa ülkesinde ise medeni birliktelik adı altında farklı türdeki eşcinsel birlikteliklerde yasallaşmıştır. Bu nedenle LGBT toplulukları verilen haklar doğrultusunda diğer ülkelere nazaran Avrupa’dan özellikle de Avrupa Birliği’nden memnuniyetlerini belirtmişlerdir. (“Avrupa’da LGBT Hakları”, https://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa%27da_LGBT_haklar%C4%B1, Erişim Tarihi: 13.03.2021)

Ancak başta Avrupa olmak üzere diğer toplulukların dini inançlarına bakıldığında zina ve eşcinsellik yasaklanmıştır. Her ne kadar tahrif edilmiş olsa da günümüze ulaşan Tevrat, Zebur, İncil’de de zina ve eşcinsellik yasaklanmıştır.

Tevrat’ta Tanrı’nın insanları erkek ve dişi olarak yarattığını, erkek ve dişi olan bu iki farklı cinsin birbirinden türemesini yazmıştır. Bu anlatılan olayın metni aynen şöyledir:

1: 27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu.    İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.

1: 28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.”

Yine Tevrat’ta “Mısır’dan Çıkış” bölümünde zinanın yasak olduğu ifade edilmiştir.

20: 14 Zina etmeyeceksin.”

Ayrıca Tevrat’ta zina edenlerle ilgili verilen birçok ceza yasaları da vardır. Yine bununla birlikte Tevrat’ta “Yasak İlişkiler” bölümü olan Levililer ile ilgili kısımda erkek erkeğe yani eşcinsellik yasaklanmıştır. Tevrat’ta geçen ifade aynen şöyledir:

18: 22 Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençtir.”

Zina ve Eşcinselliğin yasak olmasının yanında bir de başka kimlerle ilişkiye girmenin yasak olduğunu detaylıca şu ifadelerde görülmüştür. Tevrat’ta geçen ifadeler şu şekildedir:

18: 6 “‘Hiçbiriniz cinsel ilişkide bulunmak için yakın akrabasına yaklaşmayacak. RAB  benim.

18: 7 Annenle cinsel ilişkide bulunarak babanın namusuna dokunmayacak-sın. O senin annendir. Onunla ilişki kurmayacaksın.

18: 8 Babanın karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Babanın namusudur o.

18: 9 Annenden ya da babandan olan, ister seninle aynı evde doğmuş olsun, ister olmasın üvey kız kardeşlerinden biriyle cinsel ilişki kurmayacaksın.

18: 10 Kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onların namusu senin namusundur.

18: 11 Babanın evlendiği kadından doğan kızla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babandan olmadır, senin kız kardeşin sayılır.

18: 12 Halanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babanın yakın akrabasıdır.

18: 13 Teyzenle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o annenin yakın akrabasıdır.

18: 14 Amcanın namusuna dokunmayacaksın. Karısına yaklaşmayacaksın, çünkü o senin yengendir.

18: 15 Gelininle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü oğlunun karısıdır. Onunla ilişki kurmayacaksın.

18: 16 Kardeşinin karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o kardeşinin namusudur.

18: 17 Bir kadının hem kendisiyle, hem kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kadının kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onlar kadının yakın akrabasıdır. Onlara yaklaşmak alçaklıktır.

18: 18 Karın yaşadığı sürece onun kız kardeşini kuma olarak almayacak ve onunla cinsel ilişki kurmayacaksın.

18: 19 “‘Âdet gördüğü için kirli sayılan bir kadınla cinsel ilişki kurmayacak-sın.

18: 20 Komşunun karısıyla cinsel ilişki kurarak kendini kirletmeyeceksin.

18: 21 İlah Molek’e ateşte kurban edilmek üzere çocuklarından hiçbirini vermeyeceksin. Tanrın’ın adına leke getirmeyeceksin. RAB benim.

18: 22 Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençtir.

18: 23 Bir hayvanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kendini kirletmiş olursun. Kadınlar cinsel ilişki kurmak amacıyla bir hayvana yaklaşmayacak. Sapıklıktır bu.

18: 24 “Bu davranışların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin. Çünkü önünüzden kovacağım uluslar böyle kirlendiler.”

Bir başka tahrif edilmiş olsa da günümüze ulaşan Zebur’un 50. Bölümü olan “Mezmur”da da zina konusu şöyle ifade edilmiştir:

50: 16 Ama Tanrı kötüye şöyle diyor:

           Kurallarımı ezbere okumaya

          Ya da antlaşmamı ağzına almaya ne hakkın var?

50: 17 Çünkü yola getirilmekten nefret ediyor,

         Sözlerimi arkana atıyorsun.

50: 18 Hırsız görünce onunla dost oluyor,

          Zina edenlere ortak oluyorsun.

50: 19 Ağzını kötülük için kullanıyor,

          Dilini yalana koşuyorsun.

50: 20 Oturup kardeşine karşı konuşur,

          Annenin oğluna kara çalarsın.

50: 21 Sen bunları yaptın, ben sustum,

          Beni kendin gibi sandın.

         Seni azarlıyorum,

         Suçlarını gözünün önüne seriyorum.

50: 22 “Dikkate alın bunu, ey Tanrı’yı unutan sizler!

           Yoksa parçalarım sizi, kurtaran olmaz.

50: 23 Kim şükran kurbanı sunarsa beni yüceltir;

          Yolunu düzeltene kurtarışımı göstereceğim.”

Zebur’un 50:18’deki kısımdan anlaşıldığı üzere zina hoş karşılanmamıştır.

Bir başka tahrif olunmuş kitap olan İncil ise eşcinselliği utanç verici ve sapıklık olarak nitelendirmiştir. İncil’de bu açıklama “Pavlus’tan Romalılar’a Mektup” bölümünde şu şekilde ifade edilmiştir.

Rom. 1:25 Tanrı’yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan’ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Tanrı sonsuza dek övülmeye layıktır. Amin.

Rom: 1-26 İşte böylece Tanrı onları utanç verici tutkulara teslim etti. Kadınları bile doğal ilişki yerine doğal olmayanı yeğlediler.

Rom. 1:27 Aynı şekilde erkekler de kadınla doğal ilişkilerini bırakıp birbirleri için şehvetle yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar.

Rom. 1:28 Tanrı’yı tanımakta yarar görmedikleri için Tanrı onları yararsız düşüncelere, yakışıksız davranışlara teslim etti.”

İncil’de “Pavlus’tan Korintliler’e Birinci Mektup” kısmının altıncı bölümündeki davalar kısmında eşcinsellikle ilgili bir başka ifade ise aynen şöyledir:

“1.Ko.6:9-10 Günahkarların, Tanrı egemenliğini miras almayacağını bilmiyor musunuz? Aldanmayın! Ne fuhuş yapanlar Tanrı’nın egemenliğini miras alacaktır, ne puta tapanlar ne zina edenler ne oğlanlar ne oğlancılar ne hırsızlar ne açgözlüler ne ayyaşlar ne sövücüler ne de soyguncular.”

Tevrat, Zebur ve İncil’deki bu ifadelerden anlaşıldığı üzere zinanın ve eşcinselliğin yasaklanmasına rağmen Avrupa’nın bu ahlaki çöküntüyü yasal zemine oturtması çok şaşırtıcıdır. Tevrat, Zebur ve İncil’de başlangıçta erkek ve dişinin birbirleri için yaratıldığını ve bu ilişkinin doğal olduğunu çünkü insanların üremesi gerektiğini bildirilmiştir. Aynı zamanda bu kitaplarda zinanın ve eşcinselliğin yasaklandığı bununla birlikte bu tür ahlaksızlıkları yapanların Tanrı tarafından cezalandırılacağı açıkça ifade edilmiştir.

En son hak din olan İslam’ın rehberi Kur’an’da da canlı varlıkların soylarının devamı için üremesi gerektiğine ve bu da ancak erkek ve dişi olmak üzere iki farklı cinsin ortak faaliyetlerine bağlı olduğu bu yüzden canlı varlıkların erkek ve kadın olarak çiftler halinde yaratılmış olduğu bildirilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in Ra’d Sûresi 3. Ayetinde:

“O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır.* O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır.”**

(*Diyanet İşleri Başkanlığının açıklamasına göre; Botanik biliminin açık bir şekilde ortaya koyduğu üzere bitkilerde üreme, erkek ve dişi organlar vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Bu erkek ve dişi organlar bazen aynı çiçekte, bazen ayrı çiçeklerde, bazen de hurmada olduğu gibi ayrı ağaçlardaki çiçeklerde olabilmektedir. Kur’anı Kerim Meâli, “Ra’d Sûresi 3. Ayet”, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Bas:19, Ankara 2010, s.248

**Kur’an-ı Kerim, “Ra’d Sûresi 3. Ayet”; Yine Ta-ha Sûresi 53. Ayet’te Yasin Sûresi 36. Ayette ve Zâriyât Sûresi 49. Ayette insanların ve bitkilerin dişi ve erkek olmak üzere iki ayrı cinste bir çift olarak yaratıldığı bildirilmiştir.)

 

Kur’an-ı Kerim Şûra Sûresi’nin 11. Ayetinde:

“O gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden (kendi türünüzden) eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

Hucurât Sûresi’nin 13. Ayetinde ise:

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”***

(*** Kur’an-ı Kerim, “Hucurât Sûresi 13. Ayet; Fatır Sûresi 11. Ayet ve Necm Sûresi 45. Ayette de aynı şekilde cinsiyet farklılığının hayatın devamlılığı, sürekliliği ve düzeni için zaruriyetini ifade etmişlerdir.)

 

Ayrıca canlıların dişi ve erkek olarak yaratılmasının yanında bu ilişkilerin sağlıklı bir biçimde yürümesi için Kur’an-ı Kerim zina ile ilgili uyarılarda bulunmuştur. İsrâ Sûresi 32. Ayette:

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”

Tüm bunlarla beraber normal cinsi tabiata aykırı düşen yollardan cinsi tatmin sağlanması İslam’da hiç tasvip edilmemiştir. (İlmihal İslam ve Toplum, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.2, Ankara 2010, s.125)

Bu sebeple Kur’an-ı Kerim eşcinselliğe karşı çıkmış bu davranışları yapan Lût Kavmini çok sert bir dille tenkit ve reddetmiştir.

Eşcinsellikle ilgili Kur’an-ı Kerim’de Arâf Sûresi’nin 81. Ayetinde:

“Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz”

Hûd Sûresi 78. Ayette:

“Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: ‘Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir.**** Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?”

(***** Bir peygamber, gönderildiği kavmin manevi babası sayılır. Bu itibarla gönderildiği toplumun kadınları o peygamberin manevi kızları mesabesindedir. Burada Lût Peygamber, kavmini içine düştükleri cinsel sapıklığı (erkeğin erkekle cinsel ilişkisi) terk edip meşru ve doğal ilişkiye dönmeleri ve kadınlarla nikâhlanmaları konusunda uyarmaktadır.)

 

Yine Hûd Suresi’nin 82,83. Ayetinde eşcinsellerin başına gelen azaptan bahsedilerek şöyle denilmiştir:

“(Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.”

Lût Peygamberin kavmini eşcinsellik konusunda uyardığı Şu’arâ Sûresi’nin 165-174. Ayetlerinde şöyle görülmüştür:

“165,166. Ayette; ‘Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.’

167. Ayette; Dediler ki: ‘Ey Lût! (işimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!’

168. Ayette; Lût, şöyle dedi: ‘Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.’

169. Ayette; ‘Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işlerden kurtar.’

170,171. Ayette; Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.

172. Ayette; Sonra diğerlerini helâk ettik.

173. Ayette; Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi.

174. Ayette; Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.”

İslam’ın kutlu peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s)’de erkeğin kendi eşine tenasül organından değil de arka uzvundan yaklaşmasını “küçük livata” olarak adlandırmış ve kesin olarak yasaklamıştır. (Ebu Davud, “Nikah”, 45; Tirmizi, “Taharet”, 102; İbn Mace, “Nikah”,29; Aktaran: İlmihal İslam ve Toplum,      Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.2, Ankara 2010, s.125)

 

Öte yandan, hayvanla cinsi temas kurulması da iğrenç görülmüş, bu hareket ağır bir suç ve günah sayılmıştır.* El ile cinsi tatmin sağlanması da yine hoş görülmeyen bir davranıştır. Bu anlatılanlara ilave olarak Hz. Peygamber kadına benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lânet etmiş** ve bu tipler için bazı yaptırımları yürürlüğe koymuştur.*** Ayrıca, erkekler için yasakladığı cins ve renkteki giyecekleri erkek çocuklar üzerinde görünce hoşnutsuzluk gösterip müdahale etmiştir.**** (*Ebu Davud, “Hudûd”, 30; Tirmizi, “Hudûd”, 23; Aktaran: İlmihal İslam ve Toplum, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.2, Ankara 2010, s.125; **Buhari, “Libas”, 61-62; Ebû Davud, “Libas”, 30; ***Buhari, “Libas”, 61; Müslim, “Selam”, 62; ****Müsned, IV, 171; 23,24,25. Dipnotları aktaran; İlmihal İslam ve Toplum, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.2, Ankara 2010, s.125)

 

Sonuç itibariyle tahrif edilmiş kitaplardan Tevrat, Zebur ve İncil başta olmak üzere son hak din İslamiyet’in kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de eşcinsellik kesinlikle yasaklanmış, çirkinlik ve sapıklık olarak belirtilmiştir. Bu tür davranışlarda bulunanların başlarına azap edici cezalar verileceği ifade edilmiştir. Bu sebeple Avrupa’da ahlakın çökmesi ve bu durumun normalmiş gibi yasalaşmasıyla başlayan bu sürecin Türkiye’ye sirayet ettirilmeye çalışılması önlenmeli ve gençlerimizin bu eşcinsellik (LGBT) gibi sapkınlıklara kurban verilmemesi için bir takım önlemler alınmalıdır.

 

 

22 Haziran 2023 Perşembe

TÜRKLERİN IMF’Sİ TÜRK YATIRIM FONU



 Türk Devletler Topluluğu olarak yola çıkan Türk Dünyası 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Zirvesi’nde radikal bir karar vererek adını Türk Devletler Teşkilatı olarak belirledi. Bu teşkilat üyeleri arasında yapılan işbirlikleri neticesinde Türklerin Kızılelma’sı olan Turan Birliği hedefine her geçen gün daha da yaklaşıldı. Turan Birliği; dilde, kültürde, edebiyatta ve diğer alanlarda Türk Dünyası’nın tek çatı altında toplanması ülküsüdür. 

Kurulduğu ilk günden bugüne kadar Türk Devletler Teşkilatı üyelerinin iş birliği alanlarına bakacak olursak bu ülkünün hayata geçirilme adımlarının atıldığını görürüz. Bu adımlara göre şuana kadar ki hedeflenen ve yapılan işbirliği alanları şunlar olmuştur: 

“Siyasi İşbirliği, Ekonomik İşbirliği, Gümrük İşbirliği, Ulaştırma İşbirliği, Turizm İşbirliği, Eğitim İşbirliği, Enformasyon ve Medya İşbirliği, Gençlik ve Spor İşbirliği, Diaspora İşbirliği, Bilişim ve İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği, Enerji İşbirliği, Sağlık İşbirliği, Göç Alanında İşbirliği, Tarım İşbirliği, Yargı Alanında İşbirliği, İnsani Konular ve Kalkınma Alanında İşbirliği, İnsan Kaynakları Alanında İşbirliği, Müslüman Dini Kurumlar Arasında İşbirliği, Uluslararası Kuruluşlarla İşbirliği”dir. 

Bu işbirliği başlıklarının kimisi gerçekleşmiş kimisi de gerçekleşmeyi beklemektedir. Bu konularla alakalı çalışmalar devam etmektedir. İşte bu yapılan çalışmalardan birisi olan Ekonomi alanındaki işbirliği olan “Türk Yatırım Fonu (TYF)” resmen kuruldu. Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan ve Kırgızistan’ın üyesi olduğu kuruluşun merkezi de İstanbul oldu. Böylece Türk Dünyasının da IMF veya Dünya Bankası gibi Uluslararası Para Fonu olmuş oldu. Bu da Türk Dünyasının ekonomik olarak bütünleşmesinin hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca Türk Dünyası ve fona katılacak olan devletlerin IMF’den uzak duracağı anlamına da gelmektedir. Çünkü IMF borç verdiği ülkelerin zamanla iç siyasetine de müdahil oluyordu. Şimdi IMF’ye alternatif olarak ortaya çıkan Türk Yatırım Fonu’na katılanlar uygun koşullarda birbirlerinden borç alıp vermekle birlikte ülkelerinin iç siyasetinin de güvenliğini sağlamış olacaktır.

En önemlisi ise kendi bölgesel haklarını savunan başta Türkiye olmak üzere hiçbir Türk Devletine döviz üzerinden yıldırma operasyonları yapılamayacaktır. Ayrıca yabancı tarihçilerin Orta Asya, Türk Tarihçilerinin Türkistan dediği bölge 21. Yüzyılın ilk çeyreğine kalkınarak girmiş olacaktır. Böylece ekonomik, siyasi ve askeri güç dengesi Avrupa’dan Türkistan coğrafyasına kayacaktır. Bu da Türk Devletler Teşkilatı’nın dünya siyasetinde daha etkin ve söz sahibi olmasına olanak sağlayacaktır. Bu fon aynı zamanda Orta Asya (Türkistan)’da gücü artan Rusya ve Çin’e karşı Türk Devletlerinin şirketlerinin gücünü daha da attıracaktır. Yine Türk Dünyasının oluşturduğu bu yapı ileride Türk Devletlerinin ortak bir banka kurmasının zeminini de hazırlamıştır.

Kanaatimce tüm bunlarla beraber Türkiye öncülüğünde Orta Asya (Türkistan)’daki Türk Devletleri Afrika Kıtasında da birlikte ekonomik işbirliği yaparak ticaret ağını geliştirecektir. Böylelikle hem Afrika Kıtasının kalkınmasını hem de 21. yüzyılda halen kıtadaki emperyalist karanlığın son bulması sağlanacaktır. 2008’de Türkiye’nin, Afrika tarafından stratejik ortak kabul edilmesiyle bölge ülkeleriyle siyasi ilişkiler, ticaret, yatırımlar, kültürel projeler, güvenlik ve askeri işbirliği ile kalkınma projeleri gibi birçok alanda hızlı ilerlemeler sağlanarak 2013’de Afrika Ortaklık Politikasına geçilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrika ile işbirliği tecrübeleri vardır. Türkiye bu tecrübelerini de Türk Dünyası ile paylaşacak ve sömürünün olmadığı, ekonomik operasyonların yapılamadığı güçlü bir ekonomik zincir kurulmuş olacaktır.     


14 Haziran 2023 Çarşamba

AVRUPA GÜVENLİ DEĞİL! GİTMEYİN!

 

Yaz tatilinin yaklaşmasıyla yurt dışı tatil planları yapan vatandaşlarımız var. Kendi devletinin ekonomisinden, hukukundan ve siyasetinden dert yananlarımızda mutlaka Avrupa’yı bir gezelim görelim ve oranın nasıl yaşanabilir! Bir yer olduğunu görelim diyenler de vardır

Onun için Medeni! Adaletli! Ekonomisi güçlü! Avrupa’yı görmeye gitmek istiyorlar. Peki gerçekten Avrupa bu hayal edilen gibi mi? Medeni ve adaletli Avrupa’nın! Afrika’yı nasıl sömürdüğünü oradaki insanlara nasıl eziyetler ve soykırımlar yaptığı, Amerika kıtası keşfedildiğinde İnka ve Aztek Medeniyetlerinin, Medeni Avrupa! Tarafından nasıl soykırıma uğradığının tarihini uzun uzun yazıp sizleri yormak istemiyorum.

Ben daha yakın tarihlerden bahsetmek istiyorum. Mesela adaletli Avrupa’nın bir ülkesi olan Fransa’da, “Fransa Senatosu tarafından vatandaşlarının izlenmesini sağlayacak maddeyi kabul etti. Bu maddeye göre telefonlardaki kamera ve mikrofonların uzaktan aktive edilip vatandaşlarının izlenmesini sağlanacak. Yeni yasaya göre soruşturma dosyalarında vatandaşların telefon, bilgisayar gibi elektronik aletleri uzaktan ve bilgisi dışında izlenebilecek. Avukat, gazeteci ve doktorların telefonlarının da dahil edildiği yasaya göre, konuşma ve yazışmalar kopyalanabilecek; avukat ve müşteri arasındaki görüşmeler de kaydedilebilecek. Ayrıca Fransız polisi, Whatsapp, Facebook, Gmail gibi hesaplara erişim için bu kuruluşlarla doğrudan işbirliği içinde olacak. (Fransa Senatosu Vatandaşın İzlenmesini Sağlayacak Maddeyi Kabul Etti, Yenişafak, https://www.yenisafak.com/dunya/fransa-senatosu-vatandasin-izlenmesini-saglayacak-maddeyi-kabul-etti-4537270, Erişim Tarihi: 10.06.2023)   

Ayrıca Fransa’da emeklilik yaşını iki yıl uzatılmasıyla 16 Mart tarihinde kitlesel protestolar başlamış ve bu gösterilerde polis, protestoculara sert müdahale etmiş ve ülkenin birçok yerinde şiddet olayları yaşandı. Bu protestolarda 1000 kişi gözaltına alındı. İşte o çok güvenli ve hiç olay çıkmayan Avrupa ülkesindeki manzara böyledir. Güvenlikten bahsetmişken şunu da ifade etmem gerekir ki Fransa’da bir mülteci tarafından bıçakla parktaki çocuklara saldırıldı ve sekizi çocuk dokuz kişi yaralandı.

Yine adaletli! Avrupa’nın bir ülkesi olan İspanya’da adliye memurları maaş zammı talebiyle grev yapmaya başladı ve bir milyona yakın dava ertelendi.

Bununla birlikte Belçika’nın başkenti Brüksel’de göçmenlerle ilgili protestolar yapıldı ve mültecilerin anlaşılan geri dönmeyeceğini yasal statülerinin olmadan ülkelerinde yaşadığını o halde statülerinin yasallaşması gerektiği ifade edildi.

Yine biraz daha geriye gidersek Avrupa’nın ne kadar adaletli! Ve Medeni! Olduğunu UNICEF Genel Direktörü Henrietta Fore’nin 2019’daki şu konuşmasından anlayabiliriz. Aynen şu cümleleri kullanıyor:

“Dünyanın dört bir yanındaki çocuk ve gençler geçtiğimiz aylarda sokaklara dökülerek haklarını talep etti. Gençler iklim krizi konusunda harekete geçilmesini, yolsuzluklara ve eşitsizliklere son verilmesini daha iyi bir eğitim ve daha fazla istihdam imkânlarının herkes için daha adil bir dünya istiyor. Bu eylemlerin çoğunda genç protestocular gözaltına alındı, yaralandı, hatta bazı olaylarda yaşamını yitirenler oldu. Okullar kapandı, kamu hizmetleri kesintiye uğradı” dedi. (Henrietta Fore, https://www.unicef.org/turkiye/bas%C4%B1n-b%C3%BCltenleri/d%C3%BCnyan%C4%B1n-d%C3%B6rt-bir-yan%C4%B1ndaki-protesto-dalgalar%C4%B1-%C3%A7ocuklar%C4%B1n-ve-gen%C3%A7lerin-seslerine, Erişim Tarihi: 10.06.2023)

Adaletli! Protestolara karşı sabırlı olan! Avrupalı ülkelerinin manzarası işte bu şekildedir. Bir de ekonomisi çok iyi! Olan Avrupa’nın durumuna bakalım.

Koronavirüs salgını ve Rusya – Ukrayna savaşı sonrasında enerji ve gıda fiyatlarının artmasının körüklediği enflasyon, çalışanların alım gücünü olumsuz etkiledi. Bu sebeple Avrupa ülkelerinde hayat pahalılığından kaynaklanan protestolar yapılıyor.

Protestoların ortaya çıktığı ülkeler; Belçika, Fransa, Almanya, İngiltere, Yunanistan, İspanya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde protestolar ve sokak çatışmaları devam etmektedir. Bu ülkeler yüksek enflasyon, yüksek gıda enflasyonu, benzin fiyatlarındaki artış, yüksek faturaları ödemek ve yüksek ev kirası fiyatları ile uğraşmaktadır. (Avrupa Başkentlerinde İşçiler Hayat Pahalılığını Protesto Ediyor, https://www.ensonhaber.com/ekonomi/avrupa-baskentlerinde-isciler-hayat-pahaliligini-protesto-ediyor, Erişim Tarihi: 10.06.2023)

Ancak tüm bunlara rağmen Ekonomisi çok iyi olan Avrupa! Rusya - Ukrayna Savaşı nedeniyle Avrupa’ya tahıl ulaşamadığı için Türkiye’nin Tahıl Koridoru konusunda arabulucu olup bu koridorun açılmasında yardımcı olmasını istedi. Yine çok güvenli olan Avrupa! Kosova ve Sırbistan arasında savaş endişesine karşı Türkiye’den Türk askerinin barış gücü olarak gönderilmesini talep etti.

Ülkemizde maalesef Avrupa’da hiçbir sorun yokmuş gibi konuşup kendi ülkesinden şikayet edenler topluluğu oluşmuştur. Zannımca bu topluluk dünya basınını ve gündemini takip etmemektedir. Olayları sadece Türkiye’nin 81 vilayetinden sınırlı olarak görmekte ve yaşamaktadırlar. Halbuki bu topluluk kendilerini ülkemizin aydın ve entelektüel kişilikleri olarak görmüyorlar mıydı? Yoksa entelektüelliği Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi: “Hakkari’de bale gösterisi yapmak, arada bir konsere gitmek, modanın ara sokaklarında köpek gezdirmek” olarak mı düşünüyorlar?

Entelektüel olmak demek kendi kültüründen kendi gelenek ve göreneklerinden kopmak, halkından tiksinmek ve arada bir halkçılık edebiyatı yapmak değildir. Aksine kendi kültürüyle bütünleşen ve içinde milli duyguları olan kişi entelektüeldir.

Bu nedenle önceliğiniz Avrupa yerine kendi ülkenizin güzel toprakları olsun. Burada tatil yapacak yerde çok huzur bulacak yer de çok. Son olarak önce kendi kültürünüz ile bütünleşin sonra bütünleştiğiniz kültürünüzü Avrupa’ya tanıtın işte o zaman gerçekten entelektüel olabilirsiniz.


8 Haziran 2023 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI TÖRENİ VE DEVLET BAHÇELİ’NİN DAKİKALARCA ALKIŞLANMASI


 

28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri tamamlandıktan sonra 3 Haziran Cumartesi günü göreve başlama töreni yapıldı. İlk olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’de yemin etti. Ancak mecliste muhalefet uyulması gereken kaidelere her zamanki gibi uymadı. Cumhurbaşkanının ayakta karşılanması ve yemin ederken de ayakta olunması gerekliydi. Ancak başta Sn. Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP ve HDP’liler ayağa kalkmadılar. Bu Cumhurbaşkanına yapılan saygısızlıktan ziyade millet iradesine yapılan saygısızlıktır. Zaten muhalefet bu kafayla gittiği için iktidar olamamaktadır. Çünkü kendilerinden başka herkesi cahil olarak gören, her görüşe saygılıyız deyip sonra kendi görüşlerini kabul ettiremeyince insanları aşağılayan, insanlara koyun, sürü, çoban benzetmeleri yapan, canı yanan depremzedelere dahi hakaretlerde bulunan saygısız bir güruhtan ne beklenebilirdi ki?

Yemin törenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anıtkabir’e giderek ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ziyarette bulundu ve Anıtkabir özel defterini imzaladı. Mesajları netti. Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek.

Sonrasında devlet ve hükümet başkanları ve uluslararası teşkilatların başkanlarının katılımıyla düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Göreve Başlama töreni için Külliyeye geçti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan burada 2200 yıllık Türk devlet geleneğini konuşturarak görkemli bir tören düzenledi. Gerek Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızı temsil eden Türk devletlerinin askerlerinin karşılamada yer alması, gerek atlı muhafız birliğinin karşılaması görkemin nişanesi olmuştur. Bunun yanı sıra törene üst düzey katılım gerçekleşmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göreve başlama törenine 21 devlet başkanı ve 13 başbakanın yanı sıra çok sayıda bakan ile aralarında Türk Devletleri Teşkilatı, NATO ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın da olduğu uluslararası kuruluş temsilcileri de katıldı. Törende en ilgi çeken olay ise kardeş Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın el sıkıştığı zaman salondan yükselen coşku ve alkış sesleri biranda yükseldi.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık yüzünü daha aydınlık bir şekilde Türkistan coğrafyasına çevirdi ve Turan Birliği hayallerini gerçekleştirmede çok büyük adımlar attı. Zengezur Koridorunun açılmasıyla bu birlik daha da kuvvetlenecektir.

Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim süreci boyunca samimiyetle birlikte yola çıktığı Cumhur İttifakına ve liderlerine tek tek teşekkür etti. Ayrıca Cumhur İttifakı’ndan teşekkür ettiği birisi vardı ki işte o kişiyi salondaki tüm 21 devlet başkanı ve 13 başbakanın yanı sıra çok sayıda bakan ile aralarında Türk Devletleri Teşkilatı, NATO ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın da olduğu uluslararası kuruluş temsilcilerinin hepsi coşkulu ve en yüksek şekilde dakikalarca alkışlattı.

İşte o isim Milliyetçi Hareket Partisi’nin Lideri Sn. Devlet Bahçeli idi. Sn. Devlet Bahçeli önceki yazılarımda da belirttiğim gibi hain 15 Temmuz işgal girişiminden sonra pazarlıksız ve menfaat gözetmeksizin vatanın birliği ve beraberliği için her şeyi bir kenara bırakacak koşulsuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemiştir. Türkiye ne zaman çıkmaz bir yola girse o hep kilit rol oynamış ve düğümleri çözmüştür. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kader birliği yaparak Türkiye üzerinde plan yapanlara fırsat vermemiştir. Bunu da bütün Türkiye görmüş ve MHP ile onun liderine sandıkta gerekli vefayı göstermiştir.

Bu yüzden Sn. Cumhurbaşkanının kader birliği yaptığı yol arkadaşını dakikalarca dünya devlet başkanlarına alkışlatması güzel ve duygusal bir jest olmuş ayrıca vatanına gönül veren milletimizi de duygulandırmıştır.

 


Diğer Yayınlar