13 Ekim 2022 Perşembe

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ


 

Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarıydı. Koskoca imparatorluğun dağılışı sancılı bir şekilde devam etmekteydi. Osmanlı yöneticileri ve fikir adamları İmparatorluğun dağılmaması için ıslahatlar yapıp, meşrutiyeti ilan edip, fikir akımları ortaya atmışlardı. Ancak tüm bu yapılanlar bir türlü çözülmeyi durduramamış aksine daha da hızlandırmıştı. İşte böyle bir ortamda Türkler, “Türk’ün Türk’ten Başka Dostu” yoktur diyerek Ziya Gökalp’in ortaya attığı Türkçülük fikir akımını benimsemişlerdir. Çünkü Osmanlıcılık fikriyatı balkanlarda ilk Sırpların isyan etmesi ve ilk olarak da Yunanlıların bağımsızlığını ilan etmesiyle çökmüştü. Bu fikriyatın çökmesinden sonra bu seferde İslamcılık fikir akımı ortaya atıldı. Ancak bazı Arap liderleri, İngilizler ile anlaşarak Osmanlı’ya ihanet etti. Böylece Türkler mecburen Türkçülük ve Türk milliyetçiliği yapmak zorunda kaldı. Bu fikriyat tamamen Türk milletinin kendisini ve son kalesini korumak amaçlı ortaya çıkmış ve benimsenmiş bir fikir akımıydı. Hatta başta Mustafa Kemal ve cumhuriyeti kuran kurucu kadro Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini benimseyerek bu düşünceyi sistemleştiren Ziya Gökalp’ten de etkilenmişlerdir. Bunu Mustafa Kemal’in şu sözlerinden anlayabiliyoruz: “Benim biyolojik babam Ali Rıza Efendidir. Ancak fikir babam Ziya Gökalp’tir” demiştir.

Türkçülük ve Türk milliyetçiliği belki Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü durduramamıştır. Ancak milli mücadelenin kazanılmasını ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulup devlet politikalarının oluşmasını sağlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’ni, Türk milliyetçileri kurmuştur. Başkaları değil. Türk milliyetçiliği felsefesi üzerine bu devlet inşa edilmiştir. Dünyada Türk’ün dışındaki her milliyetçilik bir başka kavme husumete dayalıdır. Fakat dünyada sadece Türk milliyetçiliği hiçbir kavme husumete dayalı olmaksızın ortaya çıkmıştır. Kendi devletini ve milletini koruma refleksi ile vücut bulmuştur. Diğer milliyetçilikler ırkçılık üzerine yükselmişken Türk milliyetçiliği birleştiricilik üzerine yükselme göstermiştir.

Ancak Türk milliyetçiliğinin önemini sadece bunlarla sınırlı tutamayız. Çünkü 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edildiğinde meclis basılmış ve Türk milliyetçiliğine gönül vermiş milletvekilleri tutuklanmıştır. Ayrıca Türk ocakları basılmış, burada bulunamayan milliyetçiler evlerinden alınıp tutuklanmış ve Malta adasına sürülmüşlerdir. Farkındaysanız Sosyalist, Liberal veya İslamcılar değil, Türk milliyetçileri hedefe konulmuştur. Çünkü emperyalizmin korktuğu tek şey milliyetçiliktir.

Ülkesini, vatanını, milletini, değerlerini şahsi değerlerinden üstün tutan kişilere milliyetçi denir. Milli ruhun gelişmesi için milliyetçiliğin benimsenmesi gerekir. Fakat milliyetçilik yapan insanlara hep ırkçı diye yafta vurulup, milliyetçiliği İslam karşıtlığı gibi gösterip günah diye fetva veren din adamlarının kökenlerine baktığımızda hep “Gayri Türk” çıkmışlardır. Türk milliyetçiliği ırkçılık değildir. Hz. Muhammed efendimiz kavmiyetçilik yapmayın demiştir. Ancak kavminizi sevmeyin dememiştir. Ayrıca “Kişi kavmini sevmekle kınanamaz” diye hadisi şerifi vardır.

Türkçülük ve Türk milliyetçiliği, Türkçülüğü sistemleştiren ve kurtuluşun Türkçülükte olduğunu savunan Diyarbakır doğumlu Ziya Gökalp’i rahatsız etmemiştir. Yine Arnavut olan ve İstiklal marşımızı yazan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşında “Kahraman Irkıma Bir Gül” derken buradaki kahraman ırk olarak Türkleri göstererek kendisinin bu millete ait olduğunu hissederek rahatsızlık duymamışsa bugün kimsenin “Türk”, “Türkçülük” ve “Türk Milliyetçiliğinden” rahatsız olmasına gerek yoktur.    

Her türlü provokasyon ve saldırılara rağmen bu topraklarda tutunmamızı sağlayacak, milli ve manevi değerlerimizi koruma altına alacak ve zor zamanlarımızda kurtuluşumuzun rehberi olacak fikriyat Türk Milliyetçiliğidir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar