27 Nisan 2023 Perşembe

İSLAMOFOBİ = İSLAM DÜŞMANLIĞI / SONRA BAŞKASI



 

Geçen hafta Çarşamba gününki köşe yazımda yine İslam düşmanlığından bahsetmiş ve iğneyi önce kendimize batırmamız gerektiğini ifade etmiştim. Bu hafta ise İslam’a düşmanlık yapan içimizdekilerdeki bazı kesimlerden değil, dışarıdaki kesimlerden bahsedeceğim.

Türklerin İslamiyet’e geçiş sürecine baktığımızda, İdil Bulgarlarının İslam’ı kabul eden ilk Türk topluluğu ve Karahanlılar’ın ise İslam’ı kabul eden ilk Müslüman Türk Devleti olduğunu tarihi belgelerden görüyoruz. Selçuk Bey’in Cend de aldığı radikal bir kararla İslam’ı kabul etmiş ve Türkler kitleler halinde Müslüman olmaya başlamışlardı. Türklerin kitleler halinde İslamiyet’i kabul etmesiyle, İslam dini hızla yayılmaya başlamış ve İslam’ın koruyuculuğunu ve hizmetkârlığını da Türkler üstlenmişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu ise güçlü dönemlerinde İslam’ı koruma ve onun hizmetkârlığını zirveye taşımışlardı.

Böylece dünyada sadece güç savaşları değil aynı zamanda din savaşları da dünyadaki olayları ve olguları etkilemişti. Tarık Bin Ziyad’ın 711’de İspanya’yı fethederek Endülüs Emevi Devleti’nin kurulmasına öncülük etmesi ve sonrasında Türklerin, İslamiyet ile tanışarak Türk liderleri ve onların yönettiği devletlerin İslam’ı koruması ve zirveye taşıması ise Avrupa’da İslam düşmanlığını başlatmıştır.

Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa içlerine kadar uzanan fetihlerinde Avrupalıların zihinlerinde Türk demek Müslüman demek anlayışı ortaya çıkmıştır. Fakat Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla beraber Avrupa’dan geri çekiliş sürecinin başlaması ve sonrasında imparatorluğun yıkılmasına rağmen Avrupa’nın zihnindeki Türk ve İslam düşmanlığı bitmemiştir.

Günümüzde ise İslam’a karşı yapılan hakaretler zirve noktalara kadar ulaşmıştır. Fransa’da İslam peygamberi olan Hz. Muhammed (S.a.v.) Efendimize karikatürlerle hakaretler yapıldı. Daha sonra 2019’da Yeni Zelanda’nın ChristChurch ilçesinde iki camiye Cuma namazı sırasında terör saldırısı düzenledi ve 49 kişi hayatını kaybetti. Burada Avusturalyalı teröristin silahının üzerinde yazan kelimeler dikkat çekiciydi. Teröristin kullandığı silahların üzerinde “Türk Yiyici”, “Viyana 1683” ibareleri vardı. Şarjörünün bir tanesinde ise Kosova Savaşı’nda Sultan Murat’ı şehit eden Sırp olan Miloş Obiliç’in de adı yazıyordu.   

Bu saldırıyı gerçekleştiren terörist Brenton Tarrant’ın, 73 sayfalık manifestosunda Türkleri de tehdit ettiği ve şu cümleleri yazdığı basına yansıyan haberler arasındaydı:

“Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz’ın Doğu yakasında. Ama Boğaz’ın Batı yakasında, Avrupa topraklarında bir yerde yaşamayı denerseniz, sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis’e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak” demiştir.

İşte bu saldırılardan ve bu cümlelerden de anlaşıldığı üzere Avrupa’nın Türk ve Müslüman korkusunu ve nefretini görebilirsiniz.

Yine 25 Ocak 2023 tarihinde Irkçı Danimarka – İsveç vatandaşı olan Rasmus Palu, İsveç polisinin koruması altında Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’i yaktı. Bu saldırıdan hemen sonrada Hollanda’da, İslam karşıtlığı ile bilinen Edwin Wagensveld Kur’an-ı Kerim’i yırttı ve yine hiçbir polis bu olaya müdahale etmedi.

En sonra bu Ramazan ayında İsrail’in Kudüs’te Müslümanlara saldırması da İslamofobiyi gözler önüne sermektedir.

Ancak bu eylemler Avrupa tarafından düşünce özgürlüğü maskesi altında eleştirilmemiş ve bu eylemleri gerçekleştirenlere cezai bir uygulama da bulunulmamıştır. Ayrıca İslam düşmanlığı desteklenmiş hatta bu İslamofobik gruplara maddi destek sağlanmıştır.

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün araştırmalarına göre ABD’de 2017 – 2019 yıllarında Müslüman karşıtı gruplara 106 milyon dolara yakın kaynak aktarıldığı belirtilmiştir. Hatta ABD’deki Müslümanlar ve İslam hakkında yanlış bilgi yayan islamofobi ağının iyi finanse edildiği ve aktif şekilde çalıştığının bir sır olmadığı da araştırmalar arasında yerini almıştır. Ayrıca bu kurumlara bağış yapan kuruluşlar arasında Fidelity ve Schwab gibi ana isimlerinde yanı sıra Yahudi Cemaat Fonu ile Ulusal Hristiyan Yardım Vakfı gibi inanç temelli hayır kurumları da yer aldığı ifade edilmiştir. Yine Müslüman karşıtı nefret grupları arasında Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi, Gatestone Enstitüsü, Güvenlik Politikası Merkezi, Ortadoğu Forumu, Ortadoğu Araştırma Enstitüsü, David Horowitz Özgürlük Merkezi, Clarion Projesi ve Terörizm Araştırma Projesi gibi gruplarda yer almıştır. (“ABD’de İslamofobik Gruplara 106 Milyon Dolara Yakın Fon Sağlandı”, Stratejik Düşünce Enstitüsü, https://www.sde.org.tr/amerika/abdde-islamofobik-gruplara-106-milyon-dolara-yakin-fon-saglandi-haberi-25318, Erişim Tarihi: 25.04.2023)

Son olarak şunu ifade etmem gerekir ki; eğer biz milli kimliğimize ve inancımıza sahip çıkmazsak bizim kimliğimizi de inancımızı da yok etmek isteyen bol olur. Onun için Türk milletinin asil evlatları titre ve kendine, özüne dön.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar