16 Şubat 2023 Perşembe

AHLAKSIZLAR


 

Ülkemiz 6 Şubat’ta çok büyük bir deprem felaketi ile karşılaştı. O gün bu gündür halen daha depremin ortaya çıkarmış olduğu felaketler ile devlet ve milletçe uğraşıyoruz. Bu felaket karşısında bütün Türkiye tek yürek oldu ve herkes elinden gelen ne varsa yapmaya başladı. Ülkemizin dört bir yanından yardımlar deprem bölgelerine gönderildi ve halen gönderilmeye devam ediyor. Yine başta kendi insanımız olmak üzere uluslararası çeşitli ülkelerden de arama kurtarma çalışmalarına destek vermek için gönüllü olarak ekipler geldi ve halen gelmekteler. Ayrıca bazı devletlerde maddi ve manevi olarak yardımda bulundular.

Buraya kadar yazdıklarım gayet ahlaki ve güzel bir dayanışma örneğinin göstergesidir. Ancak bu kadar dayanışmanın içinde maalesef bu olayı fırsata çevirmek isteyenlerde olduğu ifade edildi. Sosyal medyaya ihtiyatlı yaklaşmakla beraber deprem bölgesinde yağma ve hırsızlık yapanların olduğu vatandaşların çektiği videolarda görüldü ve bu kişilerin yağma ve hırsızlık yaptıkları iddia edildi. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada OHAL kapsamında yağma ve hırsızlık yapanlara gerekenin yapılacağını ifade etti. Böylece yaşanan 75 olayda 64 şüpheli hakkında işlem yapıldı ve 57’si tutuklandı. Yine bazı vatandaşların çektiği videolarda dinlenme tesislerinde bir bardak çorbanın 25 Tl olduğu iddia edildi. Ayrıca bu tesislerde yemek fiyatlarının da arttığı belirtildi. Bu nedenle bazı gönüllü kardeşlerimiz deprem bölgelerine yardıma gelenlere şehrin girişinde yemek ikramında bulundular. Bir diğer iddia göre ise yine ev kiralarının fahiş fiyatta arttığı iddia edildi. Ayrıca gıda fiyatlarının hatta bir bisküvinin 40 Tl ile fiyatlandırıldığı bir diğer iddialar arasında yerini aldı.

Ya hu Allah aşkına bu iddiaların hepsinin değil bir tanesinin bile doğru olması kadar üzücü bir şey yok. İnsanlar orada canıyla uğraşırken hırsızlık yapmak, gıda ve ev fiyatlarını arttırmak, kaosu fırsata çevirmeye çalışmak kadar ahlaksız bir şey olabilir mi? Bunları yapan veya yaptığı iddia edilen kişilerin hiç mi Allah’tan korkuları kuldan utanmaları yok.

Bir taraftan dayanışmanın mücadelesi verilirken bir taraftan böyle hadiseleri duymak gerçekten çok üzücü ama içimizdeki bu kötü insanlara rağmen biz gerçekten kalbi çok güzel çokta asil bir milletiz. Bu tür insanların moralimizi ve motivasyonumuzu düşürmesine asla müsaade etmemeliyiz. Devletimizin güvenlik güçleri her daim milletimizi korumak için görevde hazır beklemektedir. Devletimiz gereğini yapmaktadır.

Devletimize inanın ve güvenin çünkü bu deprem felaketi sadece ülkemizi değil Suriye’yi de vurdu. Orada da en son can kaybının 5 Bin 200’ü geçtiği ifade edildi. Suriye’de bir devlet olmadığı için oradaki insanlar kaderine terk edildi. Kimse oraya yardım ulaştırmadı. Bu sebeple Allah kimseyi devletsiz bırakmasın. Bu iki devlete yapılan yardımı ve ilgiyi karşılaştırmak için yazmıyorum. Kimse yanlış anlamasın. Ben devletin ne kadar önemli olduğunu söylemeye çalışıyorum. Zira içimizdeki bir takım güruhun sosyal medyada yazdıklarına bakarsanız sanki hükümet, devlet veya Sivil Toplum kuruluşları hiçbir şey yapmıyor veya beceremiyor. Hiç kimseye ulaşamadı. Herkes oturuyor diye bir algı oluşturmaya çalıştılar ve çalışıyorlar. Ama ne hikmetse güya devletin yapamadığını muhalif fenomenler veya onlara yakın yardım kuruluşları her şeyi yapıyor, organize ediyor ve insanları kurtarıyor. PES ARTIK, BU KADAR DA OLMAZ YA.

Bir Almanya büyüklüğünde yer yıkılmış, birçok profesör ki bunlar alanında yetkin insanlar böyle büyük bir afete dünyanın hiçbir ülkesi hemen müdahale edemez. Varsa öyle ülke buyurun gösterin diyorlar. Ama gelin görün ki anlatmak ne mümkün. Maalesef ki gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar. Anlıyorlar, biliyorlar ancak işlerine gelmiyor.

Peki neden? Nedeni belli boş verin…   


9 Şubat 2023 Perşembe

DEPREM SON YÜZYILIN EN BÜYÜK AFETİ

6 Şubat’a acı bir haberle uyandık. Kahramanmaraş merkezli 7.7 büyüklüğünde meydana gelen deprem sonucunda on ilde büyük bir yıkım oldu. Türkiye’yi sarsan bu depremden 9 saat sonra ise 7.6 şiddetinde bir büyük deprem daha oldu ve bunun sonucunda en son alınan bilgilere 8 Bin 574 vatandaşımız hayatını kaybetti. 49 Bin 133 kişi yaralandı ve 6 bin 444 bina yıkıldı. Can kaybı ve yaralıların arttığını bildiriliyor.

Türk milleti ilk depremin ve yıkımın acısını ve şokunu atlatamazken 9 saat sonra ikinci bir büyük depremle daha sarsıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük afetiyle karşı karşıya kaldık. Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep, Malatya ve Hatay depremden etkilenen ilerimiz oldu.

Depremin hemen ardından devletimiz başta olmak üzere herkes elinden geleni yapmaya başladı. Bakanlarımız hemen deprem bölgelerine gitti. Ayrıca valilerimiz, kaymakamlarımız, belediyelerimiz ve milletimizin en zor zamanlarında yanında olan milletimizin de göz bebeği Türk Silahlı Kuvvetleri yani Mehmetçik yine emniyet personelimiz, AFAD, UMKE ve Kızılay başta olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarımız ve sağlık personellerimiz deprem bölgelerine giderek canla başla çalışmaya koyulmuşlardır. Yine bu zor günlerde asil Türk milleti ülkemizin dört bir yanından depremzedelere yardım malzemeleri göndermeye başladı. Zor günlerde birlik ve beraberliğin asaletini gösterdiler. İşte beni en çok duygulandıran da milletimin bu yardımseverliği oldu.


Ancak tüm bu yardımlaşmalara rağmen bazı fırsatçılar da çıkmıyor değil. Maalesef o namussuzlarda bu asil milletin içinden çıkmış çürük elmalardır. Fakat tüm bu çürüklere rağmen elbet sıkıntıları hep beraber aşacağız.

Maalesef ilki 27 Aralık 1939 yılında 7.9 şiddetinde Erzincan’da meydana gelen depremde 32.968 vatandaşımız, 17 Ağustos 1999’da 7.8 şiddetinde İzmit – Gölcük’te meydana gelen depremde 18.373 vatandaşımız hayatlarını kaybetmiştir. 6 Şubat 2023’te ise Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetinde iki kez meydana gelen deprem son yüz yılın en büyük üçüncü depremi olarak tarihi kayıtlara geçmiştir.

Son yüzyılın en büyük afeti olan depremin açtığı yarayı Türk milleti olarak hep beraber saracağız. Şimdi 85 milyon birlik olma zamanıdır. Beraber bu sıkıntıyı da atlatacağız.

Bu vahim afette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allah milletimizin yardımcısı olsun.      

Türk Milletinin Başı Sağ Olsun.

 



 


4 Şubat 2023 Cumartesi

SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ VE İSTANBUL’UN İŞGALİ

 



Osmanlı İmparatorluğu artık iradesini kaybetmiş ve vatanın işgaline karşı koyamaz hale gelmişti. Bir müddet İstanbul’dan bir şeyler yapmak isteyen Mustafa Kemal buradaki teşebbüsleri sonuç vermeyince kurtuluşun buradan değil Anadolu’dan olacağı kanaatine varıp ekibiyle birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmış ve Milli Mücadeleyi başlattı.

28-29 Mayıs 1919’da Havza Genelgesi, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi yayınlandı. 23 Temmuz- 7 Ağustos 1919’da Erzurum Kongresi, 4-11 Eylül 1919’da Sivas Kongresi yapıldı.

Sivas Kongresinin devam ettiği sırada Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bulunan padişah Vahdettin ile bir telgraf görüşmesi yapmak istedi. Ancak Sadrazam Damat Ferit ve hükümeti buna engel oldu. Bunun üzerine Temsil Kurulu meşru bir hükümet kurulana kadar bütün askeri ve sivil makamların İstanbul ile ilişkisini kesmesini istedi.

Temsil Kurulu 14 Eylülde bir bildiri yayınlar ve otorite boşluğunu doldurmak üzere devlet işlerini padişah adına yürürlükteki yasalara göre yapacaklarını söyledi.

Özellikle Damat Ferit Paşa Hükümetinin, Paris Barış Konferansında hiç bir şey elde edememesi neticesinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının vatanın kurtuluşu için kararlı olması, milleti uyandırmaya çalışması ve Anadolu’daki faaliyetleriyle halkın Temsil Heyetine olan güvenini arttırdı.

Bu sebeple Anadolu’nun değişik yerlerinden Damat Ferit Paşa Hükümetinin görevden alınması ve yerine başka bir hükümet kurulması için padişaha telgraflar çekildi. Bu baskı sonuç verdi ve Damat Ferit Hükümeti 30 Eylül 1919’da istifasını verdi. Yerine ise Ali Rıza Paşa Hükümeti kuruldu. Bu durum Temsil Heyetinin, İstanbul’a karşı ilk siyasi zaferidir.

Ali Rıza Paşa Hükümeti kurmuş ve 3 Ekimde Temsil Heyetiyle yazışmalara başlamış ancak bu yazışmalardan sonuç alınamayınca Amasya’da yüz yüze görüşülmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Ali Rıza Hükümetini temsilen Bahriye Nazırı Salih Paşa, Padişahın yaveri Albay Naci Bey gönderilmiştir.

20 Ekimde başlayıp 22 Ekimde sona eren görüşmeler sonucunda 3’ü imzalı ve açık, 2’si gizli ve imzasız olmak üzere 5 protokol üzerine anlaşmaya varıldı.

Bu görüşmelerin sonucunda Kasım 1919’da Meclis-i Mebusan 6.Genel seçimini yapmış ve bu seçimde Mustafa Kemal Erzurum Milletvekili seçilmiştir. Yalnız Mustafa Kemal, Mebuslar Meclisinin İstanbul’da toplanmasını istemiyordu. Çünkü İstanbul hem işgal altında hem de Mustafa Kemal’in İtilaf devletleri tarafından tutuklanma tehlikesi vardı. Bu yüzden Mustafa Kemal Meclis açılışına ve toplantılarına katılamadı.  Fakat Kanun-i Esasiye göre de meclis İstanbul dışında toplanamazdı.

Velhasıl Amasya görüşmelerinde İstanbul Hükümetinin ve Temsil Heyetinin kararlaştırdığı üzere Anadolu’da seçimler 7 Kasım 1919’da tamamlandı ve seçimleri Müdafaa-i Hukukçular kazandı. Ayrıca Milli Mücadeleye destek veren kişiler Milletvekili oldu ve mecliste çoğunluğu sağladı.

Bu mecliste Mustafa Kemal Paşa Meclis Başkanı olmak istemiş ancak onun yerine Reşat Hikmet o vefat edince de Celalettin Arif  Bey başkan oldu.
Mustafa Kemal’in Meclis başkanı olmak istemesinin sebebi; meclisin dağılması halinde son meclis başkanı sıfatıyla yeni meclisi başka ilde toplamaktı. Fakat başkanlığa seçilememiştir. Ayrıca Mustafa Kemal mecliste birlik ve beraberliği sağlayabilmek için Müdafaa-i Hukuk çatısı altında güçlü ulusal bir grup kurulmasını istedi ancak meclisteki vekiller bu grubu kuramadı onun yerine Vatanın Kurtuluşu grubunu kurdular. Vatanın Kurtuluşu Grubu da gizli oturumda meclisten Misak-ı Milli kararlarını geçirmeyi başardı.  Misak-ı Milli kararları, Osmanlı Parlamentosundan geçtiği için Erzurum ve Sivas Kongreleri kararları da Osmanlı Mebusan Meclisince kabul edilince hukuki bir nitelik kazandı. Bu sırada itilaf devletleri misak-ı milli kararlarına tepki gösterdi ve baskılarını arttırdı. Bu baskılar sonucunda Harbiye Nazırı Cemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa istifa etmek zorunda kaldı. Ayrıca Ali Rıza Paşa kabinesi de istifa etmiş (3 Mart 1920) yerine Salih Paşa Kabinesi kurulmuştur.

İtilaf  Devletleri, Mısak-ı Millinin kabul edilmemesi yönündeki baskıyı Salih Paşa’ya yapmışlar ancak kararları iptal ettirememişlerdir. İtilaf Devletleri, Mustafa Kemal ve Osmanlı’ya istedikleri barış şartlarını kabul ettirmek için önce Türk Ocağını bastılar ve 16 Mart’ta da İstanbul’u resmen işgal etmişlerdir. Daha sonra itilaf devletleri Meclisi kuşatmış, Rauf Bey, Kara Vasıf Bey ve bazı milletvekillerini tutuklayıp Malta’ya sürgün etmişlerdir. Evi sarılan Meclis Başkanı Celalettin Arif Bey, Ankara’ya kaçmıştır. İşgal sırasında, İngilizler Şehzadebaşı Karakolunu basarak Türk Askerlerini şehit etmişlerdir.

İstanbul’un işgaline en sert tepkiyi Edirne I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar 16 Mart’ta İstanbul Hükümetiyle ilişkilerini keserek vermiştir. Meclisin işgalinden ve baskınlardan kurtulan milletvekilleri 18 Mart 1920’de son oturumunu gerçekleştirip Dr. Rıza Nur’un teklifinin kabul edilmesiyle meclis süresiz tatil edildi. Mustafa Kemal, itilaf devletlerinin İstanbul temsilciliklerine protesto gönderdi. Ayrıca Anadolu’da bulunan İtilaf Devleti görevlilerinin tutuklanması emrini verdi. Bu sırada Erzurum’da bulunan İngiliz Mütareke Heyeti Başkanı Yarbay Rawlinson ve 20 kadar İngiliz, 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir tarafından tutuklandı. İtilaf Devletleri de İstanbul’da Salih Paşa Kabinesine baskılarda bulunmaya devam ediyordu ve bunun sonucunda Salih Paşa Kabinesi de istifa etmek zorunda kaldı. 5 Nisan 1920’de Damat Ferit Paşa dördüncü kez sadarete getirildi.

Yeniden Kabine kuran Damat Ferit Anadolu’daki hareketi isyan olarak değerlendirdi ve 5 Nisan 1920’de Şeyhülislam Dürrizade es-Seyid Abdullah’tan Milli Mücadele taraftarları aleyhine fetva verildi. Buna karşılık 16 Nisan 1920’de Ankara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi’den milli mücadele lehine karşı bir fetva verildi.

Bunun sonucunda İtilaf Devletleri tarafından basılan Mebusan Meclisi 11 Nisan’da Padişah tarafından feshedildi.

İstanbul Hükümeti işgalle birlikte tamamen itilaf devletlerinin kontrolüne girdi. Böylece Mebusan Meclisinin dağıtılmasıyla Meşrutiyet yönetimi de sona ermiş oldu. Yani son Osmanlı Mebusan Meclisi, İstanbul’un işgaliyle sona ermiş oldu.

 


Diğer Yayınlar