5 Temmuz 2021 Pazartesi

SİYASAL İSLAM’IN GENÇLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

 








SİYASAL İSLAM’IN GENÇLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Kubilay Muhammet Özdemir[1]

Son zamanlarda gençliğin ateizm veya deizm gibi inançsızlıklara doğru evrildiği görülmüştür. Bunun üzerine “Siyasal İslam”ın, İslam’a ve gençliğe zarar verdiği anlaşılmıştır. Çünkü gençler son zamanlarda kendilerini dindar olarak tanıtan insanların din adı altında yapmadıkları haltları görünce bunu İslam ile bağdaştıramayıp böyle bir İslam olamaz diyerek artık dini kabullenmeme yolunu seçmeye başlamışlardır. Hatta basına yansıyan haberlere ve araştırmalara göre muhafazakâr olan gençler bile ateizme ve deizme yönelmeye başlamıştır.

 

Hemen şunu da ifade etmek istiyorum ki İslam’ı kendi çıkarları için kullananlar gerçek dindarlar yani “Muhafazakârlar değil, “Siyasal İslamcılar”dır. Muhafazakârlık ile Siyasal İslamcılık ayrı kavramlardır.   

 

Fakat ben bu durumun gençler üzerine yapılan planlı bir eylem olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkler, İslam dinini kabul ettikten sonra cihat ederek Allah'ın adını yaymış ve birçok topluluğa adaleti, hoşgörüyü, merhameti öğretmiş bir millet idi. Ancak buna rağmen son zamanlarda İslam’a hizmet etmiş atalarımızın torunları ateizme, deizme ve birçok inançsız "İZM"lere yönelmektedir.

 

DİKKAT EDİN! Türk Milletinin ve onun geleceğinin teminatı olan gençlere plan kuranlar asla ve asla Hun İmparatoru Attila'nın önünde diz çöken Papa'yı ve İslam'a en iyi şekilde hizmet etmiş atalarımızın fetihlerini ve özellikle İstanbul'un fethiyle beraber Ayasofya'nın camiye çevrilmesini unutmadılar. Her ne kadar Hun İmparatoru Attila Müslüman olmasa da sonuç itibariyle bir "BİR TÜRK HÜKÜMDARI"ydı. Papanın onun önünde eğilmesine hazmedemediler. Yine İslam'ı benimsedikten sonra Türklerin, İslam'a hizmetleri ortadadır. Ayrıca İslam Medeniyeti altın çağını yaşarken, Hıristiyan Avrupa karanlık dönemini yaşıyordu. Daha sonra bizim eserlerimizi kendi dillerine çevirip geliştirip bize karşı kullanarak bizi geçtiler ve bizden intikam almaya başladılar.

 

1699 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı çok büyük kan kaybına uğradı. Ancak “13 Eylül 1683 Viyana’da başlayan çekilme, 238 sene sonra Sakarya’da durduruldu.” Düşman belki yurttan sökülüp atıldı. Fakat bu seferde devşirdikleri tarikatlar sayesinde planlı olarak gençlerimizi etkilemeye başlamışlardı.

 

Allah’a kul değil de kula kulluk yapıp Şeyhinin ayağını yıkadığı suyu kutsal kabul edip içenler, çocukları taciz edenler veya devletin kurumlarına kendi çıkarları için sızıp darbe kalkışması yapmaya kalkarak 15 Temmuz’da insanlarımızı şehit edenleri gençlerimiz görünce bunlar Müslüman ise ben neyim? Ben Müslüman isem bunlar ne diye kendilerine sormadan edememişlerdir.  

 

Gençler dini kendi çıkarları için kullanan şeyhleri, cemaatçileri, darbecileri görünce sanki HÂŞÂ İslam dini suçluymuş gibi düşünerek dinden soğumaya başlamışlar ve bunun sonucunda da yukarıda ifade ettiğimiz gibi “İZM”lere yönelmişlerdir. Hâlbuki eksiklik İslam’da değil, İslam’ı kullanarak bu tür eylemleri gerçekleştirenler yüzündendir. Biz gençlerimize öncelikle bunu kavratmalıyız. Gençlerimiz bu tür kişilere rağmen İslam’ı en güzel yaşayarak ve yaşatarak gerçek Müslüman kimmiş? Onu göstermelilerdir.

“Bizim gençlerimiz İslamiyet’i siyasal mücadelelere, hırs ve menfaatlere alet edilmesine tepki olarak dininden soğumamalıdır. Tersine dini en güzel şekilde öğrenip bu tür kişilere karşı mücadele eden gerçek Müslümanlar olmalılardır.”

 

 



[1] Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslararası İlişkilerci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar