SİYASAL
İSLAM’IN GENÇLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Kubilay
Muhammet Özdemir[1]
Son zamanlarda
gençliğin ateizm veya deizm gibi inançsızlıklara doğru evrildiği görülmüştür.
Bunun üzerine “Siyasal İslam”ın, İslam’a ve gençliğe zarar verdiği
anlaşılmıştır. Çünkü gençler son zamanlarda kendilerini dindar olarak tanıtan
insanların din adı altında yapmadıkları haltları görünce bunu İslam ile bağdaştıramayıp
böyle bir İslam olamaz diyerek artık dini kabullenmeme yolunu seçmeye
başlamışlardır. Hatta basına yansıyan haberlere ve araştırmalara göre
muhafazakâr olan gençler bile ateizme ve deizme yönelmeye başlamıştır.
Hemen şunu da ifade etmek istiyorum ki İslam’ı kendi
çıkarları için kullananlar gerçek dindarlar yani “Muhafazakârlar değil,
“Siyasal İslamcılar”dır. Muhafazakârlık ile Siyasal İslamcılık ayrı
kavramlardır.
Fakat ben bu durumun gençler üzerine yapılan
planlı bir eylem olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkler,
İslam dinini kabul ettikten sonra cihat ederek Allah'ın adını yaymış ve birçok
topluluğa adaleti, hoşgörüyü, merhameti öğretmiş bir millet idi. Ancak buna
rağmen son zamanlarda İslam’a hizmet etmiş atalarımızın torunları ateizme,
deizme ve birçok inançsız "İZM"lere yönelmektedir.
DİKKAT EDİN! Türk Milletinin ve onun geleceğinin
teminatı olan gençlere plan kuranlar asla ve asla Hun İmparatoru Attila'nın
önünde diz çöken Papa'yı ve İslam'a en iyi şekilde hizmet etmiş atalarımızın
fetihlerini ve özellikle İstanbul'un fethiyle beraber Ayasofya'nın camiye
çevrilmesini unutmadılar. Her ne kadar Hun İmparatoru Attila Müslüman olmasa da
sonuç itibariyle bir "BİR TÜRK HÜKÜMDARI"ydı. Papanın onun önünde
eğilmesine hazmedemediler. Yine İslam'ı benimsedikten sonra Türklerin, İslam'a
hizmetleri ortadadır. Ayrıca İslam Medeniyeti altın çağını yaşarken, Hıristiyan
Avrupa karanlık dönemini yaşıyordu. Daha sonra bizim eserlerimizi kendi
dillerine çevirip geliştirip bize karşı kullanarak bizi geçtiler ve bizden intikam
almaya başladılar.
1699 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı çok büyük kan
kaybına uğradı. Ancak “13 Eylül 1683 Viyana’da başlayan çekilme, 238 sene sonra
Sakarya’da durduruldu.” Düşman belki yurttan sökülüp atıldı. Fakat bu seferde
devşirdikleri tarikatlar sayesinde planlı olarak gençlerimizi etkilemeye
başlamışlardı.
Allah’a kul değil de kula kulluk yapıp Şeyhinin
ayağını yıkadığı suyu kutsal kabul edip içenler, çocukları taciz edenler veya
devletin kurumlarına kendi çıkarları için sızıp darbe kalkışması yapmaya
kalkarak 15 Temmuz’da insanlarımızı şehit edenleri gençlerimiz görünce bunlar
Müslüman ise ben neyim? Ben Müslüman isem bunlar ne diye kendilerine sormadan
edememişlerdir.
Gençler
dini kendi çıkarları için kullanan şeyhleri, cemaatçileri, darbecileri görünce
sanki HÂŞÂ İslam dini suçluymuş gibi düşünerek dinden soğumaya başlamışlar ve
bunun sonucunda da yukarıda ifade ettiğimiz gibi “İZM”lere yönelmişlerdir.
Hâlbuki eksiklik İslam’da değil, İslam’ı kullanarak bu tür eylemleri
gerçekleştirenler yüzündendir. Biz gençlerimize öncelikle bunu kavratmalıyız. Gençlerimiz
bu tür kişilere rağmen İslam’ı en güzel yaşayarak ve yaşatarak gerçek Müslüman
kimmiş? Onu göstermelilerdir.
“Bizim gençlerimiz İslamiyet’i siyasal mücadelelere,
hırs ve menfaatlere alet edilmesine tepki olarak dininden soğumamalıdır.
Tersine dini en güzel şekilde öğrenip bu tür kişilere karşı mücadele eden
gerçek Müslümanlar olmalılardır.”