Türkiye
ile Yunanistan arasında tarihten gelen gerilimlere ek olarak Yunanistan’ın son
zamanlarda Amerikan destekli devlet dış politikaları nedeniyle iki ülke
arasındaki krizler artmaktadır. Yunanistan ile ABD arasında ilk olarak 1990
yılında imzalanan söz konusu anlaşma, ABD’nin, Yunanistan topraklarında eğitim
ve operasyon yapmasına izin vermesi ve bu antlaşmanın devamı niteliğinde 14
Ekim 2021 tarihinde Karşılıklı Savunma İşbirliği Antlaşmasının imzalanmasıyla
birlikte Yunanistan’da 9 ABD üssü açılması krizi daha da büyük bir boyuta
taşımıştır. Bu üslerden en önemlileri Türkiye’nin hemen yanı başında bulunan
Dedeağaç ve Türkiye’nin kıyılarına yakın Girit adasındaki ABD üsleridir. ABD,
Dedeağaç üssünü büyük bir cephaneliğe dönüştürmüştür. Ayrıca bu şehirdeki
limanı büyütüp genişletmiş ve ardından ağır silahlar ve askeri helikopterler
nakledilmiştir. Bununla birlikte bölgeye Türkiye’yi de kapsama alan Boğazlar ve
Kuzey Ege adalarını tarayabilecek gelişmiş bir radar sistemi konuşlandırmıştır.
Görülen o ki ABD, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarına tehdit unsuru olmak ve
Dedeağaç’a askeri üs kurarak Türkiye ile Batı Trakya Türkleri arasında bir
tampon bölge oluşturarak bağlantıyı kesmeyi hedeflemiştir. Ayrıca Romanya’da
Köstence üssü olan ABD, Yunanistan ve Romanya üzerinden yeni bir hat çizerek
Türk boğazlarına stratejik önem kaybettirip Türkiye’ye daha az ihtiyacının
olduğunu hissettirmek ve bu bölgede üstün güç unsuru olarak kendi varlığını
kabul ettirmeyi hedeflemiştir. Çünkü Romanya, ABD için biçilmiş kaftan
durumundadır. Bunun nedeni Romanya, ABD’nin kullanımına hava sahasını dahi
açmıştır. Ayrıca Romanya’da kurulan Köstence üssü Karadeniz’e açılmaktadır. Bununla
birlikte ABD’nin Bulgaristan’da 4 askeri üssünün de varlığı gözden
kaçırılmamalıdır. Böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Batı sınırlarının
hemen az ötesinde Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya ittifaklı bir küçük
Amerika Birleşik Devletleri kurularak Türkiye hem Ege’den hem de Karadeniz’den
çevrelenmiştir. Çünkü Türkiye, Doğu Akdeniz mücadelesinde başta İsrail,
Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Kesiminin bütün planlarını bozmuş ve
Akdeniz’de kendisini Antalya’ya hapsetmek isteyenlere karşı Libya ile
imzaladığı antlaşma sayesinde stratejik bir adım atarak rüzgarı tersine
çevirmeyi başarmıştı. Bu durum ise başta ABD, Fransa ve bölgede çıkarları olan
herkesi rahatsız etmiştir.
Bu
nedenle ABD, Türkiye ile Yunanistan arasındaki tarihten gelen gerilimi bölgede
kullanmaya çalışarak Yunanistan’ı ikinci bir vekalet savaşına hazırlamaktadır.
7
Mayıs 1919’da ABD, İngiltere ve Fransa’nın ortak kararıyla Yunanistan’ın 15
Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmesine vekalet veren ülkelerin 103 yıl sonra
Yunanistan’ı aynı vekalet savaşlarına hazırlamalarına şaşırmamak gerekir. Ancak
Türkiye o dönemin şartlarında iki yüz bin kişilik Yunan ordusunu Anadolu’dan
temizleyip İzmir’de denize dökmeyi başarmış ve hatta Yunan Orduları Baş Komutanı
Nikolaos Trikupis’te esir alınmıştı. Şimdi ise savunma sanayinde daha güçlü ve
fazla genç nüfusu olan bir ülkeyiz. Ayrıca dünya siyasetine yön veren bir
konumdayız. Şu da unutulmamalıdır ki 1964’de Rum çetecilerin Kıbrıs’ta,
Türklere uyguladığı soykırıma sabreden Türkiye her şeyi göze alarak adaya
1974’de çıkartma yapmış ve soydaşlarını kurtarmıştı. Bu sebepten dolayı
Yunanistan’ın antlaşmalara aykırı olarak 1960’dan beri silahlandırdığı ve her
geçen gün Ege’deki kışkırtmalarını arttırdığı bu dönemde tarihte yaptığı gibi yanlışa
düşmemelidir. İşgal ettiği adaları sulh yoluyla terk etmelidir. Aksi takdirde
Türkiye sabretmekten vazgeçip Libya ve Suriye meselesini hallettikten sonra
yüzünü Batıya dönerse ikinci bir Türk – Yunan Savaşının sonuçları Yunanistan
için ağır olabilir.