Kubilay Muhammet Özdemir[1]
Suriye’de
2011’de iç savaşın patlak vermesiyle Türkiye’ye göçler yapılmıştır. Bu yapılan
göçler neticesinde, Türkiye Cumhuriyeti insani yardımlar yapmak için sığınmacıları
önce kamplara almış, artık sığınmacı göçünü kaldıramayan ülkemiz Suriyelilerin,
Türkiye içine dağılmasına müsaade etmiştir.
Bunun
yanı sıra son zamanlarda ülkemize yasa dışı olarak birçok Afganlı göç
etmektedir. Taliban’ın, Afganistan’ı kontrol altına almaya çalışması sonucunda
yüzlerce Afganlı ülkemize kaçak yollardan akın etmektedir.
Türkiye’ye
göç edenler sadece Suriyeliler, Afganlılar değil aynı zamanda Pakistanlılar,
Hintliler, Somalililer de göç etmektedir. Bunların bir kısmı Avrupa’ya geçmeye
çalışmış ancak geçemeyenlerde Türkiye’de kalmışlardır. Türkiye ise yasa dışı
göç edenlerin bir kısmını yakaladıkça geri göndermiştir. Ancak buna rağmen
Türkiye’de çok sayıda kayıt dışı sığınmacıların olduğu iddia edilmektedir.
Türkiye
başta Suriyeliler olmak üzere birçok mazlum millete kapılarını açmış ve insani
yardımlar yapmıştır. Ancak Türkiye daha fazla sığınmacıyı barındıracak bir
durumda değildir. Zaten dünyanın en çok sığınmacı kabul eden ülkesi
durumundayız. İşte bu durumda Türkiye’de belli başlı sorunlara neden olmaktadır.
Dünyanın
hiçbir ülkesi 80 milyon nüfusa sahipken 3 milyonu geçkin bir sığınmacı kabul
edemez. Kabul etse dahi bakamaz ve bu da sorunların çıkmasına neden olur. Yine
ucuza işçi çalıştırmak isteyenler yüzünden o ülkenin gerçek vatandaşları işsiz
kalır ve ikilik çıkmasına neden olur. Bunun yanında kültürel uyuşmazlıkların
ortaya çıkmasıyla beraber demografik yapı bozulur. Çünkü Türkiye bir ulus
devlettir. Osmanlı Devleti gibi çok uluslu çok dilli çok kültürlü bir yapı
barındırmanız milli devlette sorunlara yol açar. Bunu görmemezlikten gelemeyiz.
İleride bir azınlık probleminden söz etmek istemiyorsak ve bunun siyasi
sonuçlarını kendimize sıkıntı etmek istemiyorsak bu problemi çözmeliyiz. Çünkü
biz azınlık problemini daha 1923 yılında çözmüştük ve o günden bugüne devlet
olarak bu konuda rahattık.
Demografik
yapı sorununu Kilis örneği ile verirsek Kilis’te boşanmalar iki kat arttı. Türk
erkekleri Suriyeli kadınlarla evlendi. Bu evlenmelerin kimisi resmi nikâh
olmakla birlikte çoğu da imam nikâhıyla yapıldı.[2]
Bir
başka sorun ise sığınmacıların karıştığı suçlar. Özellikle büyük şehirlerde
sığınmacıların insanların önünü keserek para istemesi, yaralamalı ve bazen de
ölümle biten kavgalara, taciz ve tecavüz olaylarına karışmaları Türk vatandaşlarının
tepkisini çekmiştir. Bu da ülkenin asıl sahipleri ile sığınmacılar arasında kin
ve nefrete sebebiyet vermiştir. Böylece “Ensar” ve “Muhacir” kaynaşması
çökmüştür. Yine Suriyelilerin, bayramlarda ülkelerine dönüp bayramdan sonra
geri gelmeleri ve sığınmacılar için devletin harcadığı paralar bunun yanında
Suriye iç savaşının bitmesine rağmen Türkiye’den gitmeyen sığınmacılar Türk
Milleti’nin tepkisini çeken başka bir nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aşağıdaki
derlediğim verileri de incelemek üzere okuyuculara sunuyorum:
2019’da “Konrad
Adenauer Stıftung” raporuna göre:
“Türkiye
ülkesini terk eden 6,6 milyonu aşkın Suriyelinin en büyük bölümünü, yani en az
%54’ünü, sadece sınır ülkeler dikkate alındığında ise %64,8’ini tek başına
misafir etmektedir. 2011 yılında toplam uluslararası koruma altındaki yabancı
sayısı 58 bin olan Türkiye, Suriyeli mülteciler sayesinde 2014’den bu yana
dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi haline gelmiştir. Haziran 2017
itibari ile Türkiye’yi %15,1 ile Lübnan (926 bin), %10,3 ile Ürdün (660 bin),
%3,7 ile (Kuzey) Irak (228 bin) ve %1,5 ile Mısır (131 bin) takip etmektedir.
Suriye’den kaçanların yaklaşık %14,7’si (952 bin) Avrupa’da, 50 bini ise ABD ve
Kanada gibi ülkelerde yaşamaktadır.”[3]
Göç İdaresinin
verilerine göre ise;
“Türkiye bu insani kriz neticesinde oluşan göç
dalgaları sebebiyle 10 şehirde kurulan 26 geçici barınma merkezinde
256.971 Suriyeli yabancıya ev sahipliği yapmıştır. Suriye Arap Cumhuriyeti'nde
barış ve güven ortamının sağlanamaması sebebiyle geçici koruma altındaki
Suriyelilerin ülkemizde kalış süreleri uzamış bu durumda sosyal uyumun
sağlanmasını gerekli kılmıştır. Bu gereklilik neticesinde de insanların geçici
barınma merkezleri dışında hayatlarını idame ettirmeleri desteklenmiş olup 16
Eylül 2020 tarihi itibariyle 5 ilde 7 geçici barınma merkezinde 59.877 geçici
koruma kapsamındaki Suriyeliler barındırılmaktadır. Bunun dışında, geçici
barınma merkezleri dışında 3.559.041 geçici koruma sahibi Suriyeli
yaşamaktadır. Türkiye'deki Suriyelilerin çoğu Suriye-Türkiye sınırına yakın
olan bölgelerden gelmektedir. Bu bölgeler aynı zamanda yoğun çatışmaların
olduğu bölgelerdir.”[4]
multeciler.org internet sitesinden edindiğim bilgilere
göre ise:
“Suriyeli
Genç Nüfus Oranı
Genç nüfus olarak tanımlanan 15-24 yaş aralığın da 752 bin 284 kişi bulunuyor.
Suriyeli genç nüfusun toplam Suriyeli sayısındaki oranı %20,4.
Suriyelilerin
Yaş Ortalaması
Yaş tablosuna göre kayıtlı Suriyelilerin yaş ortalaması 22,2
Kamplarda
Yaşayan Suriyelilerin Sayısı (Geçici Barınma Merkezleri)
23 Haziran 2021 tarihi itibarıyla geçici barınma merkezlerinde kalan
Suriyelilerin sayısı 55 bin 972 kişi olarak
açıklandı. Bu sayı geçen ay (26 Mayıs 2021) 56 bin 191 kişi, 2021’in başında 58
bin 752, 2020’nin başında 63 bin 247 kişi, 2019’un başında 143 bin 558 kişi,
2018’in başında ise 228 bin 251 kişiydi. Suriyelilerin yalnızca %1,5’u
kamplarda yaşıyor.
Şehirlerde
Yaşayan Suriyelilerin Sayısı
23 Haziran 2021 tarihi itibarıyla şehirlerde yaşayan Suriyeli sayısı 3
milyon 628 bin 440 kişi olarak açıklandı. Şehirlerde yaşayan
Suriyeli sayısı geçen aya göre 11 bin 985 kişi arttı. Suriyelilerin
%98,5’u şehirlerde yaşıyor. Suriyelilerin hangi şehirde yaşayacağına Göç
İdaresi karar vermektedir. İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirler
Suriyeli alımına kapalıdır.
Suriyelilerin En Yoğun Olduğu İller
En çok Suriyeli barındıran şehir 527 bin
749 kişi ile İstanbul. İstanbul’u 451
bin 962 kişi ile Gaziantep, 435
bin 845 kişi ile Hatay takip ediyor.
Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun olduğu
şehir ise %42,6 ile Kilis. Kilis’te 142 bin 792 Türk
Vatandaşına karşılık 105 bin 9 Suriyeli bulunuyor. Suriyeli yoğunluğunda
Kilis’i %20,8 oran ile Hatay takip ediyor.”[5]
Yine bununla birlikte Türkiye sadece
Suriyelilerden değil başka milletlerden de düzensiz göç almıştır. Bu veriler
şöyledir:
“Türkiye’de 29 Nisan 2011’den itibaren başlayan ancak asıl olarak 2013 sonrasında artan sığınmacı akını sadece Suriyeliler ile sınırlı kalmamıştır. Devlet tarafından genelde “düzensiz göçmen” olarak nitelenen bu sığınmacıların bir bölümü (yaklaşık olarak 500-700 bin) 2014-2016 arasında Avrupa’ya geçerken, bir bölümü de Türkiye’de kalmıştır. Temmuz 2019 itibari ile Türkiye’de Suriyeli olmayan toplam uluslararası koruma statüsü ya da başvurusu yapmış olanların sayısı 470 bini aşmıştır. Eylül 2018’de bu sayıyı 370 olarak veren BMMYK Türkiye verilerine göre, bu sayı içinde 170 bin Afganlı, 142 bin Iraklı, 39 bin İranlı bulunmaktadır. Ancak GİGM tarafından verilen 470 binin içerisinde sayıların tam olarak nasıl dağıldığı bilinmemektedir. Aşağıdaki şekilde yer alan “diğer” içinde Afgan, Iraklı, İranlı sayıları muhtemelen benzer dağılıma uygun olarak daha da artmıştır.8 Bu arada Türkiye’ye resmi kurumların “düzensiz göçmen” olarak niteledikleri ama muhtemelen içlerinde sığınmacıların da olduğu insani akım yoğun olarak devam etmektedir.”
Sonuç olarak daha önceden yazdığım “Suriyeliler Meselesine Tarihi ve Devletçi Bakış” başlıklı çalışmamdan aynen şu bölümü aktarıyorum:
“Türkiye’ye gelen
Suriyeliler için Hz. Muhammed nebimizin hicretini ve Ensar-Muhacir kardeşliğini
örnek gösteriyoruz. Lakin Hz. Muhammed’in ve İslam ordusunun, haksız yere zulüm
gördükleri toprakları, güçlenip toparlandıktan sonra, geri dönüp
fethettiklerini nedense söylemiyoruz. Suriyelileri her gün sokaklarda
görüyorum. Maşallah güçlü kuvvetli gençler. Sahillerde nargile içecek
rahatlığa, denize girecek keyfe erişmişler ise; demek ki savaşacak güce ve
morale de sahip olmuşlardır. Eğer ki zulüm gördükleri vatandan kaçıp
kendilerini toplayıp geri dönmüyor ve hâlâ bu rahatlığı ve keyfi yaşamaya devam
etmek istiyorlarsa, o vakit Ensar - Muhacir kardeşliğinden ve Peygamberimizin
izinden gittiklerinden bahsetmemiz pek doğru olmaz.”[6]
Bunları yazmamdaki amaç devletimi ve siyasileri uyarmaktır. Bunun ırkçılıkla, faşizm ile bir alakası yoktur. Beni bu uyarılarımdan dolayı suçlayacak olanlara şunu söylemek istiyorum. Şovenist değil gerçekçi olalım. Ayrıca beni ırkçılıkla suçlayacak olanlar lütfen evlerine birer sığınmacı alıp ülkelerine geri dönene kadar baksınlar.
[1]
Kubilay
Muhammet Özdemir,
Giresun Üniversitesi Fen –Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler, İstanbul
Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Mezunu, https://kubilaymuhammetozdeemir.blogspot.com/ veya https://ayvansaray.academia.edu/KubilayMuhammet%C3%96zdemir?from_navbar=true, İstanbul 2021
E-Posta: benimtarihim1923@gmail.com
[2] “Kilis’te Boşanmalar Hızla
Artıyor! Nedeni…”, https://www.milliyet.com.tr/siyaset/kiliste-bosanmalar-hizla-artiyor-nedeni-1961239, Erişim Tarihi: 19.07.2021
[3] . M. Murat ERDOĞAN,
“Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler”, Konrad-Adenauer-Stiftung Raporu, Eylül
2019, s.2
[4] “Geçici Korumamız Altındaki
Suriyeliler”, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü, https://www.goc.gov.tr/gecici-korumamiz-altindaki-suriyeliler, Erişim Tarihi: 19.07.2021
[5] Daha detaylı bilgi için ve
ayrıntılı tabloları incelemek için bakınız: “Türkiye’deki Suriyeli Sayısı
Haziran 2021”, Mülteciler Derneği, https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/, Erişim Tarihi: 19.07.2021
[6] Kubilay Muhammet Özdemir,
“Suriyeliler Meselesine Tarihi ve Devletçi Bakış”, https://kubilaymuhammetozdeemir.blogspot.com/2019/07/suriyeliler-meselesine-tarihi-ve.html, Erişim Tarihi: 19.07.2021