31 Ağustos 2023 Perşembe

TARİHİMİZ GELECEĞİMİZİN AYNASIDIR 26 – 30 AĞUSTOS ZAFERLERİ


 

Büyük Türk Milleti’nin tarihi dünyada küçümsenemeyecek kadar büyüktür. Bu nedenle Türk’ü tarihten çıkardığınız zaman ortada bir tarih kalmayacaktır. Çünkü Türkler dünyanın farklı bölgelerine göç ederek birçok devlet kurmuş ve vatanlaştırdığı yerleri kültür ve medeniyetiyle etkilemiştir. Bununla birlikte kimi zaman dünya tarihini kimi zamanda kendi tarihini değiştirecek hamleler yapmışlardır. İşte bu hamlelerden birisi 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Meydan Muharebesiyle Anadolu’nun kapılarını açarak vatanlaştırması olmuştur. Yine 26 Ağustos 1922’de Anadolu’yu işgal etmek isteyen Yunan Ordusuna karşı Mustafa Kemal’in komutanlığında Büyük Taarruz başlatıldı ve 30 Ağustos’ta düşmana öldürücü darbe vurulmak için “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emri verildi.

23 Ağustos 1921’de düşmanın Sakarya’da durdurulmasıyla başlayan süreç 30 Ağustos 1922’de düşmanı yurttan temizleme harekâtına dönüşmüştür.

Bu tarihsel süreci kısaca şöyle değerlendirebiliriz:

5 Ağustos 1921’de Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’e Başkomutanlık yetkilerini verdi. 23 Ağustos 1921’de başlayan, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muhaberesi kazanılmış ve Yunan Ordusu geri çekilmeye mecbur bırakılmıştır. Bu savaşın yankılarını Orgeneral Kazım Özalp hatıratında şöyle ifade etmiştir:

“21 gün devam eden şiddetli düşman taarruzlarının geri çevrilmesi ve çok yıpratıcı muharebeden sonra bizim karşı taarruza başlamamız ve düşmanı mağlup ederek derhal takibe koyulmamız, bütün cihanın önemle ilgisini çekmeye başlamıştı. Anadolu’da kurulan yeni Türk devletinin, fevkalâde kıymet ve kudreti olan mükemmel ve muntazam bir orduya dayandığı ve bu kuvvetin pek ustaca idare edilmekte bulunduğu kanaati gelişti. Yunan ordusu ile bizi mağlup etmenin mümkün olamayacağı daha o zaman anlaşılmış ve düşmanlarımızın en önemlileri bizimle sulh yapmak için başka yollardan gitmek lazım geldiğini anlamışlardı.”1

Ayrıca Özalp bu hatıratında Times gazetesi başta olmak üzere birçok yabancı basınında Yunan yenilgisini gazetelerinde yazdığını ve bu savaşın artık bırakılarak yerini diplomasinin alması gerektiğini ifade ettiklerini belirtmiştir.2

Ancak Sakarya Savaşından sonra esas mesele düşmanın topyekun yurttan çıkarılması idi. Fakat itilaf devletlerince yapılan mütareke ve sulh tekliflerine karşı fikirler ileri sürülerek diplomatik yolda denenmek istenmiştir.3

Buna mukabil Başkomutan Mustafa Kemal’in esas fikri şuydu:

“Memleketimizde bulunan düşmanlar silah kuvvetiyle çıkarılmadıkça, milli varlık ve kudreti fiilen ispat etmedikçe diplomasi alanında ümide kapılmanın caiz olmadığı hakkındaki inancımız kesin ve daimi idi. En doğru inancın bu olduğunu, bu olacağını tabii olarak kabul etmek gerekir. Hakikaten bugünün hayat şartları içinde bir fert için olduğu gibi bir millet için de kudret ve kabiliyetini eseri ile ve fiilen gösterip ispat etmedikçe itibar ve ehemmiyet beklemek boşunadır, kudret ve kabiliyetten yoksun olanlara iltifat olunamaz. İnsanlık, adalet, mürüvvet icaplarını bütün bu vasıfları haiz olduğunu gösterenler isteyebilirler. Cihan bir imtihan meydanıdır. Türk milleti bunca asırdan sonra yine bir imtihan, hem bu defa da en çetin bir imtihan karşısında bulunduruluyordu. İmtihanda başarı kazanamadan lütufkârane muameleyi beklemek bizim için caiz olabilir miydi?”4

Bu nedenle düşmanı yurttan temizlemek amacıyla 26 Ağustos 1922’de Afyon bölgesindeki Kocatepe’den taarruza geçildi. Yunan ordusu, Türk ordusu tarafından kuşatıldı ve düşman bozguna uğratıldı. 30 Ağustos’ta Başkumandanın ön cephede idare ettiği ve Aslıhanlar bölgesinde Türk ordusu tarafından kuşatılan düşman ordusu mağlup duruma düşürüldü.5

Kazım Özalp Başkumandanlık Meydan Savaşını şöyle ifade etmiştir:

“30 Ağustos günü Dumlupınar’da Başkumandanlık Meydan Muharebesi yapıldı. Burada düşman her taraftan sarılarak tam bir hezimete uğradı. Yunan ordusu ölü, yaralı ve kısmen de esir olmak üzere perişan oldu. Son anda başkumandanlığa getirdikleri Trikopis de eserler arasında idi.”6

31 Ağustos’ta, Çalköy Zafertepe’den idare edilen harekâta tarihimizde “Başkumandan Muharebesi” denilmesinin nedeni, Gazi Mustafa Kemal’in bu ön cephede bizzat bulunarak düşman ordusunu çevirme harekâtı yaparak başarı sağlamasındandır. İşte bu tarihte Dumlupınar’dan Büyük Millet Meclisi Ordularına Başkumandanın gönderdiği emir: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” olmuştur.7

Bundan sonraki süreçte düşman İzmir’e kadar kovalanmış Yunan ordusu İzmir’de denize dökülerek bu harekât tamamlanmıştır. Böylece 10 Eylül 1922’de Mustafa Kemal, İzmir’e girmiştir. Anadolu’nun batı bölgesi bu şekilde tamamen düşmandan temizlenmiştir. Sahada kazanılan zaferi Mudanya ve Lozan Konferansları takip etmiştir.

Böylece 1701’de Sultan Muhammed Alparslan’ın “size öyle bir vatan aldım ki ebediyen sizin olacaktır” sözü Mustafa Kemal’in düşmanı Anadolu’dan söküp atmasıyla vücut bulmuştur. Ancak bağımsız devletimizi kurmamıza rağmen düşmanın emelleri halen tükenmemiş yıllarca çeşitli kaos planları ile ülkemizi işgal etmeye çalışmışlardır. Bunun en büyük denemesini 15 Temmuz 2016’da FETÖ Terör Örgütü gerçekleştirmeye kalktı. Darbe kalkışmasıyla ülkemizi işgale hazırlamaya çalıştı. Ancak asil Türk milleti ve onun bağrından çıkan yerli ve milli personeller bu kalkışmayı sabaha karşı bastırdı. Başarılı olamayan Şark Planı hissedarları bu kez de Türkiye’yi terör eylemleri ile yıpratmaya çalıştı. Ayrıca ABD sınırımızın hemen ötesinde tonlarca silah yardımı yaptığı 30 bin kişilik bir terör ordusu kurdurdu. Böylece Türk askeri zafer ayı olan Ağustos ayına bir zafer daha ekledi. İşte o zafer 24 Ağustos 2016’da sınır ötesine başlattığı “Fırat Kalkanı Harekâtı” oldu. Bu harekâtları diğer sınır ötesi operasyonlar izledi ve binlerce terörist etkisiz hale getirildi. 2016’dan 1071’e ve 1922’ye selam gönderen Mehmetçik dünyaya “Anadolu ebediyen bizimdir” mesajını verdi.

Kaynaklar:

1Kazım Özalp, Milli Mücadele 1919 – 1922, Türk Tarih Kurumu Yayınları, c. I – II, Bas:5, Ankara 2020, s.215.

2Kazım Özalp, a.g.e., s.215-216.

3Afet İnan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Bas:6, Ankara 2020, s.91

4Afet İnan, a.g.e., s.91-92.

5Afet İnan, a.g.e., s.92.

6Kazım Özalp, a.g.e., s.234.

7Afet İnan, a.g.e., s.92-93.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar