Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun
İstanbul’a yaptığı en büyük kilisedir. İstanbul fethedilmeden önce ise
Bizans’ın elinde olan Ayasofya Osmanlı İmparatorluğu’nun yedinci padişahı olan
II. Mehmet’in 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle birlikte burası
kiliseden camiye çevrilmiş ve fethin sembolü sayılmıştır. Fatih Sultan Mehmet,
fetihten sonra ilk Cuma namazını 1 Haziran 1453’te Ayasofya’da kılmıştır. Fatih
Sultan Mehmet’ten sonra gelen Osmanlı padişahları da Ayasofya’ya özel ihtimam
göstererek çeşitli tadilat ve iyileştirmeler yapmışlardır. Hatta Mimar Sinan
Ayasofya’ya dış istinat yapılarıyla takviyeler ekleyerek sağlamlaştırmıştır.
Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra onun küllerinden doğan
Türkiye Cumhuriyeti döneminde de Ayasofya’da düzenlemeler yapıldı. Restorasyon
çalışmaları yapılarak kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya
çıkarılıp temizlenmesi işlemleri gerçekleştirildi.
Tarihi yapıların ve Bizans
döneminden kalan mozaiklerin ortaya çıkması sonucunda burasının zarar görmemesi
için 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla Ayasofya’nın müzeye
çevrilmesi kararı alındı.86 yıldır müze olan Ayasofya’da İstanbul’un fethinin
567.yılının kutlandığı bu yıl ise 29 Mayıs’ta Ayasofya içinde fetih süresi
okundu. Bugün ise 10.07.2020 tarihli Danıştay 1934 tarihli Bakanlar Kurulu
kararını iptal ederek Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması kararını verdi. Danıştay’ın
bu kararı iptal etmesinin hemen ardından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
2729 karar sayısı ile Ayasofya Camii’nin yönetiminin Diyanet İşleri
Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına karar verilmiştir denilerek
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla artık resmen Ayasofya Camii ibadete açılmış
oldu.
Başta Yunanistan olmak üzere
Hıristiyan dünyası daha Ayasofya’nın ibadete açılması gündeme gelir gelmez
hemen karşı çıktı. Küstahça tehditler savurdu. Ancak bizim kılıç hakkımız
üzerinde son sözü bizim söyleyeceğimizi dünyaya bugün göstermiş olduk. Hemen
şunu da hatırlatmak istiyorum. Hatırlayın geçen yıl Yeni Zelanda da Camiye
saldırı yapılmış ve 51 Müslüman şehit edilmişti.
O saldırganın silahının
üzerinde Türk yiyici yazıyordu. Yine Türkleri Avrupa’dan atacağız.
Ayasofya’nın
minarelerini yıkacağız gibi tehditlerle bizlere mesajlar verilmek istendi.
Ancak bizde bugün Ayasofya’yı ibadete açarak mesaj öyle verilmez böyle verilir
dedik. Türkiye, Sevr Antlaşmasının psikolojik çekincesini üzerinden attı ve
artık savunmadan karşı taarruza geçti. Önceden tüm kurumlarımız Sevr Antlaşmasının
psikolojik çekincesiyle yapılanmıştı. Ancak 2016’dan sonra adeta tüm
kurumlarımız yeniden şekillendi ve bir dönüşüme uğradı. Buna en büyük örneği
Milli İstihbarat Teşkilatı’nı gösterebiliriz. Bu sebeple hem iç hem de dış
politikada daha keskin ve aktif kararlar alabilen şahin bir Türkiye ile karşı
karşıya kalmak dost görünümlü düşmanlarımız için hiç hoş olmasa gerek.
Libya meselesini bitirmek üzere olan
Türkiye, Ayasofya konusunda kararını verdi. Suriye, Irak, Libya’da düşük
yoğunluklu bir savaş Türkiye meselelerini yavaş yavaş hallettikten sonra
Türkiye elbet bir gün yüzünü Eğe Denizi’ne dönecek ve adalar meselesini de
halledecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder