14 Haziran 2020 Pazar

AYASOFYA TARTIŞMASI




Ayasofya Müzesinin aslına döndürülmesi yani cami olarak ibadete açılması tartışmaları gündemdeyken Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Ayasofya’yı müze yapan Bakanlar Kurulundaki kararnamenin altındaki Atatürk imzasının sahte olduğunu iddialarını ortaya attı. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını birisinin Atatürk’ün adını kullanarak bu olayı ona mal ettiğini söyledi.
Ancak hemen şunu belirtmek istiyorum ki; Ayasofya 1934 yılında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye çevrildi. Yani Atatürk’ün de imzası var. Ayrıca Atatürk o dönemde hayatta ve sağlıklı bu yüzden Atatürk’ten habersiz sahte belge ya da sahte imza atılması pek akla ve mantığa yatmıyor. Ayrıca o dönemin gazetelerine baktığınız da Ayasofya’nın müzeye çevrildiğini ve Atatürk’ün de burayı ziyaret ettiğini görüyoruz.

Açıkçası ben bu iddiayı garip buluyorum. Sayın Halaçoğlu değişik bir iddia atmış ortaya ancak iddiasını kanıtlayan bir belge yok. Sadece olan belgelerden bir çıkarım yapıyor. Bu sebeple bu iddia kullanışlı değil. Kamuoyunu tatmin edecek kadar somut bir iddiaya da benzemiyor. Çünkü dediğim gibi o dönemde Atatürk hayatta ve sağlıklı ondan habersiz böyle bir olaya girişileceğini düşünmüyorum. Bu konuya Sinan Meydan da şöyle açıklık getirmiş. İmzanın Atatürk'e ait olmadığı iddiası doğru değil. Bu belge bizim elimizde ama nedense görülmüyor. Atatürk'e soyadı ne zaman verildi? TBMM, 24 Kasım 1934 tarihinde verdi Atatürk'ün soyadını. Bu tarih aynı zamanda Ayasofya'nın müze olmasına karar veren kararnamenin tarihidir. Mustafa Kemal Atatürk, bu kararın verildiği gün Atatürk soyadını alıyor. İmzasının bir günde oturması mümkün değil tabii ki. Ayasofya'nın müzeye çevrilmesi kararnamesi, Atatürk'ün ilk attığı imzadır yeni soyadıyla. Atatürk'ün 1934 yılının aralık ayından sonra atacağı o klasik imzanın ilk prototipidir bu imza.”

Yine Habertürk’teki Teke Tek programında Prof. Ali Ulusoy’un dediğine göre; “Hukuken bu tartışmanın bir anlamı kalmadı. Danıştay 2012 ya da 2013'de Danıştay bu konuda kesinleşmiş karar verdi. Bir kere bu kararnamenin gerçek olduğuna karar verdi. Kesinleşmiş yargı kararıdır ve herkesi bağlar.”
Meydan ve Ulusoy’un anlatmasına göre belgede ve imzada bir sıkıntı yok.
Hemen şunu da belirtmek isterim ki; Sonuç itibariyle İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiş ve kılıç hakkı olarak Ayasofya camiye çevrilmiştir. Daha sonra 1931 yıllarına gelindiğinde Ayasofya’da çalışmalar başlatıldı. Ayasofya içerisindeki birçok mozaik bu çalışmalar neticesinde çıkarıldı. Ancak o dönemde de Ayasofya Cami olarak ibadete açıktı. İslamiyet’te resimlerin olduğu yerde ibadet yapılmaz. Bu yüzden o mozaiklerin üzeri örtülerek belli bir süre ibadet yapıldı. Ancak bu da ister istemez ibadetin ahengini bozdu. Ayasofya 1000 yıl Hristiyanlığın sembolü, 500 yıl Müslümanlığın sembolü olmuş bir yer böylelikle hem Bizans hem Osmanlı hem Hristiyanlık hem de Müslümanlığın etkisi var. Bu yüzden Atatürk buraya kültürel miras gözüyle bakmış ve müzeye çevrilmesi kararı alınmıştır.

Ancak günümüzde bunun bir çaresi bulunabilir mi? İbadete açılabilir mi? Tabi ki de açılabilir. Gerekli düzenlemeler yapılıp bu önemli yapıta zarar verilmediği müddetçe ibadethane olarak da kullanılabilir. Sonuçta burası kılıç hakkıdır. Kullanım hakkı da Türkiye Cumhuriyeti’nindir. Bu yüzden Yunanistan’ın oturduğu yerden bağırıp çağırması tehditler savurması bir şey anlam ifade etmez.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar