28 Mayıs 2020 Perşembe

İSRAİL’İN DERİN AFRİKA POLİTİKASI

                                            Kubilay Muhammet Özdemir[1]

 GİRİŞ
İsrail’in uzun zamandan bu yana Afrika ile ilgili derinden ve sessiz giden bir politikası var. 2008 yılından itibaren Afrika Devletleri ile özellikle ekonomik ilişkilerini güçlendiren İsrail aynı zamanda Mağrip El Kaidesi, Boko Haram ve Deaş gibi terör örgütleriyle mücadele eden bazı Afrika ülkeleriyle güvenlik konusunda işbirliğine gitmiştir.[2]

Ayrıca İsrail geçmiş yılların inişli çıkışlı politik süreçlerinden sıyrılıp daha avantajlı bir konuma yükselmiştir. Birleşmiş Milletlerde Filistin Sorununun çözülmesiyle alakalı kapasite yetersizliği ile birlikte Körfez ülkeleri ile yaşanan yakınlaşma da İsrail’i özgüvenli bir politika uygulamaya yöneltti.   Bununla birlikte İran’ın Ortadoğu etkisini kırmakla beraber Katar ve Türkiye’yi İslamcılığın “kötü yüzü” olarak gösterip işbirliğine gittiği diğer taraftaki Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte “ılımlı İslam” imajını köpürterek meşrutiyet kazanmaya çalışıyor.[3] 

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu  en son 2016 yılında gittiği Uganda ziyaretinde anlaşma sağlayamayıp geri dönmüştür. Ancak Şubat ayında sürpriz bir ziyaret yaparak Uganda Cumhurbaşkanı Yoweri Museveni ile yaptığı görüşmenin ardından Netanyahu, İsrail ile Uganda arasında doğrudan uçuşlar başlatmak ayrıca Kudüs’e Uganda elçiliği açmak istedikleri teklifinde bulundu. Uganda Cumhurbaşkanı ise bu tekliften hoşnut olduklarını ve değerlendireceklerini belirtti. [4]
Netanyahu Uganda ziyaretinde ise Afrika politikası için şöyle diyecekti. “İsrail Afrika’ya geri dönüyor ve Afrika’da İsrail’e dönüyor.”[5]

Uganda’ya düzenlediği ziyaret sırasında İsrail Başbakanı Netanyahu’nun  en büyük sürpriz hamlesi ise Sudan’ın Askeri Geçiş Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile yaptığı görüşme oldu. Bu görüşme Birleşik Arap Emirlikleri aracılığı ile yapıldı ve sonrasında ise İsrail ile Sudan arasında hava sahasının açılması ve iki ülke arasında sivil uçuşlara izin verilmesi kabul edildi. Buna karşılık Netanyahu ise ABD Başkanı Donald Trump’ın Sudan’ı teröre destek veren ülkeler arasından çıkarılması için ikna edeceği sözünü verdi. [6]

İSRAİL’İN AFRİKA’YA ÖNEM VERMESİNİN AMACI
İsrail’in Afrika’ya önem vermesinin amacı öncelikle jeopolitik ve stratejik öneminden dolayıdır. Bununla beraber Birleşmiş Milletlerdeki oy çokluğu İsrail’in Afrika ile çok özel olarak ilgilenmesinin temel amaçları arasındadır. İsrail bu nedenlerle Afrika’daki etkinliğini siyasi ve ekonomik alanlarda arttırmak istiyor. Afrika devletleri ile ilişkilerini düzelttiği takdirde Afrika devletlerinin hem Arap Birliği hem de İslam Birliği Teşkilatı üyelerinin neredeyse yarısını oluşturduğu düşüncesiyle İsrail’in siyasi alanda büyük oranda eli güçlenmiş olacaktır.[7]  

Bu yüzden İsrail’in Afrika kıtası ile siyasi, ekonomik ve askeri öncelikleri kadar önemli olan dış politika tercihleri arasında kıtada ilişkilerin kesildiği veya diplomatik ilişkilerin henüz sağlanamadığı ülkelerle yakınlaşma çabaları var. Bunun bir diğer sebebi de 2017 yılında ABD’nin Kudüs tasarısıyla ilgili olarak Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada Afrika kıtasından sadece Togo ve Güney Sudan’ın İsrail lehine oy kullanmış olması da gösterilebilir. Şu da unutulmamalı ki dünya üzerindeki 194 ülkenin 54’ünün Afrika kıtasında olması ve bu ülkelerin uluslararası kuruluşlarda önemli bir oy gücüne sahip olmasından dolayı, İsrail Afrika kıtasının stratejik önemini Birleşmiş Milletlerde Kudüs oylamasından sonraki dönemde bir kez daha dikkate almak mecburiyetinde kalmıştır. 

Bunun için İsrail aracılar vasıtasıyla Afrika ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Bu aracı ise Birleşik Arap Emirlikleri’dir. BAE, İsrail’in Afrika kıtasındaki kirli ilişkilerini yürüten ülke olarak son dönemlerde ortaya çıkmıştır.  İsrail’in Libya üzerindeki nüfuzunun artması ve Sudan ile ilişkilerin normalleşmesi ve Uganda’daki görüşmeler ve varılan anlaşmaların arka planında BAE’nin olması bu durumun en somut örnekleri arasındadır.[8]

Trump’un, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından Afrika Birliği ülkelerinin bazıları bu kararı protesto ederek İsrail ile siyasi ilişkilerini kesmişlerdir. Lakin bazı Afrika ülkeleri ise İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmeyi açık bir şekilde reddetmişlerdir. Trump’un kararına Togo destek verirken Güney Sudan, Uganda, Ruanda, Kamerun ve Benin çekimser kalarak örtülü destek vermişlerdir.[9]

Fakat 14 Mayıs 2018’de Tel Aviv’deki Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan ABD’nin verdiği resepsiyona Angola, Kamerun, Kongo Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri, Etiyopya, Kenya, Nijerya, Ruanda, Güney Sudan, Zambiya gibi ülkelerin diplomatik misyonları katılma kararı aldılar. Ancak bu karar üzerine Somali, Sudan, Tanzanya, Mısır, Fas, Tunus, Cezayir, Güney Afrika Cumhuriyeti Afrika ülkelerinde Filistin halkı için destek gösterileri düzenlenmiş, Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Faki Muhammed ise ABD’nin Kudüs kararından dolayı derin endişe duyduğunu ifade etmişti: “Afrika Birliği, Filistin halkıyla var olan dayanışmasını yinelemektedir ve Filistin halkının bağımsız, egemen ve başkenti Doğu Kudüs olan meşru devlet arayışlarını desteklemektedir” dedi.[10]

İSRAİL’İN AFRİKA İLE İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRME POLİTİKASI
Filistin meselesi sebebi ile bazı Afrika ülkelerinin tavır almasından dolayı İsrail’in Afrika ile ilişkilerini diplomatik olarak geliştirmek istediği net bir şekilde anlaşılıyor. [11] Bu sebeple İsrail, Afrika’daki Yahudi nüfusunun lobi faaliyetlerini etkin bir şekilde kullanıyor. Bununla beraber İsrail’de yaşayan Etiyopya asıllı Falaşa Yahudileri de çok ciddi bir ağırlığının olduğu biliniyor. Yine tüm bunlarla beraber Müslüman nüfusun yoğun olduğu Gine ile siyasi ilişkiler kuruldu. Senegal ile bozulan ilişkiler düzeltildi. Ayrıca Senegal ile tekniksel ve tarımsal konularda anlaşmalar yapıldı.[12]

Böylelikle İsrailli iş adamları Gine, Senegal ve Fas’a çeşitli yatırımlar gerçekleştirdi. İsrail bu politikaları uygulayarak Afrika’dan siyasi destek sağlamak ve başka kazanımlar elde etmek istiyordu. Onun için İsrail Mashav[13]’ı devreye soktu. Mashav öncelikli olarak Etiyopya, Gana, Kenya, Ruanda, Senegal, Güney Sudan ve Uganda’da faaliyetler gösterdi. Ayrıca Burkina Faso, Kamerun ve Togo’ya ayrı bir ilgi beslediği bilinmektedir. Bu ülkelerin yanı sıra Mashav; Kenya, Liberya, Zambiya, Sierra Leone ve Eswatini (eski adı Svaziland) gibi ülkelerde çeşitli projelerle güçlenme başladığını söylemek yanlış olmaz.

İsrail sınırlı su kaynaklarına sahip olmasına rağmen modern tarım ve sulama tekniklerinde fazlasıyla başarılı, ileri teknoloji ve hibrit tohumlar kullanması sayesinde taze ve oldukça verimli ürünler de elde ediyor. Afrika’nın bu teknoloji imkânlarının olmamasından da faydalanıyor. Böylelikle İsrail kendi sınırlı su kaynaklarını kullanmak yerine Afrika’nın çokça zengin su kaynaklarını kullanmayı hedeflediğini söyleyebiliriz.

Bu yüzden İsrail Maslav aracılığıyla Kenya, Etiyopya, Ruanda ve Senegal gibi ülkelerle ortaklaşa gerçekleştirdiği projeler ile yoksullukla mücadele, teknoloji inovasyonu ve teknoloji ihracatı konusunda Afrika ile ilişkilerini güçlendiriyor. Hatta geri dönüştürülmüş atık suların kullanımı ile çiçek, sebze ve meyve yetiştirilmesini sağlayan İsrail, Afrika ülkelerine kırsal kalkınma ve tarım desteği de veriyor. [14]
SONUÇ
İsrail’in derinden ve stratejik bir yol izleyerek Afrika’yı kendi çıkarları için kullanmaya çalışması gözle görülüyor. Bu yüzden geçmiş yıllarda kesilen veya bozulan siyasi ilişkilerini yeniden tesis etmeye çalışıyor. Böylelikle Afrika ülkelerinden hem Birleşmiş Milletlerdeki oy çokluklarından yararlanarak Filistin meselesindeki engelleri kaldıracak hem de Afrika’nın yer altı zenginlerinden faydalanacaktır. Bu sebeple Afrika ülkeleri ile askeri, siyasi, ekonomik olarak ilişkileri düzeltmeye çalışıyor. Ancak bazı Afrika ülkeleri ile zaten düzeltti. Çünkü bu ülkelerle Mashav aracılığıyla projeler yapılıp uygulamaya konuldu. Bugün Mashav’ın internet sitesine baktığınızda Afrika uygulanan tarımsal projeleri görürsünüz.

Bununla beraber İsrail şirketler aracılığıyla Afrika’ya yatırımlar yaparak yer altı kaynaklarından yararlanmak istediği görülüyor. Çünkü Afrika elmas, altın gibi madenler bakımından zengin bir ülkedir.
İsrail’in amaçları bellidir. Afrika’da, Akdeniz’de ve Ortadoğu’da söz sahibi olmaya çalışmak. İsrail, Afrika konusunda akıllı ve stratejik bir yol izliyor. Bu nedenle dikkatli olunmalıdır.



[1] Kubilay Muhammet Özdemir, İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi, İstanbul 2020. (benimtarihim1923@gmail.com)
Kısaca Tanıtım; öğretmen ve tarihçi yazar, Academia.edu’da makaleleri olmak üzere kendi blogger sitesinde de yazıları vardır. https://kubilaymuhammetozdeemir.blogspot.com/
[2] Fatih Şemsettin Işık, “Yeni Dönemde İsrail’in Afrika Politikası”, https://www.perspektif.online/tr/jeopolitik/yeni-donemde-israilin-afrika-politikasi.html , Erişim Tarihi: 14 Nisan 2020
[4] Muhammet Emin Esmer, “İsrail’in Afrika Politikasında Uganda’nın Önemi”, İNSAMER, 19.03.2020, s.1
[5] Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, “İsrail’in Yeni Afrika Politikası”, https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/israilin-yeni-afrika-politikasi/1253872, Erişim Adresi; 13.09.2018
[7] Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, “İsrail’in Yeni Afrika Politikası”, https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/israilin-yeni-afrika-politikasi/1253872, Erişim Adresi; 13.09.2018
[8] Osman Kağan Yücel, “İsrail’in Yeni Afrika Politikası BAE Üzerinden Yürüyor”, Erişim Adresi; https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-in-yeni-afrika-politikasi-bae-uzerinden-yuruyor/1738368, 19.02.2020

[9] Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, “İsrail’in Yeni Afrika Politikası”, https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/israilin-yeni-afrika-politikasi/1253872, Erişim Adresi; 13.09.2018
[11] Muhammet Emin Esmer, “İsrail’in Afrika Politikasında Uganda’nın Önemi”, İNSAMER, 19.03.2020, s.1

[13] Mashav yani İsrail Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı demek. Google’den girdiğimizde hakkında kısmında kısa tanımı şöyle; “Gelişmekte olan dünyanın geri kalanıyla İsrail'in kendi hızlı gelişiminin temelini oluşturan bilgi ve teknolojileri paylaşmak amacıyla 1957'nin sonlarında başlatıldı.
1948'de bağımsızlığa kavuştuktan sonra, bilimsel araştırma ve teknolojik gelişme, ülkenin modern bir devlet haline gelmesi için yeniden inşa edilmesinde kilit faktörlerdi. Büyüyen bir ülkenin kıt doğal kaynakları olan zorluklarını karşılamak için yeni ve yenilikçi teknolojiler geliştirilmiştir.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer Yayınlar