Kubilay Muhammet Özdemir[1]
Yeşilay,
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında işgal güçlerinin toplumumuzda
alkol ve uyuşturucu maddelerin yaygınlaştırılmasını ve işgale karşı mücadele
ruhunun yıkılmasını önlemek amacıyla dönemin Şeyhülislam’ı İbrahim
Haydarizade’nin himayesinde ve Dr. Mazhar Osman ve arkadaşları tarafından
Sultan Vahdettin’in izni ile 5 Mart 1920’de İstanbul’da “Hilal-i Ahdar” adıyla
kurulmuştur.[2]
“Hilal-i
Ahdar” ismi bir zaman sonra “Yeşil Hilal” en son olarak da “Yeşilay” olarak
değiştirilmiştir. 1934 yılında ise Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı,
İsmet İnönü’nün Başbakanlığı döneminde çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı
neticesinde Yeşilay’a “Kamu Yararına Çalışan Dernek Statüsü” verilmiştir.[3]
Cemiyetin
ilk genel başkanı 1920’den 1945 yılına kadar Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman, Umumi
Kâtibi Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’dır. Aynı zamanda Fahrettin Kerim
Gökay Gençlik Şubesi Başkanlığını da üstlenmiş ve 1945 yılından 1950 yılına
kadar da Yeşilay Cemiyeti’nin genel başkanlığı görevini yapmıştır.[4]
Yeşilay
Cemiyeti’nin amacı ise “Türkiye Yeşilay Cemiyeti Tüzüğü”ne baktığımızda Madde
3’ün 1. 2. ve 3. bendinde şöyle açıklanmıştır:
“(1)
Cemiyet yurdumuzda ahlaki ve kültürel bir kalkınma atmosferi içinde; tütün,
alkol ve madde bağımlılığı gibi toplum ve gençliğin beden ve ruh sağlığını
tahrip eden bağımlılıklar yanında, kumar, fuhuş, internet ve teknoloji
bağımlılığı gibi gençliğe ve topluma zarar veren bütün zararlı alışkanlıklarla
mücadele etmek, milli kültüre bağlı nesiller yetiştirmek amacı ile kurulmuştur.
(2)
Cemiyet bu çerçevede bağımlılıklarla mücadele etmek üzere, toplumun bilinç, güç
ve kaynaklarını harekete geçirir; insan onur ve saygınlığının korunması
doğrultusunda her koşulda, yerde ve zamanda desteğe muhtaç insanlara yardım
eder; toplumun bağımlılıklarla mücadele kapasitesinin geliştirilmesine sürekli
katkıda bulunur.
(3)
Bu amaç doğrultusunda ulusal ve uluslararası kamu, özel ve sivil toplum
kuruluşlarıyla gerekli işbirliği ve ortak çalışma organizasyonlarını
geliştirir.”[5]
1936
yılında Yeşilay’ın gerçekleştirdiği yıllık kongresinde bir aza tarafından
Yeşilay Marşı yazılması teklif edilmiş ve bu teklif alkışlarla kabul
edilmiştir. Ayrıca kanunlara göre reşit olmamış ve ortaokulu bitirmemiş
olanların da bu cemiyete dâhil edilmemeleri teklif edilerek aynen kabul
edilmiştir.[6]
Cemiyetin ilkelerini ve değerlerini, amaçlarını, hedeflerini, çalışma ilkesini
benimseyen ve derneklere girmek için herhangi bir kanuni engeli bulunmayan
ayrıca hiçbir şekilde sigara, alkol ve uyuşturucu maddeyi kullanmamayı ve bunlarla
mücadeleyi benimsemiş olan her gerçek ve tüzel kişi Yeşilay Cemiyetine üye
olabilmektedir. Fakat üye olurken cemiyet tüzüğünün 6. Maddesine göre şu yemini
etme şartı vardır:
“Üye
kaldığım müddetçe tütün, alkol ve bağımlılık yapıcı maddelerden herhangi birini
hiçbir suretle kullanmamaya, cemiyet ve ülküsünü yaymaya şeref ve namusum
üzerine söz veriyorum.”[7]
Yeşil
Hilal Cemiyeti’nin faaliyetlerini genel merkezin düzenlediği ve 1930’da gençlik
şubesinin kurulmasıyla yürüttüğü faaliyetler olarak iki gruba ayrılabilir. Bu
gruplar içki, esrar, eroin gibi kötü alışkanlıklara karşı Türk milletini ve
gençliğini korumak üzere teşkilatlanmak ile beraber gençlik teşkilatı da
gençler arasında düzenlenen toplantılar, müsamereler, piyesler ile öne
çıkmıştır.[8]
Bunun
yanında Yeşilay, mecmua yani dergi de çıkarmıştır. Yeşilay’ın ilk çıkardığı
mecmua 1925 yılında “Hilal-i Ahdar” adıyla çıkmıştır. Bunun yanında bir de Mavi
Kırlangıç adıyla 20 Ocak 1969’da ilk çocuk dergisini çıkarmaya başlamıştır.[9]
Cemiyet Hilal-i Ahdar’dan sonra Yeşilay Mecmuası adıyla 1932’den itibaren dergi
yayınına devam etmiştir. Hatta Cumhuriyet Gazetesi’nde mecmua ile ilgili şöyle
bir haber yapılmıştır:
“On
iki senedir bilâfasıla neşriyat hayatına devam eden Yeşilay mecmuasının
133’üncü sayısı yeni bir şekilde ve öz içerisinde çıkmıştır.”[10]
İlmi
mücadeleler ve fiili faaliyetler icra eden Yeşilay Cemiyeti Prof. Dr. Fahrettin
Gökay’ın anlatımıyla şöyle bir ortamda doğmuştur:
“Hilal-i
Ahdar doğduğu zaman memlekette bir zihniyet hâkim idi ki mey ve ney hayatın
ayrılmaz birer unsurudur. Asırlarca bu telkin zihinlere hükmetmiştir! Anayurda
giden aydın vatandaş ihmallerin mirası içerisinde teselliyi akşamcılıkta
arıyordu. İstanbul şehrinde esen karagün fırtınası yabancı ellerden gelen
zehirli ispirtolarla Türk beynini yakıp kavuruyordu! Çeşitli barlar ve
meyhaneler gençliği zehirliyordu. İşte bu hava ve şerait içerisinde Yeşilay
Hilal’in sesi yükseldi. İlmi araştırmaları, yazıları, konferansları,
kongreleri, çeşitli irşat hareketleri teşebbüsleri ile içkinin, uyuşturucu
zehirlerin bir millet ve nesilde yaptığı fenalıkları ortaya koydu. Çalışmasında
demagojiye sapmaması, ilim ve fennin gösterdiği açık yollardan şaşmaması ile
milletin ve şeflerin teveccühünü kazandı.”[11]
Yeşilay
sadece Birinci Dünya Savaşı ve işgal sonrası yaptığı mücadelelerle sınırlı
kalmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını kazanmasından sonrada bu
mücadelelerine devam etmiş ve delilik, içki ve uyuşturucu ile mücadelelerine
aşağıda kısaca değinilmiştir.
Yeşilay’ın İlk Yıllarında Verdiği
Mücadeleler
Kuruluşundan
günümüze bağımlılık türleri arttıkça Yeşilay’ın tüzüğünde çalışma alanları
çeşitlenmiş, alkolden sonra sigara, uyuşturucu madde, kumar ve yakın tarihte
teknoloji bağımlılığı Yeşilay’ın mücadele alanına dâhil olmuştur.[12]
Ancak tarihte Yeşilay’ın icraatlarına bakıldığında neredeyse kişiliği olumsuz
etkileyen tüm unsurlarla mücadele ettiği görülmüştür. Bu unsurlardan bir tanesi
olan “Delilik” ile İzmir’de Yeşilay Cemiyeti’ni kurarak mücadele eden Asabiyeci
Doktor Cevad Zekai Bili gazetecilere değerlendirmelerde bulunmuş ve bu
Cumhuriyet Gazetesine şöyle yansımıştır:
“Büyük
Harpten sonra dünyanın her yerinde deliliğin arttığını ve memleketimizin de
bundan vareste kalamayacağını, cemiyetin çetin bir yol üzerinde azimle
çalışacağını söylemiştir.”[13]
Böylece
Yeşilay Cemiyeti zayıf iradelerin gösterdiği karakter bozuklukları ile mücadele
ettiği anlaşılmıştır. Zayıf iradeyi biraz daha irdeleyecek olursak Erving
Goggman’ın 1963’te yazdığı “Damga Örselenmiş Kimliğin İdare Edilişi Üzerine
Notlar” isimli kitabında zayıf irade şöyle tanımlanmıştır:
“Baskıya
müstahak ya da doğal olmayan tutkular, sapkın ve katı inançlar ve ahlaksızlık
olarak algılanan bireysel karakter bozukluklarıdır. Bunlara örnek olarak ruh
bozukluğu, hapis yatmak, bağımlılık, alkolizm, eşcinsellik, intihara girişim ve
radikal siyasi davranışlar”[14]
gösterilmiştir.
Cemiyetin
ilk başlarda en çok üzerinde durduğu bağımlılık içki ve uyuşturucu olmuştur.
Hatta 1932 yılında Mazhar Osman’ın başkanlığındaki toplantıda sarhoşluk ve
uyuşturucu yüzünden meydana gelen kazalara mani olmak için alınması gereken
tedbirler müzakere edilmiştir. Bu müzakerede meyhanelerin çoğalması üzüntü ile
karşılanmış, içki, esrar vesaire gibi alışkanlıkların milli bünyemizde açtığı
tahribatların millete anlatılması kararlaştırılmıştır. Ayrıca araç sürücülerine
ve halka kazaların sebeplerini anlatan sergiler yapılması, levhalar asılması,
şoförlerin herhangi bir keyif verici maddeler kullanmalarına engel olmak ve bu
gibi şeyler kullandığı anlaşılan sürücülerin ruhsatlarına el konulması, mahalleler
arasında dükkanlarda içki satılmasının men edilmesi, meyhanelerin sınırlandırılması,
mekteplerde konferansların çoğaltılması için ne gerekliyse bununla ilgili girişimlere
bulunulmasına karar verilmiştir.[15]
Yeşilay’ın
1937’deki senelik kongresinde ise Doktor İbrahim Zati içki aleyhtarlarına
çatanlara cevap vererek kutuplarda keşifte bulunan Amondsen ve Mansen’in en
soğuk havalarda bile alkol kullanmadıklarını, Profesör Picard’ın atmosfer
keşfinde de aynı şekilde hareket ettiğini söylemiş ve alkolün hiçbir zaman
vücudun ısınması için kullanılamayacağını, bilâkis alkolün vücudu uyuşukluğa,
iş görmezliğe neden olduğunu anlatmıştır.[16]
1941’de
Cumhuriyet Gazetesinde çıkan bir yazıda ise içki konusunda şu değerlendirmeler
yapılmıştır:
“Nüfusun
yüzden seksen beşi tarlada çalışan bir millet, hele bünyesi itibariyle de
sağlam olursa, bu gibi illetlerden şimdilik korkmamakta haklıdır. Bizim
memlekette akşam olup ortalık karardı mı, işinden gücünden çıkan insanlar için
vakit geçirecek bir meşgale yoktur. Garb hayatı henüz İstanbul’da bile
tamamıyla teessüs etmediğinden aile toplantıları nedir bilmeyiz. Tiyatrodan
vazgeçtik, bir tek sineması olmayan şehirlerimiz vardır. Gençliğin spor
faaliyetleri esaslı bir düzene konamadığından bu bakımdan da yayayız. Velhasıl
yeni hayat şartlarına iyi intibak edemediğimiz için, büyük şehirlerde her türlü
zehirlere, orta şehir ve kasabalarda ise içkiye karşı yavaş yavaş artan bir
iptilâya (alışkanlık) şahit
oluyoruz.”[17]
Yeşilay’ın
uyuşturucu ile mücadelesinde ise Profesör Mazhar Osman ise Yeşilay Kongresinde
şunları söylemiştir:
“Eroine
karşı seferber haldeyiz. Hükümetin bütün vasıtaları ile beyaz zehir satanlara
karşı açmış olduğu mücadeleye rağmen bilhassa gençlik arasında bu beyaz toz
ortalığı kırıp geçirmektedir. Halihazırda Bakırköy Akıl Hastanesinde 200 genç
tedavi edilmektedir. Bunlar için senede 35.000 lira masraf yapılıyor. Hastanede
tedavi ettiğimiz gençler, aradan dört ay geçmeden gene alışıyorlar. Bu işin
yegane çaresi memlekette eroin yapanların kökünü kurutmaktır. Aile babaları!
Evlatlarınıza fazla para vermeyin. Sonra cezasını çekersiniz. Analar! Siz de
çocuklarınızın kusurlarını müsamaha ile karşılamayın. Bu beyaz zehri satanları
linç etmeli.”[18]
Yine
Fahrettin Gökay’ın Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan yazısında içki ve uyuşturucu
ile ilgili şu değerlendirmelerde bulunmuştur:
“1935’te
nüfus başına 230 gram olan alkol sarfiyatı 430 gramı bulmuştur. Fakat bu nispet
diğer memleketlere nazaran şükredelim ki gene azdır. Fransa’da nüfus başına 12
– 13 litre düşmekte idi! Biz de şunu söylüyoruz: Yeşilay savaşı günün davası
değil, yarının ve geleceğin problemidir. Yeşilay ancak gönüller kazanmak ve
bilhassa içki düşmanı bir genç nesil yetiştirmekle hedefine varacağına
inanmaktadır.”[19]
Yeşilay
toplumun sağlığı için mücadelelerine devam ederken özellikle Türk gençliğini
korumayı ülkü edindiğini Yeşilay’ın senelik kongresinde okunan şu rapordan
anlaşılmıştır. Kongrede umumi kâtibin okuduğu raporun son cümlesi şöyle
bitmiştir:
“Türk
genci! İkinci vazifen alkol ve uyuşturucu maddelerden kurtulmak olacaktır.”[20]
SONUÇ
Türkiye
Yeşilay Cemiyeti geçmişte olduğu gibi günümüzde de bağımlılıklar ile
mücadelesine devam eden bir cemiyet olarak varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle
1-7 Mart Yeşilay Haftası olarak tüm yurtta kutlanılmaktadır. Cemiyet,
bağımlılık çeşitleri arttıkça çalışma programlarını güncellemekte ve bu
alanlarda çalışmalar yaparak toplumu bilinçlendirmeye çalışmaktadır. Değişen
koşullar ve toplumdan gelen talepler neticesinde Yeşilay 2013 yılında tüzüğünde
yaptığı değişiklikle bağımlılık alanında yürütmekte olduğu önleyici ve koruyucu
çalışmalara tedavi ve rehabilitasyon faaliyetlerini de eklemiştir. Bu
doğrultuda Yeşilay bünyesinde oluşturulan “Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM)”
2015 yılının Temmuz ayında ilk olarak “Danışmanlık Hattı” ile hizmet vermeye başlamıştır.[21]
Günümüzde ise yüz yüze tedavi imkânı sağlayan ve bu süreçte bağımlılıklardan
arınmaya çalışanlara YEDAM Uzmanları tarafından psikolojik ve sosyal destek
veren bir merkez olma konumundadır. 115 danışma hattından ücretsiz olarak
randevu oluşturabilir ve yine ücretsiz olarak bu hizmetlerden milletimiz
yaranabilmektedir.
Bu nedenle sevdiklerimizi korumak için sizlerde Yeşilay Cemiyeti’ne katılın çünkü Yeşilay bağımlılıkları hayata kazandırmak için var gücüyle çalışıyor.
[1]
Kubilay
Muhammet Özdemir,
Giresun Üniversitesi Fen –Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler, İstanbul
Ayvansaray Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Mezunu, kubilaymuhammetozdeemir.blogspot.com veya academia.edu
E-Posta: benimtarihim1923@gmail.com
[2] “Yeşilay Tarihçesi”, https://www.yesilay.org.tr/tr/kurumsal/tarihce, Erişim Tarihi: 16.08.2021
[3] “Yeşilay Tarihçesi”, https://www.yesilay.org.tr/tr/kurumsal/tarihce, Erişim Tarihi: 16.08.2021
[4] Hatice Güzel Mumyakmaz, “Yeşilay Cemiyeti ve Faaliyetleri:
Bağımlılıkla Mücadele, Sağlıklı ve Ahlaklı Nesiller Yetiştirme”, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi,
55 (1), s.370-371.
[5] “Türkiye Yeşilay Cemiyeti
Tüzüğü”, PDF, s.2.
[6] “İçki Düşmanı Gençler” Cumhuriyet Gazetesi, 9.11.1936, s.2.
[7] “Türkiye Yeşilay Cemiyeti
Tüzüğü”, s.4.
[8] Hatice Güzel Mumyakmaz, “a.g.m.”, s.370.
[9] Yeşilay – Ay Işığında 100 Yıl
(100. Yıl Belgeseli), https://www.youtube.com/watch?v=Lq5PSm1CDFU, Erişim Tarihi: 16.08.2021
[10] “Yeşilay Mecmuası”, Cumhuriyet Gazetesi, 21.01.1944, s.4.
[11] Fahrettin Gökay, “Yeşilay 25
Yaşında”, Cumhuriyet Gazetesi, 10
Mart 1945, s.2.
[12] “Yeşilay Tarihçesi”, https://www.yesilay.org.tr/tr/kurumsal/tarihce, Erişim Tarihi: 16.08.2021.
[13] Cevad Zekai Bili, “İzmir’de
Yeşilay Cemiyeti”, Cumhuriyet Gazetesi,
30.05.1935, s.5.
[14] Erving Goffman, Örselenmiş Kimliğin İdare Edilişi Üzerine
Notlar, Heretik Yayınları, Çev:
Ş. Genişli, L. Ünsaldı, S.N. Ağırnaslı, Ankara 2014, s.33.
[15] “İçki Düşmanları Yeşilay
Cemiyeti Meyhanelerin Tahdidini İstemeğe Karar Verdi”, Cumhuriyet Gazetesi, 4.01.1932, s.2.
[16] İbrahim Zati, “Yeşilay
Kongresi”, Cumhuriyet Gazetesi,
26.12.1937, s.2
[17] “Mühim Bir Cemiyet Derdi”, Cumhuriyet Gazetesi, 7.01.1941, s.1.
[18] Mazhar Osman, “Yeşilay Kongresi”
Cumhuriyet Gazetesi, 26.12.1937, s.2
[19] Fahrettin Gökay, “Yeşilay 25
Yaşında”, Cumhuriyet Gazetesi, 10
Mart 1945, s.2
[20] “Yeşilay Cemiyetinin Senelik
Toplantısı”, Cumhuriyet Gazetesi,
16.01.1939, s.1-5.
[21] “Yeşilay Danışmanlık Merkezi
YEDAM”, https://www.yesilay.org.tr/tr/kurumsal-projeler/yesilay-danismanlik-merkezi, Erişim Tarihi: 16.08.2021