Tarihi
belgelerden öğrendiğimiz kadarıyla Ağustos ayına Türk milletinin kaderini
değiştiren önemli savaşlar denk gelmiş ve bu nedenle “Ağustos Ayı” zafer ayı olarak
nitelendirilmiştir.
Ağustos
ayı içerisinde Türk milleti Anadolu’yu kendisine yurt açmak için 26 Ağustos
1071’de Selçuklu Sultanı Muhammed Alparslan komutasındaki Selçuklu Ordusu ile
Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen komutasındaki Roma Ordusu arasında yapılan
Malazgirt Meydan Muhaberesi’ni Türklerin kazanmasıyla Anadolu’nun kapıları
açılmıştır.
Ağustos
ayı içerisinde Türklerin kazandığı diğer zaferlerden birisi olan 29 Ağustos
1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad’ı fethetmesi olmuştur. Bundan 5
yıl sonra 29 Ağustos 1526 yılında yine Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki
Osmanlı Ordusu ile Macaristan Kralı II. Layoş komutasındaki Macar Ordusu
arasında yapılan Mohaç Meydan Muhaberesi’nde Osmanlı Ordusu, Macar Ordusunu iki
saat gibi kısa bir sürede imha etmiş ve savaşı Osmanlı Ordusu kazanmıştır. Bu
savaş en kısa sürede biten meydan muhaberesi olarak tarihe geçmiştir.
Venediklilerin
elinde bulunan ve Doğu Akdeniz’in en büyük adası konumunda olan Kıbrıs II.
Selim’in emriyle Lala Mustafa Paşa tarafından 1 Ağustos 1571’de fethedilmiştir.
Osmanlı
Devleti eski ihtişamlı yıllarından duraklamaya, gerilemeye ve en sonunda ise
dağılma sürecine girmiş ve Osmanlı Devleti işgale uğrayarak 30 Ekim 1918’de
Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla fiilen sona ermiştir. Ardından Türk milletinin
bağımsızlığını ve onurunu tamamen yok eden sözde barış antlaşması olan “Sevr
Barış Antlaşması” 10 Ağustos 1920’de İstanbul Hükümeti tarafından
imzalanmıştır. Fakat Milli Mücadelenin liderliğini üstlenen Mustafa Kemal ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sevr’i bir paçavra olarak görmüş ve kabul
etmemiştir. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi 19 Ağustos 1920’de bu antlaşmayı
kabul edenleri ve imzalayanları “vatan haini” ilan etmiştir. Sevr’in
tanınmaması ile birlikte bu paçavrayı kabul edenlerin ve imzalayanların TBMM
tarafından vatan haini olarak ilan edilmesi de zafer ayı dediğimiz Ağustos
ayına denk gelmiştir.
Tüm
bu gelişmeler ışığında “Şark Planı” ile kurgulanan ve 13 Eylül 1683 yılında
Türklerin Viyana’dan geri dönmesi ile başlayan ve 1699 Karlofça Antlaşmasıyla
hızlanan geri çekilme süreci 238 yıl son Sakarya’da durdurulmuştur. Şark
Planını hazırlayan küresel güçler bunu uygulamak için önlerinde tek sorun
olarak gördükleri Türkleri imha etmek için tetikçi olarak Yunan Ordusunu Anadolu’ya
göndermişlerdir. Mustafa Kemal’in 23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Meydan
Muhaberesi’nde “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır.
Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz”
emrini vermesiyle 22 gün 22 gece dünyanın en uzun süren meydan muhaberesi
sonucunda Türk Ordusu 13 Eylül 1921’de Sakarya Irmağı’nın doğusundan Yunan
Kuvvetlerini temizlemiştir. Böylece 238 yıllık geri çekiliş yerini taarruza
bırakmış ve hazırlıklar 1922 yılının Ağustos ayına kadar sürmüştür. Mustafa Kemal’in
Başkomutanlığını yaptığı Türk Ordusu 26 Ağustos 1922’de düşmana taarruza
kalkmış ve 30 Ağustos da Dumlupınar’da vurulan darbe sonucu Yunan Ordusu
kaçmaya başlamıştır. Bunun üzerine Başkomutan Mustafa Kemal, “Ordular
ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini vererek Türk Ordusu, Yunan
Ordusunu kovalamaya başlamış ve iki yüz bin civarındaki Yunan Ordusunun tamamı
neredeyse imha edilmiş, geri kalanlar 9 Eylül 1922’de denize dökülmüş ve canını
zar zor kurtaran az bir grupta gemilere binerek Atina’ya kaçmıştır.
Osmanlı
Devleti’nin küllerinden yeni bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Lozan
Antlaşması ile dünyaya ilan edilmiş ve tanıttırılmıştır. Ancak bağımsız
Türkiye’nin kurulmasından sonra küresel güçler Anadolu’yu ve üzerinde kurulu
Türk devletini ve bu devleti kuran Türk milletini asla ve asla rahat
bırakmamışlardır. Her fırsatta Türkiye’ye güç ve enerji kaybettirmek için
ellerinden geleni yapanlar en son 15 Temmuz 2016 günü Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin içine sızan FETÖ Terör Örgütü militanları tarafından darbe
kalkışması yapılmıştır. Başta seçilmiş hükümet olmak ile birlikte Türk vatanı
ve Türk milleti hedef alınarak Mete Han’dan beri sistemli bir ordu yapısına
sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imajı ve saygınlığı yıpratılmak
istenmiştir. Ancak Türk milleti büyük bir feraset örneği göstererek Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin içine sızmış hainler ile tamamen yerli ve milli,
Anadolu’nun asil evlatları olan askerleri çok iyi ayırt ederek, “Peygamber
Ocağı”, “Muhammed’in Ordusu”, “Mehmetçik” diye adlandırılan Türk Silahlı
Kuvvetleri’ni topyekun zan altında bırakmamış ve her daim askerlerinin yanında yer
almıştır.
Darbe
kalkışmasından sonra yapılan ihraçlar sonrası dünya devletleri Türk Silahlı
Kuvvetlerinin toparlanamayacağını düşünmüştü. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesinde kadro açığı oluşmuştu. Ancak buna rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri 40 gün gibi kısa bir sürede
toparlanarak zafer ayı olarak nitelendirilen Ağustos ayında Cerablus’u DEAŞ
Terör Örgütünden temizlemek amacıyla 24 Ağustos 2016 sabaha karşı 04.00’da
sınır ötesi harekâta başlamış ve bu harekâta “Fırat Kalkanı” adı verilmiştir. Fırat
Kalkanı Operasyonun ardından yapılan sınır ötesi operasyonlara zemin hazırlamış
Türkiye sınırları boyunca bulunan DEAŞ, PKK, YPG, PYD vb. terör örgütlerini
imha etmiştir.
Sonuç
itibariyle Ağustos ayı Türk milletinin geçmişinin, bugününün zafer ayı olmakla
ile birlikte belki de gelecekte kazanacağı zaferleri anıldığı ay olacaktır.