MATÜRİDİLİK
Akaid konusunda Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Mâtürîdî’nin görüşlerini benimseyenlerin oluşturduğu Ehl-i sünnet mezhebinin adıdır.8 Matüridi, Maveraünnehir bölgesi kentlerinden Semerkant’ta bir mahalle olan “Matürid” de9 852 yılında doğmuştur.10 Türk âlimi olan Maturidi’nin11 eseri incelendiğinde “kelâm”, “mezhepler tarihi”, “fıkıh usulü” ve “tefsir” alanlarında bilgili olduğu görülmüştür. Eserlerinde Ehl-i sünnet’in temel prensiplerini hem ayet ve hadislerle hem de akli deliller ile savunmuş, özellikle Mu’tezile ve Şia’nın görüşlerini tenkit etmiştir. 944 yılında Semerkant’ta vefat etmiştir.12
Matüridilik, tarih boyunca Türk kültür çevresinde ortaya
çıkmış ve yayılarak günümüze kadar
gelmiş, Türk kültüründe bir dini (kelâmi) ekoldür.13 Türkler,
İslamiyet’e girdikten sonra ibadet ve sosyal
ilişkilerini İmam-ı A’zam Ebu Hafine göre düzenlemişler, inanç ilkelerinde
(akaid’de) de Matüridi’nin sitemini benimsemişlerdir.14 Matüridi’nin
yaşadığı dönemde İslam dünyası siyasi ve fikri
ayrışmalar içerisindeydi. Tarihçilerden bazıları bu fikri ayrışmanın sebebi başta Hz. Muhammed (s.a.s.)’in vefat
etmesiyle çıkan hadiselere bağlamışlardır. Çıkan olayların bize şu sonucu
göstermiştir ki o günkü Müslüman toplumun arasına farklı yorumlamalar meydana
gelmiştir. Bir tarafın mümin
dediklerine diğer tarafın kâfir dediği
görülmüştür. Bu nedenle bütün farklı gruplar kendi görüşlerini ispat etmek için
Kur’an ve hadislerden deliller bulma
yoluna giderek kanıtlamaya çalışmışlardır. Bu bağlamda yeni fetih
hareketlerinin meydana getirdiği yabancı din ve
kültürlerle kurulan temas sonucunda ayrılıklar daha büyük boyutlara
ulaşmıştır. Böylece bir sürü dini gruplar ortaya çıkmıştır. Yıkıcı ve bölücü fikirler taşıdığı tespit edilen bu akımlara karşı İslam dinini akılcı bir yolla savunmak iddiasıyla Mutezile ortaya
çıkmıştır. Bu mezhep, Emevi ve Abbasi
halifelerinden bazılarının da desteğini almıştır. Özellikle Halife Vasık dönemi
Mutezilerin altın çağı olmakla beraber bu mezhepten
olmayanlara karşı yapılan zulüm ve baskılarla tarihe geçtiği dönem olmuştur.15
Mutezilenin yaptığı zulümlere karşı onların metotlarını kullanarak karşı
çıkacak İslam Dünyası’nın üç ayrı bölgesinde Kur’an ve hadislere uygun bir şekilde İslam’ı savunan üç büyük İslam
âlimi ortaya çıkmıştır. İslam Dünyası’ndaki bu
karşılıklara karşı Arabistan’da Ebu’l – Hasan el- Eş’ari,
Mavaraünnehir’de Ebu Mansur el –
Matüridi,
Muhammed Ebu Zehra’nın, Matüridi’nin metodunu ve
Kur’an’ı nasıl tefsir ettiğini şöyle açıklamıştır:
“Matüridi,
aklı bilgi kaynaklarından biri olarak kabul etmekle beraber, aklın sapma
yapacağı endişesini de taşımaktadır. Fakat, duyduğu bu endişe onu, fıkıh ve
hadis âlimlerinin yaptığı gibi aklı hiçe saymaya götürmemiş; tersine, onu, akli
olanın yanı sıra ‘menkul’ olana da dayanmak suretiyle sapmadan korunmaya ve
ihtiyatlı davranmaya sevk etmiştir. Matüridi bu konuda şöyle der: “Kim, nakille
beraber ihtiyatlı olmayı reddeder, gizli kalanı sırf akılla çözmeye kalkışır ve
Rabbani hikmetlerin tümünü, ilahi bir işaret
(rasûl) olmaksızın, eksik ve sınırlı aklıyla kuşatmayı hedeflerse; o
kimse, akla zulmetmiş olur ve ona taşımayacağı bir yük yüklemiş olur.” Bu
sözlerden, şu sonuç çıkmaktadır: Matüridi, şeriata aykırı düşen hususlarda ise
şeriatın hükmüne boyun eğmeyi gerekli görmektedir. “Nasslarla yardımlaşarak
akli delilere başvurmak” şeklinde ifade edilen bu ilke, Maturidi’nin, Kur’an’ı
Kerim’i tefsir ederken de yol göstericisi durumundadır. Maturidi, Kur’an’ı
tefsir ederken, müteşabih (manaca kapalı) olan ayetleri, muhkem (manaca açık)
olan ayetlere götürmüş ve “Müteşabih”
olanı “muhkem” olanın ışığı altında yorumlamaya çalışmıştır. Ona göre, eğer
müminin akli gücü te’vile yetmiyorsa; doğru olan, meseleyi Allah’a bırakmaktır.
Maturidi, elinden geldiğince Kur’an ayetlerini, yine Kur’an ayetleriyle tefsir
etmeye çalışmıştır. Çünkü Kur’an, ayetleri arasında bir çelişki yoktur.”19
Matüridî’nin dine yaklaşımının akılcı ve ilimci olmasının yanında hoşgörülü ve
taassuptan uzak bir anlayış içinde bulunması da ona saygınlık kazandırmıştır.
O, kendi çağında, insanları kendi görüşlerine inanmaya zorlayan, kendi
görüşlerine inanmayanları cezalandırmakla kendilerini görevli sayan farklı
grupları (ehl ül-bid’at’ı) onaylamamıştır. Matüridî, ana inanç ilkelerini
ilgilendirmeyen inanç ve eylem
farklılıklarını hoşgörü ile karşılamış,
kıbleye yönelen herkese mümin gözüyle bakmıştır. Açık bir (inanç esaslarıyla ilgili) yalanlaması (inkârı) olmadığı
sürece insanların ibadetlerine ve işlerine
karışılmaması kanaatinde olmuştur. Bu düşüncesini “amel”in (eylem”in) imana dâhil olmaması” formülüyle
açıklamıştır. Daha açık ifadeyle Matüridî kıble ehlinin farklı eylem ile
düşünceye sahip olmalarını hoşgörü ile karşılamış ve kendi prensiplerine uymaya ve inanmaya kimseyi zorlamamıştır.20
Fakat günümüzde milletimiz İslam’a zarar veren bazı
tarikatlerin ve sapkınların etkisinde kalmış aklî düşünceden, hür ve müteşebbis iradeden uzaklaştırılmış,
kaderci ve itaatkâr bir anlayışa
sokulmuş ve tembelliğe
sürüklenmiştir. Böylece halk isim olarak Matüridîyye’den olmalarına rağmen,
onun akılcı, bilimci, hür irade anlayışından habersiz aklî ve tabiat ilimlerinden uzaklaşmış,
teslimiyetçi bir anlayışın içinde yer
almış, dinî yaşayışlarında da hurafe ve batıl
inanışlara yönelmişlerdir.
Özellikle bazı cemaatlerin kendilerine göre dini
yorumlamaları ve kendi çıkarları
için kullanmaları neticesinde insanlarımız neye inanacağını şaşırmıştır. Bu
yapılanlar İslam’a zarar vermekle birlikte insanlarımızı dinden de
soğutmaktadır. Bu nedenle bazı cemaatlerin kendi çıkarları için uydurdukları
şeylere inanmamak ve milletimizi
yeninden İslam’ın özüne ısındırmak için Matüridi’yi milletimize tanıtılır ve onun din anlayışını benimsetilir,
sevdirilirse akılcı, ilimci ve her
türlü hurafeden uzak gerçek İslam’ın sevilerek, istenilerek yaşandığı bir Türk
toplumunun oluşmaması için hiçbir sebep kalmayacağı düşüncesindeyim.
DİPNOTLAR
8 İlmihal İman ve İbadetler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.1, Ankara 2010, s.26
9 Muhammed Ebû Zehra, İslam’da itikadî, Siyasi ve Fıkhi Mezhepler Tarihi, Anka Yayıncılık, Çev:
Sıbğatullah Kaya, İstanbul -?, s.183
10 İlmihal İman
ve İbadetler, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, C.1, Ankara 2010, s.26
11 Şükrü Özen, “Maturidi”, https://islamansiklopedisi.org.tr/maturidi, Erişim Tarihi: 04.05.2021
12 İlmihal İman
ve İbadetler, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, C.1, Ankara 2010, s.26
13 A. Vehbi Ecer, Dinimiz İçin Dilimiz, Kayseri 2001, s.
1-9; Aktaran; Ahmet Vehbi Ecer, “Türk
Kültür Tarihinde Ebu Mansur Muhammed Matüridi’nin Yeri ve Etkisi”, Türkler Ansiklopedisi, C.5, Ankara
2002, s.981
14 Ahmet Vehbi Ecer, “a.g.m”, s.981
15 Ahmet Vehbi Ecer, “Ebu Masnur el-Matüridi”, İslam
Medeniyeti Dergisi, Mart 1973, s.11-13.
16 A. Vehbi Ecer, Dinimiz İçin Dilimiz, Kayseri 2001, s.
1-9; Aktaran; Ahmet Vehbi Ecer, “Türk
Kültür Tarihinde Ebu Mansur Muhammed Matüridi’nin Yeri ve Etkisi”, Türkler Ansiklopedisi, C.5, Ankara
2002, s.983-984
17 İlmihal İman
ve İbadetler, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, C.1, Ankara 2010, s.26-27
18 Muhammed Ebû Zehra, İslam’da itikadî, Siyasi ve Fıkhi Mezhepler Tarihi, Anka Yayıncılık, Çev: Sıbğatullah Kaya, İstanbul -?, s.183
19 Muhammed Ebû Zehra, a.g.e., s.187
20 A. Vehbi Ecer, Dinimiz İçin Dilimiz, Kayseri 2001, s.
1-9; Aktaran; Ahmet Vehbi Ecer, “Türk
Kültür Tarihinde Ebu Mansur Muhammed Matüridi’nin Yeri ve Etkisi”, Türkler Ansiklopedisi, C.5, Ankara
2002, s.988