Peki Reform nasıl vücut buldu?
Hümanizm sayesinde Hıristiyanlığın kaynaklarına
inilip bilginlerin gerçeği görmesiyle Avrupa değişim rüzgarları başlamış oldu.
Eski Yunan ve Latin dilinin ve Edebiyat eserlerinin
İbranice eserlerinin incelenmesi hareketine Hümanizm denir. Bu incelemeleri yapan
bilginlere de Hümanist adı verilir.
Bilim ve Sanat alanında yapılan incelemeler
Rönesans’ı ortaya çıkarmış dini metin incelemeleri ise Reform hareketinin
doğmasına sebep olmuştur. Nitekim bu yapılan incelemeler sonucunda
Hıristiyanlıktaki mevcut birçok uygulamanın beşeri uydurmalar olduğu ortaya
çıkmıştır. Bu durum mevcut Hıristiyanlığa karşı şüpheyi arttırmış ve imanı
sarsmıştır. Kilisenin bu derece bozulmasında bazı siyasi ve şahsi sebepler
yüzünden Eski Mısır ve Yeni Yunan ve Roma’nın politeist yani çok Tanrılı İnanç
sisteminin Hıristiyanlığa dahil edilmesi olmasındandır. Böylece İsa Peygamberin
bildirilerden sapılmıştır. Hümanistler bu gerçeği görmüşler ve kiliseye cephe
almışlardır.
Papalık kurumu M.S.1 yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Katolik kilisesinin en yüksek makamıdır. Papa bu inanışa göre Hz. İsa’nın yeryüzündeki vekilidir.
Katolik kilisesinin en yüksek makamıdır. Papa bu inanışa göre Hz. İsa’nın yeryüzündeki vekilidir.
Papa, Avrupa’nın hem dini hem de siyasi en büyük
lideridir. Papalar, Roma’da çok büyük masraflarla yapılan muhteşem Vatikan
Sarayında oturmaya başladılar. Kilise başlangıçta fakir iken, papaların bulduğu
bazı yollar sayesinde çok zenginleşti. Özellikle Roma’nın ziyaretini yarı haç
saymaları büyük zenginlik meydana getirdi. Çünkü Roma’ya gelen zengin
Hıristiyanlar Kilise’ye büyük paralar bağışlamışlardı. Papaların saygı uyandırmayan
yaşayışları kilise de düzeltme yapılmasını isteyenlerin sayısını arttırdı. Yine
Papaların siyasete karışımı prenslerin tahta çıkışlarına müdahil olmaları
hanedanlar arasında da kiliseye tepki meydana getirmiştir.
Dini metinleri inceleyen Hümanistlerin eserleri ucuz
kağıt ve matbaa sayesinde çoğaltılmış ve geniş halk kitlelerine
ulaştırılmıştır. Bu eserler sayesinde Avrupa halkı kiliselerdeki birçok
uygulamanın uydurma olduğunu görmüştür.
Tabi Reformu gerçekleştiren Erasmus ve Martin
Luter’i de unutmamak gerekir. Alman Hümanisti olan Erasmus çalışmalarının
tamamını dini metinler üzerinde yapmıştır. 1511 yılında yayınladığı “Deliliğe
Methiye” adlı eserinde dinde yer alan uygunsuzlukları belirtmiştir. Yine 1516
yılında bastırmış olduğu İncil, Hıristiyan aleminde çok büyük bir yankı
uyandırmıştır. Diğer önemli bir eseri de “Hıristiyan Şovalyesinin El Kitabı”
adlı eseridir.
Erasmus bu eserlerinde dine sonradan dahil edilen
bir çok uydurmaları ortaya çıkarmıştır. Erasmus, Reform hareketinin
hazırlayıcısı olmuştur. Çünkü bütün bu gerçeklere rağmen Papalığa cephe almamış
ve onların bu yanlışlardan döneceğine inanmıştır. Bu yüzden Reform hareketinin
liderliğini bir başka Alman olan Martin Luter’e kaptırmıştır.
Luter bir Hümanist değil, Hıristiyan bir din adamı olan
Keşiş’tir. 1505 yılında Erfurt Üniversitesini bitirdikten sonra Agustinler
Manastırına girdi. Burada 2 yıl boyunca ruhunu selamete kavuşturmak amacıyla
çile çekti. 1510’da kurulan Vitenberg Üniversitesinde profesör olarak
gönderildi. Aynı yıl Agustinler manastırlarının birleştirilmesi amacıyla
Başrahip tarafından Roma’ya gönderildi. Kilisenin Başkanı olan Papayı ve
Kardinalleri görmeyi candan arzu ediyordu. Fakat büyük bir hayal kırıklığına
uğradı. Papalık sarayının ihtişamı, lüksü, siyasi karakterleri ve Roma’daki
Papazların uygunsuz halleri onu çok üzdü.
Luter büyük bir bunalıma girdi.1512 ile 1517 yılları
arasında Hümanistlerin kaleme almış olduğu dini eserleri okudu ve kilisenin
mevcut birçok uygulamasını uydurma olduğuna karar verdi.
31 Ekim 1517 tarihinde Martin Luter, Viternberg
Kilisesinin kapısına 95 maddelik bir bildiri astı. Bu bildiri ile kilisenin
yanlışlıklarını ortaya koymuştur. Kilise bunun üzerine Luter’e fikirlerinden
vazgeçmesi yönünde baskı yapınca Luter kızmış ve 1519 yılındaki bir yazısında
papayı Deccale benzetmiştir. Papa Luter’i, Alman İmparatoru Şarken’den
yakalamasını istedi. Ancak Luter’in arkasında geniş halk kitlesi olduğu için
Şarken, Luter’i tutuklamaya cesaret edememiştir.
Böylece Rönesans gibi Reform hareketleri de Avrupa’daki
diğer ülkelere sıçramış ve kilisenin itibarı bitmiştir.