Son
milli güvenlik kuruludan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Emniyet, Silahlı Kuvvetler
ve İstihbarat hazırlıklarını tamamlayınca Suriye’ye yeni bir operasyon
yapılacağını duyurdu. Görülen o ki Irak’ın Kuzeyinde halen devam eden Pençe Kilit
Operasyonunu Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye doğru genişletip terör
örgütlerine karşı iki ülkede de eş zamanlı mücadele edecektir.[1]
Türkiye
sınır ötesinde belirlediği hatlarda sadece PKK terör örgütüne operasyon
yapmıyor. O bölgelerde kalıcı üsler kurarak yerleşiyor. Böylece bu yerleşme
ileride gerçekleşecek Misak-ı Milli’nin temelinin oluşmasına zemin hazırlıyor. Şayet Türkiye,
mevcut güvenlik ve dış politika hedeflerini değiştirmezse Suriye ve Irak’ın
Kuzeyi ile başlayıp Ege adalarıyla devam edecektir. Bunu gören Yunanistan ise
Avrupa’da kulis faaliyetleri yürütüyor ve topraklarını binlerce Amerikan
askerlerine açarak kendi ülkelerinde üs kurmalarına izin vermektedirler.[2]
Son
iki yıldır Amerika, Yunanistan’a önemli sayıda askeri üsler kurmuştur. Özellikle
Türkiye’ye çok yakın bir mesafede bulunan Dedeağaç şehrine kurulan Amerikan
üssü büyük bir cephaneliğe dönüştürülmüştür. Bu üs Yunanistan’da kurulanlardan
sadece bir tanesidir. Diğerleri Kavala, Selanik, Larisa, Stefanoviç ve Girit
askeri üsleridir ve bu üslere aralıklı olarak askeri personel başta olmak üzere
araç ve mühimmat sevkiyatı yapılmaktadır. Ayrıca ABD bölgeye Türkiye’yi de
kapsamına alan Boğazlar ve Kuzey Ege adalarını tarayabilecek gelişmiş bir radar
sistemi de konuşlandırmıştır. Bununla birlikte yine ABD’nin Bulgaristan’da 4
askeri üs ve Romanya’da Köstence üssü kurarak Türkiye'yi Batı’da hem karadan hem
de denizden kuşatma altına almaya çalışmaktadır. Çünkü ABD’nin Yunanistan’a açtığı üsler
nasıl ki Ege ve Akdeniz’e çıkıyorsa Romanya’ya kurduğu Köstence Üssüde
Karadeniz’e açılmaktadır.[3]
Son
olarak Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye’ye F16 satılmaması gibi
açıklamalar yaparak ortamı germiştir. Bu nedenle Türkiye bir yandan Batı’daki
bu kuşatılma projesiyle uğraşırken bir yandan da Doğu’da her geçen gün büyük bir
krize dönüşmeye başlayan göçmen meselesiyle uğraşmakta buna ilaveten de terör
örgütleriyle mücadele etmektedir. Bu nedenle Irak ve Suriye’deki meseleler biran önce
çözüme kavuşturulup devletimizin yüzünün Batı’ya dönmesi amaçlanmaktadır.[4]
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın Suriye’nin Kuzeyine yeni operasyon yapılacağı sinyalini vermesinin
ardından 2015’de ABD tarafından DEAŞ ile mücadele maskesiyle kurulan ve silahlı
yapılanmasını PKK’nın Suriye kolu olan YPG terör örgütünün oluşturduğu sözde
Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin sözde basın başkanı olan Farhad Shami
tarafından iki twitten oluşan bir açıklama yapıldı:[5]
“Türk
devletinin işgal gücünü sergilemesi DEAŞ’ı canlandırmaya yöneliktir. Güçlerimiz
Türk devletinin tehditlerinin seviyesini incelemekte ve uluslararası garantör
güçlerle (ABD
ve Rusya)
bilgi alışverişinde bulunulmaktadır.”
Atılan
bu twitlere göre Türkiye, DEAŞ ile ilişkilendirilmek istenerek algı
operasyonları yapılmaya çalışılmaktadır. Buradaki esas amaç Suriye’nin
Kuzeyinde yapılanan ve sözde DEAŞ ile savaşan YPG’ye operasyon yapmaya
hazırlanan Türkiye’yi, DEAŞ’a destek veriyor gibi göstererek yapacağı operasyonlara karşı uluslararası kamuoyu oluşturmaktır. Ancak şu unutulmamalıdır ki “Dünyada DEAŞ'a operasyonlar düzenleyen ve DEAŞ teröristlerini etkisiz hale getiren tek
ülke Türkiye’dir.”[6]
Ayrıca
bu yeni operasyon sinyali ABD’yi de endişelendirmiştir. Çünkü Trump döneminden beri
binlerce tır dolusu silah yardımı yapılan terör örgütleri Türkiye karşısında
başarı kazanamamış ve böylece ne Suriye’nin Kuzeyinde ne de onun birleşimi olan
Irak’ın kuzeyinde uydu bir terör devleti kuramayı başaramamışlardır.[7]
Amaçları
ele geçirdikleri Irak petrolünü Suriye’nin Kuzeyinde oluşturacakları uydu bir
devlet aracılığıyla Akdeniz’e ulaştırmaktı. Ancak Türkiye’nin yaptığı her bir
sınır ötesi operasyon ciğerlerine hançer gibi saplandı.[8]
Türkiye
bölgede ne terör örgütlerinin ne de ABD’nin ve Rusya’nın her istediklerini
yapamayacağı stratejiler belirlemiştir. Bu belirlenen stratejiler sadece
yapılan sınır ötesi operasyonlar değildir. Libya’ya asker gönderilerek Hafter’e
karşı yapılan mücadeleler yine Libya ile imzalanan mutabakat çerçevesinde
Akdeniz’de uyguladığımız politikalar ile Mısır, İsrail, Yunanistan ve Güney
Kıbrıs Rum Yönetimini Akdeniz’de etkisiz bırakmamız bunlardan bir kaçıdır.
Ancak Rusya – Ukrayna savaşının çıkmasıyla rüzgar tersine dönmüş Avrupa,
Rusya’dan aldığı enerji bağımlılığından kurtulmak için Türkiye’yi yeni geçiş
noktası olarak görmeye başlamıştır. Bunun için daha dün Türkiye’nin yanı
başında uydu bir terör devleti kurdurmak isteyenler bugün için bu düşüncelerini
ertelemek zorunda kalarak Türkiye’nin bölgesel güç olduğunu kabullenmeye
başlamışlardır. Türkiye’de diplomasi kartını öne sürerek daha dün Akdeniz’de
etkisiz bıraktığı İsrail ve Mısır ile normalleşme sürecesine girmeye başlayarak
yeni taktik ve stratejiler geliştirmeye çalışmaktadır.[9]
*** Türkiye’de ilk defa
çift yazarlı bir köşe yazısı yayınlanmıştır. Köşe yazısında geçen ifadelerin
hangi yazara ait olduğu dipnotta belirtilmiştir.
[1] Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir
[2] Tarihçi Engin Polat
[3] Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir, Bakınız: Kubilay Muhammet Özdemir, “Dedeağaç’ta Kurulan ABD Üssünün Türkiye’ye Etkisi ve Basının Bakış Açısı”, https://kubilaymuhammetozdeemir.blogspot.com/2021/07/dedeagacda-kurulan-abd-ussunun-turkiye.html, Erişim Tarihi: 27.05.2022
[4] Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir
[5] Tarihçi Engin Polat
[6] Tarihçi Engin Polat
[7] Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir
[8] Tarihçi Engin Polat
[9] Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Kubilay Muhammet Özdemir